Apo ile yapılan görüşmeler son günlere damgasını vurdu. AKP hükümeti ‘İmralı ile görüşüyoruz’ diyor; süreç süratle işliyor. Kamuoyunun tepkisini en aza indirmek için, Apo ismi değil de; İmralı ifadesi bilinçli olarak kullanılıyor. Oslo’da başlayan görüşmeye rağmen, Sayın Başbakan Erdoğan ‘kimmiş görüşen’ deyip, galiz sözler söylemiş ardından görüşenlerin kendileri olduğunu itiraf etmişti.
Bir taraftan Mehmetçik dağlarda PKK avında ölüm kalım mücadelesi verirken, devleti yöneten hükümet, Apo ile görüşmeye devam ediyor.
Daha önce Mesut Barzani’den işittiğimiz İran, Irak, Suriye ve Türkiye’deki Kürtlerin birleşip bir Kürdistan kurma vakti geldi demesinden sonra bu ifadeleri daha sık duyar olduk. Şimdi de aynı yaklaşımı BDP genel başkanı seslendiriyor. Süreç ABD tarafından yönetiliyor. Basında sürpriz olarak değerlendirilen, aslında hiçbir sürpriz tarafı olmayan bir gelişme de, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun açıklaması. Kılıçdaroğlu, Apo ile görüşme konusunda AKP’ye destek verdiklerini açıklıyor. Bu cümleyi şöyle anlamak gerekir: Destek verilen AKP değil, bizzat Apo’nun PKK’nın kendisidir. CHP uzun zamandan beri veremediği kararını verdi anlaşılan. Bir ileri bir geri adım atan CHP de ulus devletten taviz verdi. Amerikan lobilerinin baskısına yenik düştü. MHP deseniz zaten AKP’nin koltuk değneği vazifesini görmekle meşgul. KONDA’nın araştırmasına göre Kasım 2012 verilerinde MHP’nin AKP yandaşlığına doğru kaydığı gözleniyor.
Millet terör ile tehdit edilip savaşın içine çekiliyor
Suriye ciddi bir mağduriyetin içindedir. Savaşın soğuk yüzü ülkenin her taş parçasına ve her insanının yüreğine sinmiş durumdadır. Düşünebiliyor musunuz, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği raporuna göre, Suriye’den ayrılarak diğer ülkelere sığınan mülteci sayısı 509 bin 600’e ulaştı. Bir empati yapıp düşünelim, en iyi koşullarda bile evimizden, yurdumuzdan ne kadar uzak kalabiliriz? Peki, bu insanlar maddi ve manevi olarak ne kadar sıkıntı çekiyorlar düşünebiliyor musunuz? Hadi bu insanların yurdunda işgal girişimi var. Peki, Sayın Erdoğan “biz savaşa hazırız” diye avazı çıktığı kadar bağırırken, savaşın soğukluğunu hissediyor mu, savaşın ateş olup nasıl da kavurduğunu yaşıyor mu acaba? Güvendiği dağlara bir gün kar yağacağını hak ve hakikatle karşı karşıya kalacağını hiç hesaplamıyor mu?
Yandaş medya Apo ile görüşme sürecinde bakınız ne diyor? Anneler, gelecek barış haberini bekliyor, artık çocuklarımız ölmeyecek diye seviniyor diye yazıyor. Bu bir toplum mühendisliği haberidir. Aynı gazete Sayın Erdoğan savaş çığlıkları atarken neden yaşananlar bir işgal sürecidir, Müslüman’ın Müslüman’a canı da, malı da, namusu da haramdır, otur oturduğun yerde neden demiyor? PKK terörünün arkasındaki güçle, Suriye’ye saldıran güç aynı güçtür. Dün Asala terörü ile sağ - sol çatışmaları ile bugün ise PKK terörü ile yüzünü gösteren emperyalizm yarın bir savaş ile emellerini gerçekleştirmek isteyecektir.
Kim daha kazançlı, Erdoğan mı Esad mı?
Geçtiğimiz günlerde Sayın Erdoğan, Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinde ‘Esad seni tanımıyoruz, artık defol’ deme cüretinde bulunuyor. Esat yapılan referandumla halkından destek almış bir lider. Canı pahasına yurdunun bağımsızlığı ve bölünmez bütünlüğü işin çalışıyor. Amerika’nın isteklerine boyun eğmiyor.
Peki, Sayın Erdoğan sen ne yapıyorsun?
Dipsiz kuyu misali, ülkeyi Avrupa Birliği uçurumundan aşağı atıyorsun. Yetmedi ABD ile stratejik ortaklık adına ülkeyi Müslüman komşularıyla savaşın eşiğine kadar getirdin. Yetmedi teröristlerle devleti pazarlık masasında buluşturdun. Esad bunları yapmadığı için bugün bu kaderi yaşamaktadır. Ancak kazanan kim, kaybeden kim bu materyalist bakış açısıyla anlaşılamaz. Bazı ölümler vardır, kazancın ta kendisidir; bazı yaşamlar vardır, o da ölümün ta kendisidir. Hükümet ne kadar saklarsa saklasın ABD’nin infaz masasında Türkiye de vardır.
