Geçtiğimiz hafta gazetelerimizde ilginç bir haber vardı: "İsrail askerleri tarafından Lübnan'ın güneyindeki Mercayun kasabasının ele geçirilmesi sırasında çekilen ve Lübnan askerlerini İsrail askerlerine çay servisi yaparken gösteren görüntüler Lübnanlı yetkilileri kızdırdı.Görüntülerde ayrıca, Mercayun kasabasındaki garnizona gelen iki İsrail tankı beyaz bayraklarla karşılanıyor."Bu haber hem İsrail'in "Channel 2" televizyonunda, hem de Hizbullah'ın El Manar televizyonunda yayınlandı.Hatta videonun bir bölümünde Lübnanlı bir generalle İsrailli bir askerin konuşması geçiyor.Lübnanlı General Davud: "Olanları yetkililere bildirmemiz gerekmiyor mu?"İsrailli asker: "Dilediğine söyle"Davud: "Olanları rapor etmemiz gerekiyor."İsrailli asker: "Biz ABD Başkanı Bush'a rapor ettik. Siz de istediğinize rapor edebilirsiniz."Davud: "Biz de Bush'a rapor etmeliyiz."Bu haber ve konuşmaları basına taşıyanların belki çok farklı niyetleri olabilir. Mesela, İsrail'in bunu kendi kanallarında yayınlamasının sebebi halkına, "Bakın, herhangi bir direniş yok, içiniz rahat olsun" mesajları vermek olabilir.Fakat bu haberde bizlerin de çıkaracağı önemli dersler var.Ülkeniz işgal ediliyor ve ülkeyi o işgalcilerden korumakla mükellef olan askeriniz savaşacağına, canı pahasına mücadele edeceğine hiçbir direniş göstermeden beyaz bayrakla karşılıyor ve üstelik çay ikram ediyor.Bu arada bu işgalciler 2 askerleri kaçırıldı diye sizin binlerce masum sivilinizi, kadın, çocuk, yaşlı demeden katletmiş, yollarınızı, köprülerinizi, kamu binalarınızı, evlerinizi, enerji merkezlerinizi yok etmiş, yakmış, yıkmış... Yine dikkat çeken bir husus, İsrailli askerle Lübnanlı generalin aynı kişiye, ABD Başkanı Bush'a rapor vermeleri. İşgal edenle işgal edilen aynı kişiye rapor veriyor. İşte size BOP'un neticesi.Peki, Lübnanlı askerleri bu noktaya getiren nedir?Lübnanlı askerleri bu noktaya getiren, Saddam'ı ve meşhur Cumhuriyet Muhafızlarını hiçbir direniş göstermeden Bağdat'ı teslim ettirenle aynı şeydi.Lübnanlı askerleri bu noktaya getiren, Endülüs Kralını, İspanyol askerlerine Endülüs'ün anahtarını teslim ettirenle aynı şeydi. Lübnanlı askerleri bu noktaya getiren, Osmanlıyı Sevr'i imzalattıran, ordusuna silahını bıraktıranla aynı şeydi.Batı'nın yıllarca hatta asırlarca uyguladığı politika hep aynıdır. Silahla yıkamadığını diyalogla, yakınlık göstererek, yavaş yavaş kanını emerek milli direncini tamamen ortadan kaldırıyor ve hatta kendi elleriyle ülkelerini teslim etmelerini sağlıyor. Batı, bütün bu oyunları oynarken, kendi hedefinden zerre sapma göstermiyor, kinini tamamen gizliyor, ama sana tarihi tamamen unutturuyor, bütün tecrübelerini sıfırlıyor. Neticede Batı'ya teslim olduğunda huzura kavuşacağını zanneden ucube bir nesil ortaya çıkıyor.İşte böyle bir kıvamda Batı, o ülkeyi işgal ediyor, yakıyor, yıkıyor ve bütün topraklarını, kaynaklarını ele geçiriyor, halkını ise kendine hizmet eden modern köleler haline getiriyor.İşte dinlerarası diyalog, medeniyetler ittifakı gibi Batı kaynaklı projelerin hedefi de budur.Eğer bugün güçlü bir askerimiz, milli değerlerini kaybetmemiş bir milletimiz olmasa, emin olun ki şu anda Lübnan'da, Filistin'de, Irak'ta, Afganistan'da ve Bosna'da yaşananları biz de yaşıyorduk.Siyasilerimizin ve bazı akademik çevrelerimizin Batı'ya olan teslimiyeti zirvede olmasına rağmen askerimiz ve milletimiz bugüne kadar kendini muhafaza edebilmiştir.Fakat hep savunma pozisyonunda olmak yeterli değildir. Çünkü ne direncimiz aynı durmaktadır, nede düşmanlarımızın taktikleri. Bu şekilde bugüne kadar kendimizi korumak, bundan sonra aynı şekilde koruyabileceğimiz anlamına gelmemektedir.Senaryoları hep Batı yazıyor ve biz ise hep ona direnmeye çalışıyoruz. Artık senaryoları biz yazmalı ve onları savunma pozisyonuna itmeliyiz.O zaman göreceksiniz ki, o gözümüzde büyüttüğümüz Batı nasıl hallaç pamuğu gibi dağılıveriyor. Dün Alparslan, Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Atatürk bunu yaptı. Demek ki istediğimiz zaman yapabiliyormuşuz.Yalnız bir şey gerekiyor, o da vatanını ve de milletini seven, proje sahibi bir lidere ve de kadrosuna emaneti teslim etmektir.Yoksa hem dışarıdakilerle, hem de dışarıdakilerin içimizdeki taşeronlarıyla uğraşmaktan senaryoları kendimizin yazacağı bir pozisyona asla gelemeyiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025