Eskilerin "eyyâm-ı bahûr" dedikleri nemli, sıcak günlerin gelişiyle birlikte siyasal hava da iyiden iyiye ısınmaya başladı. Aslında sıcaktı da, kaynamaya yüz tuttu desek daha doğru olur. Bugünlere tarih düşürmek gerek, Sayın Başbakan geçtiğimiz günlerde düzenlediği basın toplantısında ilk kez IMF'nin dayatmasını ağzına aldı. Her ne kadar eveleyip geveledi ise de yine önemli.
Gerilimin gün geçtikçe arttığı bir ortamda aslında gülmeyen yüzlerde bir nebze tebessüm belirmesi o kadar arzu edilir oldu ki...
İsterseniz muhterem okuyucular, siyaseti bir kenara bırakalım. Onu sevdalıları düşünsünler. Biz geçmişe şöyle bir uzanıp bir iki olay hatırlayalım. Sadece gülüp geçmeyelim, bir hisse çıkarmaya çalışalım.
"Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer" demiş şair. Bu millet öyle devlet adamları yetiştirmiştir ki günümüzdeki bazılarıyla kıyaslandığı zaman hayretler içinde kalmamak mümkün olmaz. Tarihin şeref sayfaları arasında parıldayan şu olaya dikkat ediniz.
"Mısır Hıdivi İsmail Paşa Mısır'la ilgili bir işin arzu ettiği şekilde görülmesi üzerine Osmanlı Kabinesi vezirlerine nakit para hediyeleri (!) gönderir. Bu arada vezirlerden Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa merhuma da Mısırlı bir sarraf aracılığıyla on bin lira yollar. Paşa, parayı getiren sarrafa şunları söyleyerek kovar:
-Devlet sayesinde ihtiyacım yoktur. Mısır Valisinin bana para yollama haddi değildir!" (İ. Mahmut Kemal İnal, Son Sadrazamlar, sh.37).
Kıssadan hisse: Ey Yüce Allah'ım! Kökleri tarihin derinliklerine uynan şu millete akıl vermeye kalkışmak IMF Başkanının haddi değildir, diyebilecek, daha doğrusu haykırabilecek bir devletli, devlet adamı göremeyecek miyiz?
Söz bir zamanlar bizim olan Mısır'dan açılmışken iki olay daha nakledelim.
"Hıdiv emrinde çalışan Arap asıllı bir üst düzey görevli Türkçe'de Arap saçına dönmek, Arap olayım, özel deyişle (nane) yemenin Arapçası gibi deyimlerden rahatsız olurmuş. Bir gün hıdivin bir vesile ile (nane) yemenin Arapçası demesi üzerine söze karışmış.
-Aman Efendim, demiş; (nane) yemek (nane) yemektir! Bunun Türkçesi, Arapçası mı olurmuş?
Hıdiv bu soruya bir kahkaha atarak cevap vermiş:
- Olur, olur. Hem de bal gibi olur. Türçesi kaşıkla, arapçası ise elle yemektir.
Kıssadan hisse: Ekonominin IMF'cesi acaba milli kaynakları elle mi yoksa çatal-kaşıkla mı yemektir diye hiç düşünen var mı?
Bir gün Hıdiv Tevfik Paşa'ya bir görevliyi şikayet etmişler. Derhal "Ahvâl-i Zâtiye" (personel) müdürünü çağırtmış. Şikayet konusunu öğrenince gürlemiş:
-Derhal kovun p.........!" Müdür, ellerini oğuşturmuş:
-Aman efendim. Emriniz üzerine önceki gün kovuldu mel'un.
-Ya öyle mi? Öyleyse tayin edin, tekrar kovun d....u!"
Kıssadan hisse: Bizim idari sistem içinde her gün tayin edilip günde iki kez ilişiği kesilecek insanlar olduğu söyleniyor. Siz ne dersiniz?
Şunu da ekleyelim. Şair Ragıp Paşa:
"Ehibbâ mebhût eder şîve-yi yağmada a'dâyı/ Hüda âsâr-ı izmihlal göstermesin bir yerde" diyor. Gençlerimizin anlayacağı şekilde düz yazıya çevirelim bu hikmetli beyti: "Dostlar, yağmacılık usullerinde düşmanları hayretlere düşürür. Allah bir yerde zayıflama emareleri göstermesin."
Kıssadan hisse: Türkiye'nin kaynaklarını yağmalama isteğinde başı dostumuz ve müttefikimiz Amerika'nın çektiği söylentileri, daha doğrusu gözlemleri bu hikmetin sanki günümüz için söylendiğini düşündürüyor. Ne diyorsunuz, haksız mıyız?
Gerilimin gün geçtikçe arttığı bir ortamda aslında gülmeyen yüzlerde bir nebze tebessüm belirmesi o kadar arzu edilir oldu ki...
İsterseniz muhterem okuyucular, siyaseti bir kenara bırakalım. Onu sevdalıları düşünsünler. Biz geçmişe şöyle bir uzanıp bir iki olay hatırlayalım. Sadece gülüp geçmeyelim, bir hisse çıkarmaya çalışalım.
"Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer" demiş şair. Bu millet öyle devlet adamları yetiştirmiştir ki günümüzdeki bazılarıyla kıyaslandığı zaman hayretler içinde kalmamak mümkün olmaz. Tarihin şeref sayfaları arasında parıldayan şu olaya dikkat ediniz.
"Mısır Hıdivi İsmail Paşa Mısır'la ilgili bir işin arzu ettiği şekilde görülmesi üzerine Osmanlı Kabinesi vezirlerine nakit para hediyeleri (!) gönderir. Bu arada vezirlerden Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa merhuma da Mısırlı bir sarraf aracılığıyla on bin lira yollar. Paşa, parayı getiren sarrafa şunları söyleyerek kovar:
-Devlet sayesinde ihtiyacım yoktur. Mısır Valisinin bana para yollama haddi değildir!" (İ. Mahmut Kemal İnal, Son Sadrazamlar, sh.37).
Kıssadan hisse: Ey Yüce Allah'ım! Kökleri tarihin derinliklerine uynan şu millete akıl vermeye kalkışmak IMF Başkanının haddi değildir, diyebilecek, daha doğrusu haykırabilecek bir devletli, devlet adamı göremeyecek miyiz?
Söz bir zamanlar bizim olan Mısır'dan açılmışken iki olay daha nakledelim.
"Hıdiv emrinde çalışan Arap asıllı bir üst düzey görevli Türkçe'de Arap saçına dönmek, Arap olayım, özel deyişle (nane) yemenin Arapçası gibi deyimlerden rahatsız olurmuş. Bir gün hıdivin bir vesile ile (nane) yemenin Arapçası demesi üzerine söze karışmış.
-Aman Efendim, demiş; (nane) yemek (nane) yemektir! Bunun Türkçesi, Arapçası mı olurmuş?
Hıdiv bu soruya bir kahkaha atarak cevap vermiş:
- Olur, olur. Hem de bal gibi olur. Türçesi kaşıkla, arapçası ise elle yemektir.
Kıssadan hisse: Ekonominin IMF'cesi acaba milli kaynakları elle mi yoksa çatal-kaşıkla mı yemektir diye hiç düşünen var mı?
Bir gün Hıdiv Tevfik Paşa'ya bir görevliyi şikayet etmişler. Derhal "Ahvâl-i Zâtiye" (personel) müdürünü çağırtmış. Şikayet konusunu öğrenince gürlemiş:
-Derhal kovun p.........!" Müdür, ellerini oğuşturmuş:
-Aman efendim. Emriniz üzerine önceki gün kovuldu mel'un.
-Ya öyle mi? Öyleyse tayin edin, tekrar kovun d....u!"
Kıssadan hisse: Bizim idari sistem içinde her gün tayin edilip günde iki kez ilişiği kesilecek insanlar olduğu söyleniyor. Siz ne dersiniz?
Şunu da ekleyelim. Şair Ragıp Paşa:
"Ehibbâ mebhût eder şîve-yi yağmada a'dâyı/ Hüda âsâr-ı izmihlal göstermesin bir yerde" diyor. Gençlerimizin anlayacağı şekilde düz yazıya çevirelim bu hikmetli beyti: "Dostlar, yağmacılık usullerinde düşmanları hayretlere düşürür. Allah bir yerde zayıflama emareleri göstermesin."
Kıssadan hisse: Türkiye'nin kaynaklarını yağmalama isteğinde başı dostumuz ve müttefikimiz Amerika'nın çektiği söylentileri, daha doğrusu gözlemleri bu hikmetin sanki günümüz için söylendiğini düşündürüyor. Ne diyorsunuz, haksız mıyız?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mücteba Uğur / diğer yazıları
- Savaşa alkış tutmak mı / 26.09.2001
- Konulu Kur'an-ı Kerim tefsiri / 23.09.2001
- Bir öğrenim yılı daha başladı / 16.09.2001
- Hava üzerine / 12.09.2001
- Dolar hutbesinin düşündürdükleri / 08.09.2001
- Bitmeyen hikâye yolsuzluk / 31.08.2001
- Suç işleme oranı artıyor / 07.08.2001
- Sivil hayata sıçrayan başörtüsü haksızlığı / 03.08.2001
- Tarafsızlık mı, ihanet mi? / 27.07.2001
- Cuma namazı kadınlara da farz mı? / 25.07.2001
- Konulu Kur'an-ı Kerim tefsiri / 23.09.2001
- Bir öğrenim yılı daha başladı / 16.09.2001
- Hava üzerine / 12.09.2001
- Dolar hutbesinin düşündürdükleri / 08.09.2001
- Bitmeyen hikâye yolsuzluk / 31.08.2001
- Suç işleme oranı artıyor / 07.08.2001
- Sivil hayata sıçrayan başörtüsü haksızlığı / 03.08.2001
- Tarafsızlık mı, ihanet mi? / 27.07.2001
- Cuma namazı kadınlara da farz mı? / 25.07.2001