Kevser lügatte çokluk manasında kullanılmıştır. Râzi ve Ebu Hayyan'ın verdikleri manalar da çokluğu ifrat derecede olan, yani pek çok, gayet çok olan, manasında kullanılmıştır.
Kevser'in lisanı dinde daha özel bir manası olup olmadığına gelince, bu hususta müfessirlerin çeşitli görüşleri vardır.
Birincisi; birçok müfessire göre cennette bir nehrin ismidir.
İkincisi; İkrime'den rivayet olunduğu üzere nübüvvet, peygamberliktir.
Üçüncüsü; ümmetin ulemasıdır.
Dördüncüsü; Peygamber (s.a.a.) Efendimizin ümmetinin çokluğudur.
Beşincisi; Hazreti Peygamber (s.a.a.) evlâtlarının çokluğudur.
Bu surenin indirilmiş olmasının sebebi, Efendimiz'in oğlunun vefatı üzerine, 'ebter' diye O'na hakaret etmeye kalkışan düşmanlarına bir reddiye olması hasebiyle, özellikle beşinci mana çok münasiptir.(1)
Düşmanlarının zannettiği gibi, evlatlarının ölümü ile Efendimiz'in (s.a.a.) nesli kesilecek değildi, bilakis zamanın ilerlemesi ile O'nun nesli çok ama çok artmıştır.
Kevser süresinin Peygamber Efendimize (s.a.a.) nazil olması, Müslim, Ebu Davud ve Nesai'de geçtiği üzere Enes ibni Malik'ten şöyle rivayet olmuştur:
"Hazreti Peygamber (s.a.a.) ashabının arasındayken uykuya dalmıştı, derken tebessüm ederek başını kaldırdı. Bana bir sure indirildi buyurdu. Kevser suresini okudu ve bitirdikten sonra da, bilir misiniz ki Kevser nedir diye sordu. Ashabı, Allah ve Resulü bilir dediler. Buyurdular ki; bir nehirdir, onu bana Rabbim azze ve celle cennette verdi, onda pek çok hayır vardır. Ümmetim kıyamet günü onun yanına gelecek, kapları yıldızlar sayısıncadır. Derken içlerinden bazı kullar bu nehirden çekilir, uzaklaştırılır. Ya Rabbi, onlar benim ümmetimdendir derim. Rabbim; bilmezsin ki senin ardından onlar neler yaptılar, buyurur." (2)
İmam Ahmed ibni Hanbel, Buhari, Müslim, İbni Mace, Nesei, İbni Cerir ve daha diğerleri bu nehri, "kenarları, içleri oyulmuş inci kubbeleri, içinden miski ezfer çıkar, sütten daha beyaz, baldan daha tatlı, uzunluğu doğu batı arası kadar, derinliği yetmiş bin yıllık, ondan içen bir daha susamaz, ondan abdest alan ebediyete kadar perişan olmaz, benim ahdimi bozan; benim Ehl-i Beyt'imi katleden ondan içemez'' gibi vasıflarla Enes'ten, Hazreti Aişe'den ve İbni Abbas'tan çok hadisler rivayet etmişlerdir.
Birçok hadiste de havuz olduğu bildirilmiştir. Bilineni havuz olmasıdır. Bu havuzun mahşerde mi, yoksa cennet mi olduğu konusunda ihtilaf vardır. (3)
Kevser Havuzu, Fatıma (r.a.) annemizdir. Efendimizin nesli O'nla devam etmiş, ümmetin imamları ve Mehdi (a.s.) O pak nesilden çoğalmışlardır.
Ehl-i Beyt'i katleden, Yezid (lanetullahi aleyh), ailesi (sülalesi) ve kıyamete kadar Ehl-i Beyt'i katleden Yezid soysuzları O'ndan içemeyecek.
En önemlisi Efendimizin (s.a.a.) bire bir tanıdığı bu insanların Kevser havuzundan uzaklaştırılmalarının sebebi, Efendimizin (s.a.a.) vefatından sonra yapmış olduklarıdır.
Gadir-i Hum'u unutmaları, Fedek arazisini Efendimizin (s.a.a.) Ehl-i Beyt'inden alıp Peygamberimizin 'kertenkele' dediği Mervan bin Hakem ve soysuzlarına vermeleridir.
Rabbimiz hakkı hak bilip tabi olmayı, batılı da batıl bilip uzak olmayı nasip eylesin.
Sevdiklerinin hüsnü şehadeti ve Efendimiz'in (s.a.a.) şefaatiyle, Fatıma (r.a.) annemizin elinden Havzu Kevser'inden içmeyi nasip eylesin. Âmin.
Dipnotlar:
1- Hak Dini Kuran Dili Elmalı'lı M. Hamdi Yazır. Cilt 9. S. 6186
2-Müslim Kitabus Salah, Bab; 53 Hadis no; 400
3- Hak Dini Kuran Dili Elmalı'lı M. Hamdi Yazır. Cilt 9 S. 6181
Kevser'in lisanı dinde daha özel bir manası olup olmadığına gelince, bu hususta müfessirlerin çeşitli görüşleri vardır.
