İnsanlık tarihine baktığımızda gelmiş geçmiş insanların bir kısmı yöneten, bir kısmı da yönetilen olmuştur.
İnsanların çok azı yöneten konumunda olmuş, çoğunluğu yönetilen olmuştur. Çoğunlukta insanlar yönetmenin ne anlama geldiğini bilmeden yönetilmenin soğukluğunu iliklerine kadar yaşayarak yaşamını yitirmiştir. Burada dikkat çeken taraf yönetenin azınlıkta yönetilenin de çoğunlukta olmasıdır. Bizim ele alacağımız taraf yöneten tarafı olacaktır.
Yönetici çeşitlerini ülke, şehir, ilçe, mahalle, site, apartman, şirket, fabrika vs. şeklinde sıralayabiliriz.
Yöneticilerin bir kısmı kendi ihtiyaç, istek, arzu ve ihtirasları doğrultusunda yönetici olurken; bir kısım yönetici de; başkalarının ihtiyaç, istek, arzu ve ihtirasları doğrultusunda yönetici olurlar. Sonuçta kendilerini yönetme makamlarında bulurlar.
Yönetme işini bir benzetmeyle anlatmaya çalışarak başlangıç yapmış olalım.
Cep telefonunuzla çok uzun bir süre kulağınıza tutarak yaptığınız konuşma esnasında ağırlığını yaklaşık 500-700 gr olan cep telefonun konuştukça ağırlığının arttığını ve kolun uyuşma noktasına geldiğini fark eder ve biçare telefonu diğer elinize almaya veya bırakmaya karar verirsiniz. Telefonu elinizden bırakmayıp konuşmaya devam ederseniz vücudunuz olumsuz tepkiler vermeye başlar ve kolunuzun yorgunluğu vücudunuzun diğer organlarına da zarar vermeye başlar. Fakat telefonda konuşma esnasında dışarıdan bakan bir gözlemci sizin telefon ile konuştuğunuzu görür ama koluunuzun kopma noktasına gelecek kadar uyuştuğunun farkında olmaz. Dışarıdan gözlemlediği olumsuz hareketlere hiçbir anlam veremez.
Yöneticilik de böyledir. Yönetici koltuğuna ilk oturduğunuzda çok hafiftir. Süreç işler. İşler güçler derken zaman gittikçe ilerler. İlişkiler, sorunlar, çözümler, stratejiler, yöntemler, inişler-çıkışlar derken insan anatomisi gereği cep telefonu misali ağırlık git gide artar. Bu ağırlık artması zamanla anlam verilemeyecek davranışlara sebebiyet vermeye başlar.
Üzerindeki yük git gide artan yönetici artık idare etmeye başlar. İdare etme sürecinin ardından denge süreci başlar. İleride yükünü hafifletmek için yetiştirdiği kişileri artık kendine yük olarak görmeye başlar ve bu durum onları bir tehdit olarak görmeye kadar gider. Artık zayıflayan yönetici her türlü haline şahit olan en yakınlarından rahatsız olmaya başlar. Bu süreç sonucunda yönettiği insanları en yakınından en uzağına kadar kendi dünyasında gruplandırmaya başlar. Bu süreç işlerken "düşünceler duygulara, duygular davranışlarına" dönüşmeye başlar. Adaletten ayrılma durumları görülmeye başlar. Yukarıda belirttiğimiz gibi yönetenin geçmiş yaşantıları düşüncelerine, düşünceleri de somut bir şekilde yönetim şekline yansımaya başlar. En yakınlarına en acımasız davranmaya başlar. En kötü olan zulüm sürecine girilmiştir. Artık yöneten bütün her şeye karşı aidiyet duymaya başlar. En zor zamanlarında yanında olan kişileri yanından uzaklaştırmak ister. Bir müddet sonra bu süreç en yakınlarından kurtulmak isteme durumuna gelir. Bu süreç en kötü süreçtir. Böyle bir durumda yönetenin yükü iyice ağırlaşmış olur ve kendi sonunun yaklaştığını bu davranışlarla göstermiş olur.
Bu yüzden yöneten;
- Yönetilenlerin de kendisi gibi insan olduğunu asla unutmamalı.
- Bir gün gelip makamından ayrılıp insanların arasına karışacağını bilmeli.
- MAKAMIN ZEKATI ARABULUCULUKTUR (Prof. Dr. Haydar Baş - İmam Cafer eseri) ölçüsü gereği makamını insanların gerek kendileriyle ilgili, gerekse başka insanlarla ilgi olan her türlü maddi manevi sorunlarında arabulucu olarak kullanmalıdır.
- Yöneten yönetilen sayesinde var olduğunu bilmelidir.
- Makamının imkanlarını halkının refah ve mutluluğu için seferber etmeli.
- Yönettiği halkın fikri düşüncesi ne olursa olsun hepsini kucaklamalı, hepsinin bütün dertleriyle ilgilenmeli.
- Yöneticiler trafikteki ağır vasıtalar gibidir. Çok küçük bir ani hareketleri büyük felaketlere sebebiyet vereceğinden konuşmalarında, hareketlerinde çok dikkatli olmalıdırlar.
- Duygularını asla yansıtmamalıdır.
- En büyük tehlike olan ünsiyetten kaçınmalıdır.
- Yaptığı her işi halkına açık ve şeffaf bir şekilde yapmalıdır.
- Belirli aralıklarla ara verip tekrar yönetmeye talip olmalıdır.
Yapılması gereken alttan gelen, bilgili, enerjik yöneticilerin önünü açmaktır.
Ne diyelim istesek de istemesek de "mahkeme kadıya mülk olmaz..."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ferhat Yanık / diğer yazıları
- Allah ile arası iyi olandan korkun / 31.12.2024
- Ne yardan, ne serden vazgeçerler… / 04.06.2024
- Google’da en çok aranan ‘Ben neden’ cümleleri / 19.06.2023
- MMSH’den EYYT’ye / 09.12.2022
- Tilkiye cesaretini göster demişler, gitmiş yavrusunu yemiş... / 29.10.2022
- Kuvvetten kazanç varsa yoldan kayıp vardır / 15.10.2022
- Kuvvetten kazanç varsa yoldan kayıp vardır / 15.10.2022
- Körle oturan şaşı kalkar / 23.08.2022
- Bir başarı öyküsü değil, bir başarı yaşantısı / 27.07.2022
- Gündüz varlıkla arkadaş, gece yokluğa kardeş… / 13.06.2022
- Ne yardan, ne serden vazgeçerler… / 04.06.2024
- Google’da en çok aranan ‘Ben neden’ cümleleri / 19.06.2023
- MMSH’den EYYT’ye / 09.12.2022
- Tilkiye cesaretini göster demişler, gitmiş yavrusunu yemiş... / 29.10.2022
- Kuvvetten kazanç varsa yoldan kayıp vardır / 15.10.2022
- Kuvvetten kazanç varsa yoldan kayıp vardır / 15.10.2022
- Körle oturan şaşı kalkar / 23.08.2022
- Bir başarı öyküsü değil, bir başarı yaşantısı / 27.07.2022
- Gündüz varlıkla arkadaş, gece yokluğa kardeş… / 13.06.2022