Taviz vererek ülkemizin varlık mücadelesi sürdürülemez.
Bir taraftan Mehmetçik dağlarda PKK avında ölüm kalım mücadelesi verirken, devleti yöneten hükümet, Apo ile görüşmeye devam ediyor.
Daha önce Mesut Barzani’den işittiğimiz İran, Irak, Suriye ve Türkiye’deki Kürtlerin birleşip bir Kürdistan kurma vakti geldi demesinden sonra bu ifadeleri daha sık duyar olduk. Şimdi de aynı yaklaşımı BDP genel başkanı seslendiriyor. Süreç ABD tarafından yönetiliyor. Basında sürpriz olarak değerlendirilen, aslında hiçbir sürpriz tarafı olmayan bir gelişme de, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun açıklaması. Kılıçdaroğlu, Apo ile görüşme konusunda AKP’ye destek verdiklerini açıklıyor. Bu cümleyi şöyle anlamak gerekir: Destek verilen AKP değil, bizzat Apo’nun PKK’nın kendisidir. CHP uzun zamandan beri veremediği kararını verdi anlaşılan. Bir ileri bir geri adım atan CHP de ulus devletten taviz verdi. Amerikan lobilerinin baskısına yenik düştü. MHP deseniz zaten AKP’nin koltuk değneği vazifesini görmekle meşgul. KONDA’nın araştırmasına göre Kasım 2012 verilerinde MHP’nin AKP yandaşlığına doğru kaydığı gözleniyor.
Millet terör ile tehdit edilip savaşın içine çekiliyor
Suriye ciddi bir mağduriyetin içindedir. Savaşın soğuk yüzü ülkenin her taş parçasına ve her insanının yüreğine sinmiş durumdadır. Düşünebiliyor musunuz, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği raporuna göre, Suriye’den ayrılarak diğer ülkelere sığınan mülteci sayısı 509 bin 600’e ulaştı. Bir empati yapıp düşünelim, en iyi koşullarda bile evimizden, yurdumuzdan ne kadar uzak kalabiliriz? Peki, bu insanlar maddi ve manevi olarak ne kadar sıkıntı çekiyorlar düşünebiliyor musunuz? Hadi bu insanların yurdunda işgal girişimi var. Peki, Sayın Erdoğan “biz savaşa hazırız” diye avazı çıktığı kadar bağırırken, savaşın soğukluğunu hissediyor mu, savaşın ateş olup nasıl da kavurduğunu yaşıyor mu acaba? Güvendiği dağlara bir gün kar yağacağını hak ve hakikatle karşı karşıya kalacağını hiç hesaplamıyor mu?
Yandaş medya Apo ile görüşme sürecinde bakınız ne diyor? Anneler, gelecek barış haberini bekliyor, artık çocuklarımız ölmeyecek diye seviniyor diye yazıyor. Bu bir toplum mühendisliği haberidir. Aynı gazete Sayın Erdoğan savaş çığlıkları atarken neden yaşananlar bir işgal sürecidir, Müslüman’ın Müslüman’a canı da, malı da, namusu da haramdır, otur oturduğun yerde neden demiyor? PKK terörünün arkasındaki güçle, Suriye’ye saldıran güç aynı güçtür. Dün Asala terörü ile sağ - sol çatışmaları ile bugün ise PKK terörü ile yüzünü gösteren emperyalizm yarın bir savaş ile emellerini gerçekleştirmek isteyecektir.
Kim daha kazançlı, Erdoğan mı Esad mı?
Geçtiğimiz günlerde Sayın Erdoğan, Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinde ‘Esad seni tanımıyoruz, artık defol’ deme cüretinde bulunuyor. Esat yapılan referandumla halkından destek almış bir lider. Canı pahasına yurdunun bağımsızlığı ve bölünmez bütünlüğü işin çalışıyor. Amerika’nın isteklerine boyun eğmiyor.
Peki, Sayın Erdoğan sen ne yapıyorsun?
Dipsiz kuyu misali, ülkeyi Avrupa Birliği uçurumundan aşağı atıyorsun. Yetmedi ABD ile stratejik ortaklık adına ülkeyi Müslüman komşularıyla savaşın eşiğine kadar getirdin. Yetmedi teröristlerle devleti pazarlık masasında buluşturdun. Esad bunları yapmadığı için bugün bu kaderi yaşamaktadır. Ancak kazanan kim, kaybeden kim bu materyalist bakış açısıyla anlaşılamaz. Bazı ölümler vardır, kazancın ta kendisidir; bazı yaşamlar vardır, o da ölümün ta kendisidir. Hükümet ne kadar saklarsa saklasın ABD’nin infaz masasında Türkiye de vardır.
Taviz vererek ülkemizin varlık mücadelesi sürdürülemez.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025