20 Aralık'ta başlayan ve 21 Aralık sabahına sarkan oylama sonucunda bakan eskileri aklanırken namus da bitirilmiş oluyordu. Hukuk mu, kimin umurunda? Suçüstü var, delilleri karartma var, yargılama ve soruşturmayı etkileme var, suça katılım ve yardım var, para aklama var, var oğlu var! Buna rağmen hukuk yok sayıldı ve siyasal denetimin ayakları altında eziliverdi.TBMM Rüşvet ve Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nun şaibeli bakanları aklama raporu, TBMM Genel Kurulu'nda görüşüldü ve "Hukukun üstünlüğü"nün kâğıttan bir kule olduğu AKP'lilerce tescil edildi; 4 bakan eskisi sütten çıkmış ak kaşık oldu.2200 yıllık tarihimizde en önemli karakter özelliğimiz namus olmuştur. Namus kavramı dürüstlüğü, doğruluğu anlatır, güzel ahlâkı işaret eder. Toplumumuzun en hassas olduğu ve korktuğu konudur namus. İnsanlarımız ekonomik krizin kuşatması altında, açlık sınırındadır, yoksulluk sınırındadır ve küresel ekonomik sıkıntılar da kapısındadır; yaşam savaşı vermektedir, ama asıl derdi namusudur. Gel gör ki, milli iradeyi temsil ettiklerini dillerinden düşürmeyenler, milletimizin en duyarlı olduğu değerleri yerlere düşürmektedir.Bakın, AKP'liler neyi akladılar yargı yerine geçerek? Deliller karartılarak (Bilirkişi raporları örtülerek) Anayasa'nın 30.maddesi, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi ve Türk Ceza Kanunu'nun 281. maddesi ihlâl edilmiştir.Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) raporu, sâbık bakanların mal varlıklarıyla ilgili para aklama belirtilerini tespit ederken Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 282. maddesindeki aklama suçunu tanımlıyordu.Mal varlıklarındaki orantısız artışların temelinde, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları kol geziyordu.TBMM Genel Kurulu'na katılan şaibeli 3 bakandan hiç biri savunma yapmadı. Bu, iki nedene bağlanabilir: ya çoğunluğa güvenip, nasıl olsa aklanırız, dediler; ya da savunmaya yüzleri yoktu.Bir yanda somut, ciddi suç delilleri ve diğer yanda yargıdan, yargılanmaktan köşe bucak kaçan, milletin Meclisinde savunma yapmaktan çekinen, ürken kuvvetli şüpheliler varken, bunları görmemek, cahillikle bile açıklanamaz. Bu bir körleşmedir. Hukuka karşı körleşmedir, topluma karşı körleşmedir, toplumun vicdanına karşı körleşmedir, varsa eğer kendi vicdanlarına karşı körleşmedir.Başkanlık, bakanlık, milletvekilliği, hocalık, hekimlik, hâkimlik ve diğer mevki ve görevler, seçim, sınav, diploma gibi koşullara bağlı olarak verilir ve geri alınabilir; ancak verilip, alınmayan bazı unvanlar vardır toplum nezdinde, sanatçı gibi, kahraman gibi, "adam gibi adam" olmak gibi.Devlet adamlığı da böyledir ve sadece seçimle, politikayla kazanılmaz, farklı bir kumaştır. Adam gibi adam ya da devlet adamlığı, tevazuu beraberinde getirir, hiç biri ben adamım, ben devlet adamıyım demez; bunu toplum söyler.Şu aklama skandalına cilâyı Tevfik Fikret'le vuralım:"Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,/Doyunca tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!"
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023