Mamak Müftümüzden Allah razı olsun

En sonda yapmayı düşündüğüm duayı en başta yapayım. Mamak Müftüsü Muharrem Genç ve İlçe Milli Eğitim Müdürü Şemseddin Durmuş'tan Allah razı olsun! Nevşehir'de bizzat kurucusu olduğu Gazeteciler Cemiyeti'nin 20 yıl başkanlığını yürütmüş, gazetecilerin duayeni Taner Erdoğan ağabeyden de Allah razı olsun! Vatan, millet, medeniyet ve iman duyarlılığı gösterdiler. İman konusunda yoruma ve batıla yer yok İman ve itikad meselesi, tartışma kaldırmaz. Şek-şüphe kaldırmaz. Yorum kaldırmaz. Leke-gölge kaldırmaz. Değiştirilemez, bölünemez, parçalanamaz, makaslanamaz. Konjonktüre göre eksiltilemez, çoğaltılamaz. İslam imanının temeli, ilahî vahyin Hz. Peygamber'e geldiği ilk andan itibaren Kelime-i Tevhid'dir; yani "Lailahe İllallah, Muhammed'ur-Rasulullah". Allah'tan gayrı ilah yoktur, Muhammed (sav) O'nun Rasulu'dur. Kelime-i Tevhid'in iki rüknü, aynı zamanda Kur'an-ı Kerim'in bizzat ayetleridir (Muhammed Suresi 47/ 19; Fetih Suresi 48/29).   İslam akaidine göre, kim bu Tevhid cümlesine yürekten inanıp tasdik ederse; o, derin batağın ve en büyük günahların içinde de olsa Mü'min'dir, Müslümandır, bu imanıyla son nefesini verirse ebedi cennetliktir. İslam akaidine göre, kim de bu Kelime-i Tevhid cümlesini, tam bir teslimiyetle tasdik etmek yerine, konjonktüre göre, Vatikan'dan gelen dinlerarası diyalog harçlığına göre, Amerika veya AB şeflerinin baskısına göre veya kafasına göre makaslar, eksiltir, keser, biçer ve bu anlayışla son nefesini teslim ederse; o da, bütün dünyayı kurtaracak işler de yapmış olsa, Kâbe'nin kapısında ruhunu teslim etmiş de olsa, buz gibi kafirdir, Ebu Cehil gibidir, ebedi cehennemliktir. Onun yaptığı bütün ameller boşa gitmiştir (Maide Suresi, 5/5). İman konusu bu derece hassas ve hayatidir. Dolayısıyla iman ve itikad konusunda eksikliğe, cehalete, yanlışlığa, batıla hoşgörü olmaz. Batılda hikmet aranmaz. Amel konusunda ise; insanoğlunda eksiklikler, noksanlıklar, günahlar, büyük günahlar olabilir. Her birinin tevbesi, kefareti, diyeti, helalliği ve affı vardır. Ameli hatalar ve noksanlıklarda elbette hoşgörü, müsamaha ve sabırla nasihat, sohbet, irşad, ikaz ve örnek olma gayreti içinde olunur. Hz. Peygamberin teşbihiyle "birbirini yıkayan iki el misali" Müslümanlar hep beraber eksiklerimizi tedrici olarak, kademeli vaziyette, yavaş yavaş, merhametli bir ana-baba-ağabey ahlakı ve şefkatli bir doktor edasıyla düzeltmeye, gidermeye çalışırız. Prof. Dr. Haydar Baş beyin Makalat, Mektûbat, Hz. Mevlana ve Hikmetin Sırları başta olmak üzere birçok eserinde bu ahlak ve âdab anlatılır. Ebu Amir'e uzanan "gizli rahip" misyonu 90'lı yıllardan bu yana Vatikan'ın Dinler arası Diyalog furyasına kapılmış bazı marjinal gruplar, Türk milletinin imanının ve birliğinin teminatı olan Kelime-i Tevhid üzerinde oynuyorlar. II. Vatikan Konsili'nin ve Haçlı dünyasının aklıyla hizmet görüyorlar. Bu "Papalık misyonu"dur (PCID). Bunu yaparken de suret-i Hak'tan görünüyorlar. Bu