Ağali Çavuş lakaplı Ahmet Amca bugün sevinçli. Neden mi? Bir kızı oldu. Adını Ayşe koymuşlar.
Kız kısmı da hizmete, itaate düşkün olur, derler, ama bu kız düşkünden de öte, sıdkı bütün ve de tam bir teslimiyetle anaya, babaya itaatkâr.
Günler geçer Ayşe kız bir bakmışsın süt sağar, bir bakmışsın tarlada ekin biçer... Dedik ya anasının biricik yardımcısı... Evin direği olmuştu. Kardeşlerinin merhametli sığınağıydı...
Ahmet Amca şakacı biriydi. Bir gün tarladan eve gelmiş. Bakmış ki çay ocakta, küçük torunu da kucakta, Ayşe de tarlada kalmış. Hemen bu ahvale bir söz söylemiş...
Çay ocakta
Sarıkız kucakta
Karakız da mercimek tarlasında
Karakız dediği Ayşe idi. Tarlada, çayırda bıkmadan, burun bükmeden, nazlanmadan koşardı, çalışırdı.
1970'li yıllarda Ayşe'nin babası gelip İstanbul'a yerleşti. Çalıştı, çabaladı. Çoluğuna çocuğuna bir yuva yaptı. Ayşe de evlendi. Bu evlilik öyle bir meşakkat verdi ki, yine de gönlünden ümitler kopmadı. Çocuklarını kanatlarının altına aldı. İşe girip nafakasını temin etti.
Aradan yıllar geçmişti.
İkinci kez evlendi. Korkuyordu. Birinci evliliğinde çektiği sıkıntıların izi silinmemişti. Korktuğu olmadı ve yaşı büyük olmasına rağmen yürekli bir Anadolu evladı çıkan beyi, hem Ayşe'ye hem de çocuklarına sahip çıktı. Bir kızının bile mürüvvetini gördüler.
***
Ayşe daha iki gün önce birden soluğunu tuttu. Ben gidiyorum, dedi. Bize gel emri ulaştı artık gidiyorum ben, dedi...
Ramazan'ın ikinci günüydü. Ne de güzel hazırlanmıştı. Erişte bile kesmişlerdi. İftarlar, sahurlar hazırlayacaktı.
Sahurdan sonra bulaşıkları yıkamış, abdest alıp namazını kılmıştı. Daha yeni uyuklamıştı ki... Kalp krizi ölüm sebebi sayılmıştı.
Ayşe kadın gitti.
* * *
Üç paragraflık bu hayatın filmleri çekilse bir ömür sürer.
Ayşeler, Fatmalar, Ahmetler bir bir gidiyor.
Ayşe'nin cenazesi için bir araya gelen akrabalara dedim ki:
"Bakın dedelerimiz, amcalarımız, yengelerimiz, amcalarımız etrafımızda birer birer yapraklar dökülüyor.
Sıra yok, haber yok...
Rabb'imize layık kul olabildik mi?
***
Sonra Ayşe'nin kabrine gittim. Yasin, Tebareke, Amme ve kısa surelerden okudum. Fatiha'yı okudum, dua ettim.
Meltem TV'de Ramazan programında gördüğünde nasıl sevinmişti. Kur'an okuyanı severdi. Bizi sevmesi de öylece pekişirdi. Bu sevgi alıp mezarı başına koşturdu.
* * *
Ramazan ayı içerisinde uğurladık Ayşe'yi. Rahmet, mağfiret ayında uğurladık.
Ayşe'ye ve tüm geçmişlerimize rahmet, mağfiret diliyorum. Hey Ağali Ahmet dede. Ayşe şimdi yanında...
Bekle, çok uzakta değiliz "ircî"emrine boyun eğeceğiz.
Kız kısmı da hizmete, itaate düşkün olur, derler, ama bu kız düşkünden de öte, sıdkı bütün ve de tam bir teslimiyetle anaya, babaya itaatkâr.
Günler geçer Ayşe kız bir bakmışsın süt sağar, bir bakmışsın tarlada ekin biçer... Dedik ya anasının biricik yardımcısı... Evin direği olmuştu. Kardeşlerinin merhametli sığınağıydı...
Ahmet Amca şakacı biriydi. Bir gün tarladan eve gelmiş. Bakmış ki çay ocakta, küçük torunu da kucakta, Ayşe de tarlada kalmış. Hemen bu ahvale bir söz söylemiş...
Çay ocakta
Sarıkız kucakta
Karakız da mercimek tarlasında
Karakız dediği Ayşe idi. Tarlada, çayırda bıkmadan, burun bükmeden, nazlanmadan koşardı, çalışırdı.
1970'li yıllarda Ayşe'nin babası gelip İstanbul'a yerleşti. Çalıştı, çabaladı. Çoluğuna çocuğuna bir yuva yaptı. Ayşe de evlendi. Bu evlilik öyle bir meşakkat verdi ki, yine de gönlünden ümitler kopmadı. Çocuklarını kanatlarının altına aldı. İşe girip nafakasını temin etti.
Aradan yıllar geçmişti.
İkinci kez evlendi. Korkuyordu. Birinci evliliğinde çektiği sıkıntıların izi silinmemişti. Korktuğu olmadı ve yaşı büyük olmasına rağmen yürekli bir Anadolu evladı çıkan beyi, hem Ayşe'ye hem de çocuklarına sahip çıktı. Bir kızının bile mürüvvetini gördüler.
***
Ayşe daha iki gün önce birden soluğunu tuttu. Ben gidiyorum, dedi. Bize gel emri ulaştı artık gidiyorum ben, dedi...
Ramazan'ın ikinci günüydü. Ne de güzel hazırlanmıştı. Erişte bile kesmişlerdi. İftarlar, sahurlar hazırlayacaktı.
Sahurdan sonra bulaşıkları yıkamış, abdest alıp namazını kılmıştı. Daha yeni uyuklamıştı ki... Kalp krizi ölüm sebebi sayılmıştı.
Ayşe kadın gitti.
* * *
Üç paragraflık bu hayatın filmleri çekilse bir ömür sürer.
Ayşeler, Fatmalar, Ahmetler bir bir gidiyor.
Ayşe'nin cenazesi için bir araya gelen akrabalara dedim ki:
"Bakın dedelerimiz, amcalarımız, yengelerimiz, amcalarımız etrafımızda birer birer yapraklar dökülüyor.
Sıra yok, haber yok...
Rabb'imize layık kul olabildik mi?
***
Sonra Ayşe'nin kabrine gittim. Yasin, Tebareke, Amme ve kısa surelerden okudum. Fatiha'yı okudum, dua ettim.
Meltem TV'de Ramazan programında gördüğünde nasıl sevinmişti. Kur'an okuyanı severdi. Bizi sevmesi de öylece pekişirdi. Bu sevgi alıp mezarı başına koşturdu.
* * *
Ramazan ayı içerisinde uğurladık Ayşe'yi. Rahmet, mağfiret ayında uğurladık.
Ayşe'ye ve tüm geçmişlerimize rahmet, mağfiret diliyorum. Hey Ağali Ahmet dede. Ayşe şimdi yanında...
Bekle, çok uzakta değiliz "ircî"emrine boyun eğeceğiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021