Kriz tartışmaları ve beklentisi gündemden hiç düşmüyor. Uzmanlar ikiye ayrılmış durumda. Bir kısmı "kriz olacak", bir kısmı da "hayır olmayacak" görüşünde. Halbuki, bu tartışmadan önce, krizin tanımında ittifak etmek gerekiyor. Çünkü, konuşulanlara bakınca, krizin farklı algılandığı hemen görülüyor. Krizden kasdedilen ekonomik daralma, durgunluk, işsizlik, yoksulluk ise -ki öyle olmalı- zaten yıllarca bu halde sürünüyoruz. Dolayısıyla, krizden kurtulamadık ki, tekrar krize düşelim. İçerisinde bulunduğumuz halin daha ağırlaşmasından söz ediliyorsa, o da gerçekleşiyor. Zira, her geçen gün, bir öncekinden daha kötüye gidiyor. İşin en acı yanı ise, çare diye sunulan ilaçlar, sadece hastalığın artmasına vesile oluyor. İşte, Türkiye'nin ekonomideki özeti bu.Peki, öyleyse uzmanlar neyi tartışıyorlar? Onların tartıştıkları, daha doğrusu kriz dedikleri olay, borsanın düşmesi, döviz kurlarının ve faizlerin yükselmesidir. İyi de, bunun reel ekonomiyle ilgisi ne? Hiç. Öyleyse, uzmanların tartıştıkları kriz, fakir fukaradan çok, para sahiplerini ilgilendiren krizdir. Bu da yapısaldır. Liberal ekonomide olmazsa olmazdır. Liberal ekonomilerde mali kriz, her zaman olur ve sağlık alâmetidir. Krizle taşlar yerinden oynar. Kaybeden eder, kazanan kazanır. Taşlar tekrar dizilir ve yola devam edilir. Anlayacağınız tam bir kumar mantığı.Şimdi gelelim, zenginin krizine, yani mali krize... Esasen mali krizin şartları ziyadesiyle oluştu. Ama, IMF bu krizi erteliyor. Prof. Dr. Gülten Kazgan, erteleme sebebini, IMF'nin prestijinin sıfırlanmasına bağlıyor ve şöyle diyor: "Tek gösterge aracı Türkiye. Bundan dolayı IMF, Türkiye'yi ayakta tutmaya çalışıyor. Bunun bedelini Türkiye gelecekte ödeyecek. IMF'dan aldığımız borçlar arttıkça, daha fazla IMF'nin boyunduruğu altına giriyoruz" (Bkz. Akşam Gazetesi, 26 Ocak 2006). Kriz, ilânihaye ertelenemeyeceğine göre ne olacak? Tabii olarak kriz, eninde sonunda patlak verecektir. Aslında, olgunlaşmış krizi ertelemek, ödenecek bedeli daha çok büyütür. Demek ki, IMF bize iyilik değil, kötülük ediyor. IMF'nin bu şekilde davranmasının sebebi şu: Geçmişteki krizlerin sorumluluğu, hep IMF'ye yüklendi. IMF, aynı suçlanma ile karşılaşmamak için küresel krizin çıkmasını bekliyor. Küresel kriz çıkınca, IMF yetkilileri ve IMF'ciler haliyle şöyle diyecekler: "IMF politikaları başarılı olmuştu. Enflasyon düşmüş, kur sabit tutulmuştu. Ama, ne yapalım ki, küresel kriz, herkesi vurduğu gibi Türkiye'yi de vurdu". Evet, küresel krizden her ülke, az veya çok etkilenir. Ancak, Türkiye hepsinden çok etkilenecek durumdadır. Çünkü, küresel kriz, ertelenen krizi de tetikleyecek ve her iki krizin etkileri birlikte ortaya çıkacaktır. Ekonomistlere göre, küresel ekonomi de reel anlamda krizdedir. Öncelikle otomotiv, tekstil, beyaz eşya, çelik gibi birçok sektörde üretim fazlası var. İşsizlik durmadan artıyor. Yani küresel ekonomi, deflasyonist baskı altında. AKP hükümeti ise, ülkenin deflasyona girdiğini görmüyor, hâlâ enflasyonu düşürdüğünü söyleyerek övünüyor. IMF yetkilileri, mali krizi erteliyor, fakat Türkiye ekonomisinin riskler taşıdığını, kırılgan olduğunu da söylemekten geri durmuyorlar. Kriz çıktığında "biz uyarmıştık" demek için, böyle davranışlar sergilyorlar. Bunlar, bilinen bayatlamış uygulamalardır.Arjantin ve Brezilya'nın, borçlarını zamanından önce ödemesi, IMF'nin gözünde Türkiye'nin önemini artırdı. Artık Türkiye'den başka IMF'nin yağlı müşterisi kalmadı. Bu da IMF yetkililerini kara kara düşündürmektedir. Uzmanlara göre, böyle giderse IMF, masraflarını karşılayamayacak duruma düşecektir. Akçıkçası, IMF'nin yaşaması, ekonomik krizlere bağlı. IMF eski baş ekonomisti Kenneth Rogoff diyor ki; "Önümüzdeki 5-7 sene boyunca herşey yolunda gider ve büyük mali krizler olmazsa, o zaman IMF zor günler yaşayabilir". Anlaşılan o ki, IMF krizle beslenen bir kurumdur. Hem böyle bir kurumun programlarını uygulayacaksınız, hem de krizi tartışacaksınız. Bu, abesle iştigaldir. Gelin, ciddi işlerle uğraşalım, yani 'Milli Ekonomi Modeli'ne dönelim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018