1980'lerde, Bülent Ecevit, iktidardan indikten sonra gazeteci kimliğiyle Irak'ın o zamanki devlet başkanı Saddam Hüseyin'le bir röportaj yapmıştı. Milliyet gazetesinde yayımlanan o başlık hala aklımda: "Irak bölünürse Türkiye de bölünür"Saddam Hüseyin o zaman "Irak bölünürse Türkiye'de bölünür" tespitinde bulunuyordu. Maalesef şimdi ne Irak diye bir devlet, ne de ıraklı diye de bir millet kaldı. Bölündü, parçalandı, yok oldu. Sözde müttefikimiz ABD, Saddam Hüseyin'i kurban bayramı arefesindeki mübarek bir günde kelime-i şahadet getirmesine bile izin vermeden işbirlikçi bazı Şiiler tarafından idam etti. Burada Saddam Hüseyin'in idamı, gerçekte Irak'ın idamı anlamı taşıyordu. Aslında bu idam, Saddam öncesi Irak'ı bir daha bütün olarak göremeyeceğimiz anlamına da geliyordu. ABD önce Saddam'ı besledi, büyüttü, kullandı? On yıl süreyle kendisine düşman olabilecek İran'ı vurdurdu, ardından da ölüme gönderdi. Ülkede bir etnik ve mezhep iç savaşını, kan davasını başlatıp "ülkeye sözde demokrasi, insan hakları, hürriyet getireceğim" diyerek tam bir kan gölüne çevirdi. Son durum, Irak'ın artık fiili olarak 3 parçaya bölündüğünün açık bir göstergesidir. Burada bizim için en büyük tehlike, ABD ile işbirliği yaparak Irak'ın ele geçirilmesinde ve bölünmesinde büyük bir hizmet (!) yapan Talabani ve Barzani'ye bağlı peşmergelerin, İsrail destekli büyük Kürdistan hayallerinin içine Türkiye'yi de almasıdır. Dolayısıyla buradaki ABD ve İsrail destekli kukla aşiret yönetimi, işbirliğinin bir karşılığı olarak Irak'a gelen tüm maddi destekleri burada oluşturulan askeri, siyasi ve sosyal olarak ayrılıkçı bir Kürt hareketi için kullanılmaktadır. Bizdeki siyasi iktidara gelince, AB ile ilişkiler ve ABD ile ilgili gizli anlaşmalar gereği maalesef bu tehlikeyi görememekte, görse dahi bir şey yapamamaktadır. Bunun sonucunda oluşan durum; 1984'ten beri Türkiye'nin başına bela olan PKK bölücü terörünün buradaki yönetimden lojistik, ekonomik ve siyasi destek görmesi olmuştur. Türkiye'nin seçim sürecine girdiği bu dönemde PKK bölücü terörü Türkiye'de yıkıcı, yakıcı ve kan dökücü kalleş eylemlerini Türk askeriyle doğrudan savaşmayı göze almadan uzaktan kumandalı mayınlarla, orman yakmalarla, alışveriş merkezlerine bomba koymalarla devam etmektedir. Bu ne anlama gelir? Türk silahlı kuvvetleri, Yaşar Büyükanıt paşanın Genelkurmay Başkanlığına gelmesiyle birlikte Kuzey Irak'ta yuvalanan PKK'lı teröristlere karşı kararlı bir tutumu son derece açık bir şekilde ifade etmektedir. Böyle bir kararlılık Kuzey Irak'ta bulunan kukla yönetimin sonu anlamına gelir. Bu nedenle Türkiye'deki terör, Kuzey Irak'tan gelen talimatla hızlandırılmıştır. Maalesef başbakan iki hafta önce "içeride 5 bin dışarıda 5 yüz terörist var; önce içeridekileri halledelim, sonra dışarıdakilere bakarız" şeklindeki yaklaşımıyla hem PKK'nın hem de Talabani ve Barzani'nin tuzağına düşmüştür. Onların istediği sonuca gitmiştir. İşin aslı ise tam tersidir. PKK'nın lojistik desteğini Kuzey Irak'ta kaybettiği takdirde Türkiye'de tutunması mümkün değildir. Nitekim Türkiye 1990'lardan itibaren Kuzey Irak'ta terörist yuvalarına olan sınır ötesi harekatı ve özel timler sayesinde terörüs "0" seviyesine kadar indirmiştir. Bu nedenle "Kuzey Irak'a daha önce yapılan operasyonlar başarısız kalmıştır" tezi tamamen yanlıştır. Gazeteci neşe Düzel'in eşi CIA için çalışmış olan İstanbul doğumlu Yahudi vatandaşlarımızdan Hanry Barkey'le bir söyleşisi var. Hanry Barkey, Başbakan Erdoğan'ı belediye başkanlığı döneminden itibaren tanıyan ve hatta Erdoğan'ın güç merkezleriyle irtibatına ön ayak olanların başında gelen bir zat. Barkey'in özelliği, evinin kapılarının Erdoğan ve Cüneyt Zapsu'ya açık olmasıdır. Erdoğan'ın başbakanlık süreci içerisinde de evinde çok önemli toplantılar yapmış ve Erdoğan'ın iktidara gelmesinde bizzat destek olmuş bir isimdir. Barkey, Radikal'e verdiği röportajında diyor ki; "Türkiye Kuzey Irak'ta Barzani'nin Kürt Devleti kurmasına razı olmalı, Kerkük'ün de Kürtlerin eline geçmesine izin vermelidir. Eğer Türkiye Kuzey Irak'a asker sokarsa, Amerika'yla da, peşmergeyle de büyük problem olur. Eğer Türkiye böyle bir operasyonu ABD ve peşmergeye rağmen Kerkük problemini çözmek veya Kürtlerin özerkliğini bağımsızlığını önlemek için yaparsa, Avrupa'yla da iplerin kopması demektir. Türkiye böyle bir operasyonu artık yapamaz. Peşmergenin izin vermediği operasyonda çıngar çıkar ve Türkiye'nin yapabileceği en büyük hatadır. Türkiye'ye bunun faturası muazzam olur. Bunun anlamı şudur: Türkiye PKK'yı yok etmek için sınır ötesi operasyon yapmaya kalkarsa size ağır fatura çıkarırız, Kerkük de zaten Kürtlerin olacak, siz gelin Kürt Devletinin himayenizde kurulmasına razı olun." Bizim buradan çıkaracağımız netice şudur: Türkiye hem Kuzey Irak'ta Kürt Devleti kurulmasına izin versin, hem de zamanla Türkiye'nin bölünmesine de yol açacak gelişmelere yardımcı olsun. Böyle bir anlayış, böyle bir düşünce Türkiye'nin geleceği için kabul edilebilir mi? Sonuç olarak, Türk silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'a müdahalesi sadece PKK terörü için değil, Türkiye'nin geleceği, bağımsızlığı, kuvveti, dosta güven düşmana korku vermesi, yani tekrar eski güvenirliliğini kazanması bakımından son derece önemlidir. Ya müdahaleyi yaparak ileride Türkiye'nin bölünmesini önleyecek önlemleri alır, ya da kendisi için yapılan bütün senaryoları kabul etmiş olarak geleceğini ABD, AB ve İsrail'in çizdiği senaryolara bırakır?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012