Dünya Müslümanları olarak ciddi bir muhasebeye, çok acil bir öz eleştiriye ihtiyacımız var.
Kur'an'a inandığını iddia eden koskoca iki milyarlık Müslüman kitlenin mevcut vaziyeti ile, hal ve gidişatı ile Kur'an'ın ön gördüğü, oluşturmak istediği İslam toplumu arasında korkunç derecede uçurumlar var.
Kur'an ne söyledi biz ne anladık şeklindeki bir soru gerçekten uykuları kaçıracak çapta bir soru ve her birimizi tek tek yakından ilgilendiren, ilgilendirmesi gereken bir mesele.
İslam aleminin mevcut perişan halini, ezilen, sömürülen, aşağılanan ve her vesile ile istiskale uğrayan durumunu Kur'an'a arz ettiğimiz zaman görüyoruz ki bu hayat kitabından onay alması mümkün değil.
Kur'an'ı okuma şeklinde mi bir sorunumuz var?
Kur'an'ı anlama biçiminde mi bir problem yaşıyoruz?
Aradan geçen bin dört yüz yıllık zaman içinde Kur'an ile aramıza bir takım tortular, çok yoğun hurafeler, kasıtlı yanlış aktarımlar mı girdi de biz bu gün bu haldeyiz?
Gerçekten bize yegane hayat kaynağı olacak emir ve yasaklar ile yaşadığımız hayat arasında ciddi kopukluklar mı var?
Mesela, herkesin rahatlıkla anlayıp kavrayacağı ve kolaylıkla uygulayacağı; "İyilik ve takvada yardımlaşın ama asla günahta ve düşmanlıkta yardımlaşmayın" (Maide: 2) şeklindeki İlahi ferman ile mevcut görüntümüzü lütfen bir karşılaştıralım.
Fazla değil, iki emir ve iki yasak?
İslam aleminin mevcut fotoğrafı bu iki emir ve iki yasağın tam tersi bir vaziyetini ele vermiyor mu?
Kaç asırdan beri bilinmez, sanki Müslümanlar "iyilik ve takvada" yarışmayı terk etmişler ama "günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayı" asla ihmal etmemişler ve tüm hızıyla da bu iki kesin yasağı çiğnemeye devam ediyorlar.
İslam aleminin nerdeyse dört bir yanında birlik, beraberlik mesajları verenler, ısrarla kardeşliğe vurgu yapanlar, iyiliğe ve takvaya davet edenler hor ve hakir görülüyorlar, sesleri solukları kesilmeye çalışılıyor ama bolca fitne-fesat tohumları ekenler, kardeşleri bir birine düşürecek eylem ve söylemde bulunanlar el üstünde tutuluyorlar ve "alim" olarak ilan ediliyorlar.
Bu durumda, her birimiz teker teker şu soruları cevaplamak borcundayız; Kur'an ne söyledi biz ne anladık, o hayat kitabının söylediklerini dün nasıl anladık ve bu güne nasıl anlıyoruz?
Kerim Kitabı sadece okuyarak, hem de anlamadan okuyarak o kitaba karşı vazifemizi yapmış olur muyuz?
Öyle olsaydı, dünyada en çok okunan kitap Kur'an ama en perişan durumdaki kitleler de onu okuyanlar olur muydu?
Allah ve Resulü bizi, bize hayat verecek gerçeklere çağırdıkları halde bizlerin bu çağrıya karşı "kör ve sağır" tavrımızın bir sonucunu yaşıyor olabilir miyiz?
Kapımızı çalmak üzere olan Kur'an ayında Müslümanlar olarak lütfen Kur'an ile ilişkilerimizi yeniden ve ciddi bir biçimde gözden geçirelim, bu Ramazan bu manada bizim "muhasebe mevsimimiz" olsun.
Kur'an'a inandığını iddia eden koskoca iki milyarlık Müslüman kitlenin mevcut vaziyeti ile, hal ve gidişatı ile Kur'an'ın ön gördüğü, oluşturmak istediği İslam toplumu arasında korkunç derecede uçurumlar var.
Kur'an ne söyledi biz ne anladık şeklindeki bir soru gerçekten uykuları kaçıracak çapta bir soru ve her birimizi tek tek yakından ilgilendiren, ilgilendirmesi gereken bir mesele.
İslam aleminin mevcut perişan halini, ezilen, sömürülen, aşağılanan ve her vesile ile istiskale uğrayan durumunu Kur'an'a arz ettiğimiz zaman görüyoruz ki bu hayat kitabından onay alması mümkün değil.
Kur'an'ı okuma şeklinde mi bir sorunumuz var?
Kur'an'ı anlama biçiminde mi bir problem yaşıyoruz?
Aradan geçen bin dört yüz yıllık zaman içinde Kur'an ile aramıza bir takım tortular, çok yoğun hurafeler, kasıtlı yanlış aktarımlar mı girdi de biz bu gün bu haldeyiz?
Gerçekten bize yegane hayat kaynağı olacak emir ve yasaklar ile yaşadığımız hayat arasında ciddi kopukluklar mı var?
Mesela, herkesin rahatlıkla anlayıp kavrayacağı ve kolaylıkla uygulayacağı; "İyilik ve takvada yardımlaşın ama asla günahta ve düşmanlıkta yardımlaşmayın" (Maide: 2) şeklindeki İlahi ferman ile mevcut görüntümüzü lütfen bir karşılaştıralım.
Fazla değil, iki emir ve iki yasak?
İslam aleminin mevcut fotoğrafı bu iki emir ve iki yasağın tam tersi bir vaziyetini ele vermiyor mu?
Kaç asırdan beri bilinmez, sanki Müslümanlar "iyilik ve takvada" yarışmayı terk etmişler ama "günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayı" asla ihmal etmemişler ve tüm hızıyla da bu iki kesin yasağı çiğnemeye devam ediyorlar.
İslam aleminin nerdeyse dört bir yanında birlik, beraberlik mesajları verenler, ısrarla kardeşliğe vurgu yapanlar, iyiliğe ve takvaya davet edenler hor ve hakir görülüyorlar, sesleri solukları kesilmeye çalışılıyor ama bolca fitne-fesat tohumları ekenler, kardeşleri bir birine düşürecek eylem ve söylemde bulunanlar el üstünde tutuluyorlar ve "alim" olarak ilan ediliyorlar.
Bu durumda, her birimiz teker teker şu soruları cevaplamak borcundayız; Kur'an ne söyledi biz ne anladık, o hayat kitabının söylediklerini dün nasıl anladık ve bu güne nasıl anlıyoruz?
Kerim Kitabı sadece okuyarak, hem de anlamadan okuyarak o kitaba karşı vazifemizi yapmış olur muyuz?
Öyle olsaydı, dünyada en çok okunan kitap Kur'an ama en perişan durumdaki kitleler de onu okuyanlar olur muydu?
Allah ve Resulü bizi, bize hayat verecek gerçeklere çağırdıkları halde bizlerin bu çağrıya karşı "kör ve sağır" tavrımızın bir sonucunu yaşıyor olabilir miyiz?
Kapımızı çalmak üzere olan Kur'an ayında Müslümanlar olarak lütfen Kur'an ile ilişkilerimizi yeniden ve ciddi bir biçimde gözden geçirelim, bu Ramazan bu manada bizim "muhasebe mevsimimiz" olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025