Geçen hafta Salı ve Cuma günleri yazdığımız yazılarda Cuma namazının kadınlara da farz olduğu iddiasına basit çapta değinmiştik. Aslında son derece önemli olan konuya basit olarak değinmemiz halkımıza yönelik olması nedeniyle idi. Bir başka deyişle halkımıza hitap etmesi dolayısıylaydı.
Burada eklemeliyiz, Cuma namazı gibi kişisel ve toplumsal öneme haiz bir konu esas itibariyle bilimsel kriterleri etrafında tartışılır. Ancak, gerek düşünce gerekse ilmî veriler açısından halka yönelmiş izahları bilimsel bazda tutmaya da gerek yoktur. Demek istediğimiz konu bilimsel açıdan tartışılır. Ama halka hitap eden açıklamaların basit ölçüde olması gerekir.
Şimdi, Cuma namazı kadınlara da farz mıdır sorusunu tekrar soralım; cevap arayalım. Bu cevap ile yazdıklarımıza, yazamadıklarımıza nokta koymuş olalım:
*Değildir! Şayet olsaydı, Kur'an-ı Kerim hükümlerini hayata geçirmekle yükümlü olan Hz. Peygamber (s.a.v)'den günümüze intikal eden haberler arasında buna dair bilgiler yer alırdı.
Sırası gelmişken ismi lazım olmayan bir Fransız oryantalistin sözünü hatırlatmak istiyoruz.
Toprağı bol olası şöyle diyor:
"Yeryüzünde tarihî süreç içinde yaşamış şahsiyetlerden hayatının en küçük ayrıntılarına varıncaya kadar ilim aleminin bilgisi sınırlarına dahil olmuş tek kişi Hz. Muhammed'dir." Bunun gibi ibadetlerle ilgili sünnet uygulamaları da en ince ayrıntılara kadar Müslümanların bilgi sınıları içinde yer almıştır. Hiç bir şey gizli kalmamıştır. Kalamazdı da. Çünkü hepsi de sahabilerin Hz. Peygamber (s.a.v)'den gördükleri, işittikleri, öğrendikleri şekilde hayata geçiriliyor; uygulanıyordu. Cuma namazı ilk defa hicret sırasında Kuba'da eda edildiğine göre o zamandan sonraki yaklaşık on yıllık Medine döneminde kadınların mescide gelerek erkeklerle birlikte Cuma namazı kıldıklarına delalet edebilecek bir husus olsa idi rivayet edilir, ilim aleminin malı olurdu.
Kaldı ki bu namazın yalnızca erkeklere farz olduğuna dair İcmâ da vardır. Fıkıh kitaplarına Cuma namazı ile ilgili bilgiler arasında kadınlardan söz geçmemesi bu icmâ dolayısıyla olsa gerektir.
Şu da var. İslam Akâid esasları gibi ibadet hayatına dair esasların hepsi Kur'an-ı Kerim ışığında Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz'in sünnetinin delalet ettiği doğrultuda belirlenmiştir. Sünnet içinde kadınlara Cuma namazının farz olduğuna şerî delil olabilecek herhangi bir uygulama mevcut değildir. Ne fiilî, ne kavlî, ne de takrirî... Açıklayacak olursak Hz. Peygamber (s.a.v)'den intikal eden ne bir fiilî uygulama vardır; ne bir sözlü emir/tavsiye; ne de onay...
Kainatın Efendisi (s.a.v) edebi hayata geçince, ardından ibadet hayatına dair detaylar sahabiler tarafından O'nun sağlığındaki uygulamaları çerçevesinde sürmüştür. Kesinlikle farklı bir durum yoktur. Dolayısıyla Raşid Halifeler ve sahabe devirlerinde kadınların Cuma namazı kıldıklarına kanıt olabilecek nitelikte bir uygulama söz konusu olmamıştır. Mevcut bir kaç rivayet vücuba delil olabilecek nitelik taşımadığından nedbe/ibaha'ya hamledilmiştir. Yani, Hz. Peygamber'den sonraki zaman dilimleri içinde kadınların Cuma namazı kıldıklarına dair rivayetler onların fırsat bulurlarsa Cuma günü öğle namazını mescidle erkeklerle birlikte kılmalarında bir sakınca yoktur, şeklinde yorumlanmıştır.
