KKTC Barış ve Özgürlük Bayramı

Bugün 46.yılını idrak ettiğimiz;

20 Temmuz 1974, Kıbrıs Barış Harekâtı, Kıbrıs Türklerini kurtaran ve Türkiye Cumhuriyeti'nin fiili güvencesi altına sokan bir operasyondur.

1959 Zürih ve Londra Antlaşmalarının Türkiye'ye, garanti veren ülke (garantör) sıfatıyla tanıdığı tek taraflı müdahale hakkına uygun olarak, Kıbrıs'ta yaşayan Türklerin can ve mal güvenliğini sağlamak için yapılmıştır.

Kıbrıs, Akdeniz'in en büyük adalarından biridir. Anadolu, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Süveyş Kanalı'na hâkim bir noktada bulunması nedeniyle bölgede stratejik bir öneme sahiptir. Ortadoğu petrolünün geçişi, Afrika'ya geçiş eksenine hâkim olması, Süveyş Kanalı'ndan Hint ve Pasifik Okyanusu'na uzanan deniz yolunun denetim noktalarından biri olması, Ortadoğu'da enerji merkezli çatışmalarda ve olası bir savaşta depo görevini üstlenebilecek olması ve adaya hâkim olan otoritenin, bölgede prestij sahibi olabileceği gibi nedenlerle stratejik önemi daha da açıklanabilir.

Tarih boyunca çeşitli uygarlıklar tarafından yönetilen Kıbrıs 1571 yılında Osmanlı topraklarına dahil edilmiş ve yaklaşık 300 yıl kontrol altında tutularak, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında (93 Harbi) alınan ağır bir yenilgiyle İngiltere'ye kiralanmıştır. "Ulu Hakan" Abdülhamit'in bu politik hatasıyla elimizden giden Ada, Lozan'da değil, Osmanlı döneminde kaybedilmiştir… Yeni Osmanlıcılarca biline!

Kıbrıs, adını bir çiçekten, kına çiçeğinden almış. Lakin şimdilerde adada bir zehirli çiçek var ki, ortalığı birbirine katmakta; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)… Kıbrıs'ın bu kesiminde "büyük" devletlerin askeri üsleri bulunuyor. Üstüne üstlük ABD 9 Temmuz'da yaptığı açıklamayla Doğu Akdeniz'de mevcut gerilimi tırmandırmıştır; hesapta dostumuz ABD, GKRY ile güvenlik ilişkilerini geliştireceğini, ordusuna askeri eğitim vereceğini ve yardım sağlayacağını söylüyor.

Batı'nın ve özellikle İngiliz emperyalizminin maşası Yunanistan yetmiyormuş gibi bir şımarık çocuk daha palazlandırılıyor. Nesebi bilinmese de adı belli: GKRY.

Mustafa Kemal Atatürk, Kıbrıs'ın Türkiye için önemini şu sözlerle belirtiyordu:

"Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs'a dikkat ediniz. Bu ada bizim için önemlidir." (Antalya 1937)

Türkiye'ye olan uzaklığının 40 deniz mili olduğunu söylersek bu söz daha bir anlam kazanıyor.

Yunanistan'a 800 mil, İngiltere'ye ise 1500 mil uzak olmasına karşın adı geçen ülkeler ve dahi Avrupa Birliği (AB) ülkeleriyle ABD Okyanus ötesinden, Kıbrıs'ın kendileri için stratejik önemini vurgulayıp durmaktadırlar.

Bu unsurların adada asker bulundurması işgal sayılmazken Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları ve soydaşlarının can güvenliğini sağlamak ve stratejik çıkarları için asker bulundurması işgal olarak tanımlanmaktadır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti uluslararası hukuka göre varlığını sürdürmektedir. Buna karşın siyaseten tanınmamaktadır. Tanınmamasına rağmen 30'dan fazla ülkede ve merkezlerde temsil edilmektedir (Birleşmiş Milletler-Washington-Londra-Berlin-Fransa ve AB ülkeleri ile diğerleri).

Bu nedenle Filistin örneğinde olduğu gibi uluslararası veya bölgesel kuruluşlara alt düzeyde de olsa üye olarak alınması gerekmektedir.

Tanınmaması konusundaki olguyu ortadan kaldıran uluslararası bir yargı kararına değinmekte yarar var; Güney Kıbrıs'ta oturmakta olan bir Rum, toprağı Türkiye tarafından işgal edildiği gerekçesiyle açtığı tazminat davasında, Rum Yönetiminden aldığı belgeleri mahkemeye sunduğunda, bunları yeterli görmeyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), "Kuzeyde de ayrı bir otorite bulunduğunu ve belgelerin oradan alınması gerektiği" gerekçesiyle tazminat davasını reddetmiştir.

AİHM'nin 2 Nisan 2013 tarihli bu kararına işlerlik kazandırılmalıdır derken, KKTC Barış ve Özgürlük Bayramı'nı da kutluyoruz.