tezgahın mazisi, Hz. Peygamber'in dizi dibinde yıllarca Müslüman görünen ve hatta Kur'an-ı Kerim'in "Dırar" diye nitelediği bir Mescid inşa edecek kadar güya takva kesilen, fakat ayet-i kerime ile deşifre olunca Bizans'ta soluğu alıp rahipliğini açıklayan Ebu Amir'e kadar uzanır (Tevbe Suresi 9/ 107-110; BOP'un Dırar mescitleri, M. Emin Koç, 14 Mart 2004, Yeni Mesaj). Hz. Peygamberin dizi dibinde bu tip "gizli rahiplik"ler olur da; fitnenin kol gezeceği ahir zamanda olmaz mı?! Kimisi gafletten, kimisi cehaletten kimisi de bizzat gönüllü ve görevli olarak bu "(PCID) Papalık misyonu"nun bir parçası oluveriyor! Bu iş, iman sahasıyla ilgili olması münasebetiyle elbette her Mü'minin azami dikkat etmesi gerekiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın iman hassasiyeti Hz. Peygamberin kutlu doğumunu fırsata çevirmek isteyen bazı çevreler, "Nevşehir O'nu (sav) Okuyor" şeklinde yaldızlı bir kampanyayla "zehirli diyalog"un tohumları Nevşehir'de ekmeye başladı. Müftülük de bir oldu-bittiyle işin içine çekildi. Kampanyanın adı güzel, ama dağıtılan kitapların bazısının içine Müslümanın hazmedemeyeceği zehirli cümleler serpiştirilmiş... Doğal olarak halkımız tepki verdi. Yenimesaj gazetemiz konuyu, 17 Şubat 2003 günü "ZEHİRLİ DİYALOG" başlığıyla manşetine taşıdı. Diyanet İşleri Başkanlığı konunun hassasiyetini ortaya koydu. Nevşehir Müftülüğü kampanyadan çekildiğini açıkladı. İmana duyarlı müftülerimizden Allah razı olsun! Kampanya Milli Eğitim Müdürlükleri ve "F tipi" sivil toplum kuruluşları aracılığıyla, Müftülüklerimizin bir kısmı da oldu-bittiyle işin içine çekilerek tüm Türkiye'ye yayılmış meğer… Lakin Rize arıyor, Çanakkale arıyor, Mamak arıyor; halk tepki veriyor. Müftü arkadaşlarla görüşüyor, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bilgi notunu ulaştırıyorum. Hepsi kampanyadan çekiliyorlar. Bu iman hassasiyetleri sebebiyle başta Diyanet İşleri Başkanlığı erkanı olmak üzere, tüm müftü arkadaşlarımızdan, özellikle Mamak Müftümüzden, Mamak Milli Eğitim Müdürümüzden ve Nevşehir'in duayen gazetecisi Taner Erdoğan ağabeyden Allah razı olsun, diyorum. Mamak Müftülüğü ve Milli Eğitim Müdürlüğünün tutanağını, Diyanet'in bilgi notuyla birlikte yayınlıyorum… Duymayanlar da duysun; oldu-bittiyle tezgaha gelmesinler diye. Darısı diğer illerimizdeki idarecilerimizin başına! TUTANAKTIR Mamak İlçe Müftülüğü, Mamak İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Mamak TESED ( Türkiye Eğitim Sevenler Derneği ) şubesi arasında yapılan protokol çerçevesinde,  " MAMAK EFENDİMİZİ OKUYOR " projesi Kaymakamlık Makamının 08.03.2013 tarih ve 58 sayılı olurlarıyla başlatılmıştı. Ancak, bir çok il'den ve çoğunlukla da İlçemiz halkından projede yer alan Reşit HAYLAMAZ'a ait  "Gönül Tahtımızın Eşsiz Sultanı Efendimiz" adlı kitabın 252.sahifesinin 2.pragrafında " Ancak O'nun hedefi …" ile başlayan cümle içerisindeki Kelime-i Tevhid ile ilgili meselenin, İslam itikadınca tam anlaşılamayan muğlak bir ifade