Bundan önceki yazıda nakledilen Tirmizi rivayeti dikkat edilmişse, "Cuma namazı herkese farzdır" görüşünün asılsız olduğunu da vurgulamıştır. Bunu Ahmed b. Hanbel'in "Rabbine tevbe-istiğfar et!" uyarısından anlıyoruz. Bu demektir ki, Hz. Peygamber (s.a.v)'den "Cuma namazı kadınlara da farzdır" savına delil olabilecek sahih ve sağlam bir rivayet nakledenler O'na bilerek/bilmeyerek yalan isnad etme durumuna düştüklerinden tevbe-istiğfar etmelidirler.
Son olarak şunu eklemeliyiz. Sırf hitap aynılığından yola çıkarak kadınlar üzerine Cuma namazının farz olduğunu ileri sürmek, bir bakıma selef alimlerinin önüne geçmekle de yorumlanabilir. Bu bakımdan "Ey İman edenler! Allah'ın ve Resulünün önüne geçmeyin!" manasını veren ayete (Hucurat: 1) dokunan tarafı da vardır. O nedenle böyle bir kanaat taşıyanlar daha dikkatli olmalıdırlar.
Burada eklemeliyiz, Cuma namazı gibi kişisel ve toplumsal öneme haiz bir konu esas itibariyle bilimsel kriterleri etrafında tartışılır. Ancak, gerek düşünce gerekse ilmî veriler açısından halka yönelmiş izahları bilimsel bazda tutmaya da gerek yoktur. Demek istediğimiz konu bilimsel açıdan tartışılır. Ama halka hitap eden açıklamaların basit ölçüde olması gerekir.
Şimdi, Cuma namazı kadınlara da farz mıdır sorusunu tekrar soralım; cevap arayalım. Bu cevap ile yazdıklarımıza, yazamadıklarımıza nokta koymuş olalım:
*Değildir! Şayet olsaydı, Kur'an-ı Kerim hükümlerini hayata geçirmekle yükümlü olan Hz. Peygamber (s.a.v)'den günümüze intikal eden haberler arasında buna dair bilgiler yer alırdı.
Sırası gelmişken ismi lazım olmayan bir Fransız oryantalistin sözünü hatırlatmak istiyoruz.
Toprağı bol olası şöyle diyor:
"Yeryüzünde tarihî süreç içinde yaşamış şahsiyetlerden hayatının en küçük ayrıntılarına varıncaya kadar ilim aleminin bilgisi sınırlarına dahil olmuş tek kişi Hz. Muhammed'dir." Bunun gibi ibadetlerle ilgili sünnet uygulamaları da en ince ayrıntılara kadar Müslümanların bilgi sınıları içinde yer almıştır. Hiç bir şey gizli kalmamıştır. Kalamazdı da. Çünkü hepsi de sahabilerin Hz. Peygamber (s.a.v)'den gördükleri, işittikleri, öğrendikleri şekilde hayata geçiriliyor; uygulanıyordu. Cuma namazı ilk defa hicret sırasında Kuba'da eda edildiğine göre o zamandan sonraki yaklaşık on yıllık Medine döneminde kadınların mescide gelerek erkeklerle birlikte Cuma namazı kıldıklarına delalet edebilecek bir husus olsa idi rivayet edilir, ilim aleminin malı olurdu.
Kaldı ki bu namazın yalnızca erkeklere farz olduğuna dair İcmâ da vardır. Fıkıh kitaplarına Cuma namazı ile ilgili bilgiler arasında kadınlardan söz geçmemesi bu icmâ dolayısıyla olsa gerektir.
