Koronadan sonra ‘kıtlık salgını’ mı?

Dünya Gıda Programı (WFP) Direktörü David Beasley'in dünyayı bekleyen kıtlık tehlikesine karşı yaptığı uyarılar oldukça endişe verici.

Beasley, Associated Press (AP) ajansına verdiği mülakatta şu uyarılarda bulundu:

"Dünyada yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınıyla uğraşılırken bir de birkaç ay içinde önlem alınmazsa korkunç boyuttaki kıtlık salgınının eşiğindeyiz."

"Dünya liderleri para ve teşvik paketleri sağladıkları için bu kıtlık salgınını 2020'de engelleyebildiler."

"Covid-19 vakaları artmaktadır. Salgın nedeniyle özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerin ekonomileri kötüye gitmektedir."

"Karşılaşılan trajedi ve krizler gelecek 12-18 ayda olağandışı bir hal alacak."

"Kıtlık, açlık, istikrarsızlaştırma ve göç konularına odaklanılması gerekmektedir."

"Yeterli paraya erişmezlerse yaklaşık 30 ülke kıtlık şartlarına girebilecek."

Üst üste yaşanan depremler, seller, fırtınalar, korona salgını ve şimdi de deniliyor ki kıtlık salgını. Belaların sağanak sağanak yağdığı bir dönem geçiriyoruz.

Bu dönemde canımızdan çok sevdiğimiz canlarımızı kaybettik.

Acı ve hüzün dolu bir dönem geçirdik ve geçirmeye devam ediyoruz.

"Ahirin de ahirindeyiz" derdi ya büyük Zat, aynen öyle.

Allah bizleri muhafaza eylesin, emanetini tertemiz teslim etmeyi nasip eylesin.

Dünya Gıda Programı Direktörü'nün uyarılarına dönersek, ifadelerine göre normal ve lokal bir kıtlık değil, aynen koronavirüs gibi salgın halinde bir kıtlık kapımızda.

Korkunç bir boyutta olacak, trajedi ve krizler olağandışı bir hal alacak.

Beasley'in ifadesine göre, 2020'de beklenen bu kıtlık salgını, devletlerin para ve teşvik peketleri sayesinde 2021'e ertelendi. Devletin bu şekilde para basarak, tüketimi teşvik etmesi, vatandaşlarını desteklemesi elbette ki Kapitalizmin temel kurallarına aykırı.

Yani sistemlerini kapitalist şartlarda kurmuş ve devam ettiren bu ülkeler aslında Kapitalizme aykırı bir şekilde davranmış oldular.

Elbette ki bu teşvik paketleri, dünyada tüketim odaklı tek ekonomik model olan Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli'nin projeleridir.

Bunun aksini ispatlayabilecek hiçbir bilimsel gerçek yoktur.

İşin garip tarafı şu: Kapitalist ülkeler kapitalist şartlarda MEM'in projelerini kısmen uygulamaya kalkıyorlar. Doğru, bu onları bir nebze istifade ettiriyor ama asla kalıcı olmuyor.

Gelir kalemleri Kapitalizme göre, gider ve harcamalar MEM'e göre olursa bir devlet bunu ne kadar kaldırabilir? Beasley'in de ifade ettiği gibi kıtlık salgınını, trajedileri ve krizleri sadece biraz öteleyebiliyorsunuz ama ya sonrası? 

Daha büyük bir kıtlık, daha şiddetli bir trajedi ve daha derin bir kriz. Şunu asla aklınızdan çıkarmayınız: MEM'in tüketimi teşvik projeleri sadece ve sadece MEM'in gelir kaynaklarıyla, MEM'deki paylaşıma göre devreye konulursa dört dörtlük bir fayda sağlayabilir.

Kıtlık denilince aslında buna en güzel örnek Kur'an-ı Kerim'de anlatılmaktadır.

Bildiğiniz gibi, Allah Kur'an'ında Hz. Yusuf'u bize örnek göstermektedir.

Esasen burada örnek gösterilen sadece Hz. Yusuf da değildir, O'nu o dönem baş tacı eden Mısır'ın yöneticileri ve halkı da bizlere çok güzel örneklerdir.

O dönemde 7 yıl kıtlık ve kuraklık yaşanmasına rağmen, bu işin tek çözüm sahibi olan Hz. Yusuf baş tacı edildiği için, çözümlerine devlet ve halk olarak sahip çıkıldığı için tüm dünya kıtlıkla boğuşurken, Mısır kıtlıktan zerre bir şey yaşamamıştır.

Her dönemde değişik felaketler yaşanmıştır ama Allah dünyayı asla "güvenli liman"lardan mahrum kılmamıştır, Nuh'un gemileri her dönemde olmuştur.

Ne diyor Hz. Peygamber (s.a.v.), "Ehl-i Beyt'im Nuh'un gemisi gibidir, ona binen kurtulur, binmeyen helak olur gider."

Her dönemin kıtlıkları o dönemin Yusuflarıyla ancak aşılabilir.

Bugünün de Yusuf'u Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Bizlere mükemmel bir yol haritası bırakmıştır, Milli Ekonomi Modeli. Ve bu eşsiz modeli hayata geçirecek bir Lider ve kadro yetiştirmiştir, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş ve Bağımsız Türkiye Partisi.

Mademki kapitalist şartlarda bile tüketimi teşvik paketleri krizleri öteleyebiliyor; bu, MEM tümüyle uygulandığında kriz, kıtlık kalmayacak anlamına gelmiyor mu?

MEM'in emek ve üretim karşılığı senyorajla Milli Para'yı devreye koyma ve bu paranın devlet eliyle adil bir şekilde sosyal devlet projeleriyle vatandaşlara dağıtılması projesi, her türlü krizi, kıtlığı, salgını ortadan kaldıracak bir projedir.

BRICS devletleri başta Çin ve Rusya bu modelden istifade ederken, bizler neden bu kadar duyarsızız? Yoksa yine kıtlık salgını için de, "Gelirse gelsin bize bir şey olmaz" mı diyeceğiz? Lütfen aklımızı başımıza alalım.