Birincisi; birçok müfessire göre cennette bir nehrin ismidir.
İkincisi; İkrime'den rivayet olunduğu üzere nübüvvet, peygamberliktir.
Üçüncüsü; ümmetin ulemasıdır.
Dördüncüsü; Peygamber (s.a.a.) Efendimizin ümmetinin çokluğudur.
Beşincisi; Hazreti Peygamber (s.a.a.) evlâtlarının çokluğudur.
Bu surenin indirilmiş olmasının sebebi, Efendimiz'in oğlunun vefatı üzerine, 'ebter' diye O'na hakaret etmeye kalkışan düşmanlarına bir reddiye olması hasebiyle, özellikle beşinci mana çok münasiptir.(1)
Düşmanlarının zannettiği gibi, evlatlarının ölümü ile Efendimiz'in (s.a.a.) nesli kesilecek değildi, bilakis zamanın ilerlemesi ile O'nun nesli çok ama çok artmıştır.
Kevser süresinin Peygamber Efendimize (s.a.a.) nazil olması, Müslim, Ebu Davud ve Nesai'de geçtiği üzere Enes ibni Malik'ten şöyle rivayet olmuştur:
"Hazreti Peygamber (s.a.a.) ashabının arasındayken uykuya dalmıştı, derken tebessüm ederek başını kaldırdı. Bana bir sure indirildi buyurdu. Kevser suresini okudu ve bitirdikten sonra da, bilir misiniz ki Kevser nedir diye sordu. Ashabı, Allah ve Resulü bilir dediler. Buyurdular ki; bir nehirdir, onu bana Rabbim azze ve celle cennette verdi, onda pek çok hayır vardır. Ümmetim kıyamet günü onun yanına gelecek, kapları yıldızlar sayısıncadır. Derken içlerinden bazı kullar bu nehirden çekilir, uzaklaştırılır. Ya Rabbi, onlar benim ümmetimdendir derim. Rabbim; bilmezsin ki senin ardından onlar neler yaptılar, buyurur." (2)
İmam Ahmed ibni Hanbel, Buhari, Müslim, İbni Mace, Nesei, İbni Cerir ve daha diğerleri bu nehri, "kenarları, içleri oyulmuş inci kubbeleri, içinden miski ezfer çıkar, sütten daha beyaz, baldan daha tatlı, uzunluğu doğu batı arası kadar, derinliği yetmiş bin yıllık, ondan içen bir daha susamaz, ondan abdest alan ebediyete kadar perişan olmaz, benim ahdimi bozan; benim Ehl-i Beyt'imi katleden ondan içemez'' gibi vasıflarla Enes'ten, Hazreti Aişe'den ve İbni Abbas'tan çok hadisler rivayet etmişlerdir.
Birçok hadiste de havuz olduğu bildirilmiştir. Bilineni havuz olmasıdır. Bu havuzun mahşerde mi, yoksa cennet mi olduğu konusunda ihtilaf vardır. (3)
Kevser Havuzu, Fatıma (r.a.) annemizdir. Efendimizin nesli O'nla devam etmiş, ümmetin imamları ve Mehdi (a.s.) O pak nesilden çoğalmışlardır.
Ehl-i Beyt'i katleden, Yezid (lanetullahi aleyh), ailesi (sülalesi) ve kıyamete kadar Ehl-i Beyt'i katleden Yezid soysuzları O'ndan içemeyecek.
En önemlisi Efendimizin (s.a.a.) bire bir tanıdığı bu insanların Kevser havuzundan uzaklaştırılmalarının sebebi, Efendimizin (s.a.a.) vefatından sonra yapmış olduklarıdır.
Gadir-i Hum'u unutmaları, Fedek arazisini Efendimizin (s.a.a.) Ehl-i Beyt'inden alıp Peygamberimizin 'kertenkele' dediği Mervan bin Hakem ve soysuzlarına vermeleridir.
Rabbimiz hakkı hak bilip tabi olmayı, batılı da batıl bilip uzak olmayı nasip eylesin.
Sevdiklerinin hüsnü şehadeti ve Efendimiz'in (s.a.a.) şefaatiyle, Fatıma (r.a.) annemizin elinden Havzu Kevser'inden içmeyi nasip eylesin. Âmin.
Dipnotlar:
1- Hak Dini Kuran Dili Elmalı'lı M. Hamdi Yazır. Cilt 9. S. 6186
2-Müslim Kitabus Salah, Bab; 53 Hadis no; 400
3- Hak Dini Kuran Dili Elmalı'lı M. Hamdi Yazır. Cilt 9 S. 6181
Ali Nezir / diğer yazıları
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024
- Kurban Bayramı’na girerken ne görüyoruz! / 14.06.2024
- Dai’lerin iddiası -II- / 07.06.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024
- Kurban Bayramı’na girerken ne görüyoruz! / 14.06.2024
- Dai’lerin iddiası -II- / 07.06.2024