Şu da var. İslam Akâid esasları gibi ibadet hayatına dair esasların hepsi Kur'an-ı Kerim ışığında Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz'in sünnetinin delalet ettiği doğrultuda belirlenmiştir. Sünnet içinde kadınlara Cuma namazının farz olduğuna şerî delil olabilecek herhangi bir uygulama mevcut değildir. Ne fiilî, ne kavlî, ne de takrirî... Açıklayacak olursak Hz. Peygamber (s.a.v)'den intikal eden ne bir fiilî uygulama vardır; ne bir sözlü emir/tavsiye; ne de onay...
Kainatın Efendisi (s.a.v) edebi hayata geçince, ardından ibadet hayatına dair detaylar sahabiler tarafından O'nun sağlığındaki uygulamaları çerçevesinde sürmüştür. Kesinlikle farklı bir durum yoktur. Dolayısıyla Raşid Halifeler ve sahabe devirlerinde kadınların Cuma namazı kıldıklarına kanıt olabilecek nitelikte bir uygulama söz konusu olmamıştır. Mevcut bir kaç rivayet vücuba delil olabilecek nitelik taşımadığından nedbe/ibaha'ya hamledilmiştir. Yani, Hz. Peygamber'den sonraki zaman dilimleri içinde kadınların Cuma namazı kıldıklarına dair rivayetler onların fırsat bulurlarsa Cuma günü öğle namazını mescidle erkeklerle birlikte kılmalarında bir sakınca yoktur, şeklinde yorumlanmıştır.
Bundan önceki yazıda nakledilen Tirmizi rivayeti dikkat edilmişse, "Cuma namazı herkese farzdır" görüşünün asılsız olduğunu da vurgulamıştır. Bunu Ahmed b. Hanbel'in "Rabbine tevbe-istiğfar et!" uyarısından anlıyoruz. Bu demektir ki, Hz. Peygamber (s.a.v)'den "Cuma namazı kadınlara da farzdır" savına delil olabilecek sahih ve sağlam bir rivayet nakledenler O'na bilerek/bilmeyerek yalan isnad etme durumuna düştüklerinden tevbe-istiğfar etmelidirler.
Son olarak şunu eklemeliyiz. Sırf hitap aynılığından yola çıkarak kadınlar üzerine Cuma namazının farz olduğunu ileri sürmek, bir bakıma selef alimlerinin önüne geçmekle de yorumlanabilir. Bu bakımdan "Ey İman edenler! Allah'ın ve Resulünün önüne geçmeyin!" manasını veren ayete (Hucurat: 1) dokunan tarafı da vardır. O nedenle böyle bir kanaat taşıyanlar daha dikkatli olmalıdırlar.
Mücteba Uğur / diğer yazıları
- Savaşa alkış tutmak mı / 26.09.2001
- Konulu Kur'an-ı Kerim tefsiri / 23.09.2001
- Bir öğrenim yılı daha başladı / 16.09.2001
- Hava üzerine / 12.09.2001
- Dolar hutbesinin düşündürdükleri / 08.09.2001
- Bitmeyen hikâye yolsuzluk / 31.08.2001
- Suç işleme oranı artıyor / 07.08.2001
- Sivil hayata sıçrayan başörtüsü haksızlığı / 03.08.2001
- Tarafsızlık mı, ihanet mi? / 27.07.2001
- Cuma namazı kadınlara da farz mı? / 25.07.2001
- Konulu Kur'an-ı Kerim tefsiri / 23.09.2001
- Bir öğrenim yılı daha başladı / 16.09.2001
- Hava üzerine / 12.09.2001
- Dolar hutbesinin düşündürdükleri / 08.09.2001
- Bitmeyen hikâye yolsuzluk / 31.08.2001
- Suç işleme oranı artıyor / 07.08.2001
- Sivil hayata sıçrayan başörtüsü haksızlığı / 03.08.2001
- Tarafsızlık mı, ihanet mi? / 27.07.2001
- Cuma namazı kadınlara da farz mı? / 25.07.2001