olduğu yönünde kurumlarımıza ciddi itirazlar gelmiştir. Mezkur kitabın yerine Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlarından Osman KESKİOĞLU ve Ali Himmet BERKİ'nin  "Hatem-ul Enbiya"  adlı kitabını teklif etmemiz TESED tarafından kabul görmemiştir. Tartışmanın ortasında yer almamak ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın konu ile ilgili bilgi notunu da dikkate alarak projeden çekildiğimizi üzülerek saygıdeğer Mamak halkına duyurduğumuzun tutanağıdır. 27.03.2013 Diyanet İşleri Başkanlığı'nın konuyla ilişkin bilgi notu "Nevşehir Müftülüğünün de katıldığı "Nevşehir O'nu (s.a.v) Okuyor" isimli kampanya kapsamında öğrenci ve vatandaşlara okutulması hedeflenen Reşit HAYLAMAZ isimli yazarın "Gönül Tahtımızın Eşsiz Sultanı Efendimiz" adlı kitabının 252. sayfasında şu ifadeler yer almaktadır: "Ancak O'nun hedefi, öncelikle bütün insanları rahmet ve şefkatle kucaklayıp, ümmeti arasında da kelime-i tevhidin ikinci yarısını söylemekten kaçınarak kendisini kabul etmese bile La ilahe illallah diyen herkesi buraya getirmekti. Çünkü O, 'Kim La ilahe illallah derse cennete girer' buyuracaktı." Hz. Peygamber'e imanın, Müslüman olmanın zorunlu bir unsuru olmadığı intibaını uyandıran bu ifadeler, bir bütün olarak peygamberlik kurumunu, özel olarak Hz. Peygamber (s.a.v)'in risaletini inanç sistemi dışına itmiş algısı oluşturmaktadır. Zira; 1. Kur'an'ı Kerim pek çok ayet-i Kerime'de Hz. Peygamber''e imanı açıkça emretmiştir: "Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur" (Nisa-136). 2. Yazarın zikrettiği ve kaynaklarda yer alan "Kim La ilahe illallah derse cennete girer" (Tirmizi, İman, 17; İbn Hanbel, Müsned, XXXII, 465) hadisindeki Tevhid ifadesi sınırlayıcı bir şekilde anlaşılmamalıdır. Zira bu rivayetin farklı ve pek çok tarihinde Hz. Peygamber'e iman açıkça bir şart olarak zikredilmiştir. Buhari'de yer alan "Kalben tasdik ederek Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed (s.a.v)'in O'nun elçisi olduğuna şehadet eden kimseye Allah cehennemi haram kılmıştır" (Buhari, Camî', I, 37; Tirmizi, Sünen, IV, 320) rivayeti bu hadislerden sadece biridir. Nitekim böylesi temel bir meselede ayetleri görmezden gelerek ve hadisleri parçacı bir anlayışla değerlendirmek yanlış bir yaklaşımdır. 3. Yazarın zikrettiği tarikte, kelime-i tevhidin sadece ilk kısmının yer alması, âlimler tarafından "Esasında kelime-i tevhidin ilk kısmı (La ilahe illallah) sonraki kısmını da (Muhammedün Resulullah) kapsayan nitelikte bir şiar olduğundan, bazı rivayetlerde birinci kısımla yetinilmiştir (İbn Hacer, Fethu'lbari, I, 194)" şeklinde yorumlanmaktadır. 4. Öte yandan Hz. Peygamber (s.a.v)'in mezkûr hadisini delil olarak kabul etmek, zorunlu olarak O'nun Peygamberliğini de kabul etmeyi gerektirir. Sonuç olarak, yukarıda geçenlere benzer şekilde, hadisleri bağlamından koparıp ilgili ayet ve hadisleri dikkate almaksızın yanlış algılar oluşturacak şekilde yorumlamak dini hassasiyetle bağdaşmamaktadır."