Gazetecilerin de bir günü var.
Annelerin, babaların, sevgililerin olduğu gibi.
Ocak ayının 10'u da Dünya Gazeteciler Günü.
Yani biz gazetecilerin en anlamlı günlerinden biri.
Ben bu satırları yazarken BUGÜN, sizler okurken DÜN.
Benim için bu günün çifte anlamı var.
Aynı gün, benim de doğum günüm.
İki sevinci birarada yaşamak her insana nasip olmasa gerek.
Bu açıdan kendimi şanslı hissettim.
Sevincim tabiki kendi içimde oldu.
Ne ben bu günde naralar atabildim ne de diğer gazeteci arkadaşlar sokaklara taklar kurarak kutlama yapabildiler.
Alışık olduğumuz türden düşük katılımlı toplantılar yapılır, kısa konferanslar ile bu gün geçiştirilir.
Bugün de (DÜN) de öyle oldu.
Çoğunca kimsenin aklına gelmez.
Ben bile yaş günüm olmasa bu günün "O gün" olduğunu bilemeyecektim.
Takvimler erirken beynimiz de mi zayıflıyor yoksa.
Yeni bir yaş, yeni bir yaşlılık, yeni hafıza kayıpları...
Sevinirken, o sevincin kursağında kalması...NE GARİP.
Özellikle ülkemizde belli gün ve haftalarda tüketim çılgınlığı yaşanırken " bu günün bir çılgınlığı var mı acaba?"diye de düşündüğüm oldu.
Bulamadım.
Ve sonuç olarak çılgınlığın toplumsal alanda değil kendi içimde olduğu sonucuna vardım.
Öyle ise ben bir çılgınlık yapmalıydım.
Çıldırmış bir dünyada çılgınlık yapmak...
Dünya Gazeteciler Günü'nde gazetecilerin çılgınlığı geldi aklıma
"Ebu Garip'teki Amerikan vahşetini görüntüleyen gazeteciler"
"Guantanamo'daki gayri ahlaki esareti belgeleyen gazeteciler"
"Filistin'deki çocukların son nefeslerini okurlarına aktarmaya çalışan gazeteciler"
"Afgan dramına dikkat çeken gazeteciler"
"Irak'taki skandallara, sivil katliamlara tercüman olan gazeteciler"
Daha önceki yıllarda olduğu gibi.
Çıldırmış dünyanın çılgınlıklarından yeni bitirdiğimiz yılda da gazeteciler paylarını aldılar.
Görevleri başında yüzlerce gazeteci öldürüldü.
Ölümlerin ve öldürenlerin birarada yaşadığı/yaşamaya çalıştığı dünyada böyle bir günde yazmanın yazabilmenin anlamı büyük olsa gerek.
Bugün de dün olduğu gibi unutulacak.
Unutulanlar bir diğer yılda yeniden hatırlanacak.
Ve bizler şahit olduğumuz acıların arasından yine mesajlar iletmeye çalışacağız.
Siz bu satırları bitirirken bugün DÜN olmuştu.
Annelerin, babaların, sevgililerin olduğu gibi.
Ocak ayının 10'u da Dünya Gazeteciler Günü.
Yani biz gazetecilerin en anlamlı günlerinden biri.
Ben bu satırları yazarken BUGÜN, sizler okurken DÜN.
Benim için bu günün çifte anlamı var.
Aynı gün, benim de doğum günüm.
İki sevinci birarada yaşamak her insana nasip olmasa gerek.
Bu açıdan kendimi şanslı hissettim.
Sevincim tabiki kendi içimde oldu.
Ne ben bu günde naralar atabildim ne de diğer gazeteci arkadaşlar sokaklara taklar kurarak kutlama yapabildiler.
Alışık olduğumuz türden düşük katılımlı toplantılar yapılır, kısa konferanslar ile bu gün geçiştirilir.
Bugün de (DÜN) de öyle oldu.
Çoğunca kimsenin aklına gelmez.
Ben bile yaş günüm olmasa bu günün "O gün" olduğunu bilemeyecektim.
Takvimler erirken beynimiz de mi zayıflıyor yoksa.
Yeni bir yaş, yeni bir yaşlılık, yeni hafıza kayıpları...
Sevinirken, o sevincin kursağında kalması...NE GARİP.
Özellikle ülkemizde belli gün ve haftalarda tüketim çılgınlığı yaşanırken " bu günün bir çılgınlığı var mı acaba?"diye de düşündüğüm oldu.
Bulamadım.
Ve sonuç olarak çılgınlığın toplumsal alanda değil kendi içimde olduğu sonucuna vardım.
Öyle ise ben bir çılgınlık yapmalıydım.
Çıldırmış bir dünyada çılgınlık yapmak...
Dünya Gazeteciler Günü'nde gazetecilerin çılgınlığı geldi aklıma
"Ebu Garip'teki Amerikan vahşetini görüntüleyen gazeteciler"
"Guantanamo'daki gayri ahlaki esareti belgeleyen gazeteciler"
"Filistin'deki çocukların son nefeslerini okurlarına aktarmaya çalışan gazeteciler"
"Afgan dramına dikkat çeken gazeteciler"
"Irak'taki skandallara, sivil katliamlara tercüman olan gazeteciler"
Daha önceki yıllarda olduğu gibi.
Çıldırmış dünyanın çılgınlıklarından yeni bitirdiğimiz yılda da gazeteciler paylarını aldılar.
Görevleri başında yüzlerce gazeteci öldürüldü.
Ölümlerin ve öldürenlerin birarada yaşadığı/yaşamaya çalıştığı dünyada böyle bir günde yazmanın yazabilmenin anlamı büyük olsa gerek.
Bugün de dün olduğu gibi unutulacak.
Unutulanlar bir diğer yılda yeniden hatırlanacak.
Ve bizler şahit olduğumuz acıların arasından yine mesajlar iletmeye çalışacağız.
Siz bu satırları bitirirken bugün DÜN olmuştu.
Mehmet Öztürk / diğer yazıları
- 10 Ocak Gazeteciler Günü / 11.01.2005
- Benim ilacım YAYLA / 09.09.2003
- "Türkiye'ye para lazım Selim Amca" / 28.08.2003
- Hem akıla hem gönüle / 23.08.2003
- Mustafa Hilmi Yıldırım / 16.08.2003
- FORTUNA geliyor Fortuna / 08.07.2003
- Dikkat: "30 Zorlu Aranıyor" / 02.07.2003
- Zorlu'nun yürüyüşü / 26.06.2003
- Bin yılın san'at olayı / 21.05.2003
- Isırgan otu ve anneme teşekkür / 20.05.2003
- Benim ilacım YAYLA / 09.09.2003
- "Türkiye'ye para lazım Selim Amca" / 28.08.2003
- Hem akıla hem gönüle / 23.08.2003
- Mustafa Hilmi Yıldırım / 16.08.2003
- FORTUNA geliyor Fortuna / 08.07.2003
- Dikkat: "30 Zorlu Aranıyor" / 02.07.2003
- Zorlu'nun yürüyüşü / 26.06.2003
- Bin yılın san'at olayı / 21.05.2003
- Isırgan otu ve anneme teşekkür / 20.05.2003