ŞÖYLE biraz geriye dönelim. 16 Eylül 1998 günü, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, Suriye sınırındaki Hatay'a bağlı Reyhanlı'da şöyle diyordu: "Suriye, Apo denen bu eşkıyayı destekleyerek Türkiye'yi terör belasına bulaştırdı. Artık sabrımız kalmadı." Bu sözler, yeni bir sürecin başlangıcıydı Suriye, bölücü başını kovmak zorunda kaldı. Apo, 9 Ekim 1998 günü Şam'dan, önce Atina, ardından Moskova'ya uçtu. Türkiye ise ensesindeydi.12 Kasım günü İtalya'ya gitti ve 16 Ocak 1999 gününe kadar bu ülkede kaldı.Türkiye'nin yoğun çabaları sonucu, Apo, bu ülkede de daha fazla barınamadı. 16 Ocak'ta yeniden Rusya'ya gitti. 4 gün sonra askeri bir uçakla Tacikistan'a götürüldü. O günlerde Apo'nun sevgilisi Ayfer Kaya, emekli Amiral Naksakis ile 13 milyon drahmi karşılığı anlaşarak özel bir uçak kiraladı. Apo, bu kiralık uçakla yeniden Atina'ya getirildi. Türkiye'nin baskısı sonucu, Yunan Hükümeti izin vermeyince, 31 Ocak'ta Minsk'e doğru yola çıkarıldı. Buradan Hollanda'ya gidecekti. Fakat CIA durumu Hollanda'ya bildirmiş, bu ülke yönetimi hava sahasını kapatmıştı.Rota değiştirildi, bu kez Kenya'ya yolculuk başladı. 2 Şubat günü Apo Kenya'daydı. Sonrası malum. Paket operasyonu gerçekleştirildi ve 16 Şubat 1999 günü Apo, İmralı sakiniydi.Şimdi asıl konuya geleceğim. O günlerde, Türkiye, dünyanın gündemindeydi. Özellikle Avrupa başkentlerinde olup bitenler, bölücü başının teslim edilmesi için yoğun diplomatik faaliyetlerini sürdüren Türkiye için önemliydi. İşte o sırada MİT'in çapasına ilginç bir isim takıldı. Bu şahsın evine PKK bağlantılı şahıslar girip çıkıyor, toplantı yapıyorlardı. Özellikle konuklar, bölücü başı lehine Avrupa'da kampanya yürüten isimlerden oluşuyordu. Eşi yabancı uyruklu olan bu ev sahibi Türk gazeteci, Anadolu Ajansı'nın o ülkedeki temsilcisiydi. MİT, bu gazeteciyle ilgili kapsamlı bir dosya hazırladı.1998 yılı Kasım ayı sonlarına doğru, dosyayı çantasına koyan bir MİT görevlisi, randevu alarak Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdürü Mehmet Güler'in kapısını çaldı. İddiaya göre; görevli, o dosyayı Güler'e verdikten sonra, böyle bir muhabirin bir kamu kurumunda nasıl çalıştığını yadırgadıklarını söylüyor. Güler, 12 Eylül sonrası bu tür istihbarat raporlarından canı yanmış, 1402'lik olmuş, başka bir ifadeyle sütten ağzı yanmış birisiydi. Görevli ayrıldıktan sonra dosyayı titizlikle yeniden inceleyen Güler, bu gazetecinin Anadolu Ajansı ile sözleşmesini sona erdiriyor. Bir süre sonra bu temsilci, bir gazeteyle anlaşıyor.Kim bu gazeteci? İsmini bulamadım. Belki, meslektaşlarım bana yardımcı olurlar?ŞAMİL TAYYAR / Tercüman