Bugün bazı sorulara cevap vereceğiz?"Timsahın Gözyaşları" başlıklı yazımızda "Tarih doktoru" olduğunu" biyografisine yazdıran AKP Ordu Milletvekili İhsan Şener'in, "Yunan Ordusu Ege'de savaşmadı. Türk şehitlikleri semboliktir. Bütün bunlar Ankara'daki yönetimin meşruluğunu göstermek için yapıldı" demesinde bir iki lâf edecektik..Mesela diyecektik ki: "Biz onlarca Sakarya Savaşı Gazisi tanıdık. Yaşadıklarını heyecanla, gözyaşları ile anlatırlardı. Yani siz şimdi bu gazilerimize 'Yalancı' demek mi istiyorsunuz?" Yine meselâ diyecektik ki, devletimiz pek çok Sakarya Savaşı Gazisi, dul ve yetimine maaş bağladı. Siz bu maaşların sahte evraklarla bağlandığını, bu sahtekârlığa Genelkurmay kayıtlarının ve bizzat gazilerin ve onların dul ve yetimlerinin ortak olduğunu mu dile getiriyorsunuz?"Bütün bunlara hiç gerek kalmadı.Yeniçağ'ın ortaya çıkardığına göre sayın milletvekili "Tarih Doktoru" falan değilmiş. "Doktora öğrencisi" imiş. Zaten aynı gün, "Ben İnönü Savaşları demek istedim" diye de geri adım atmış.Hayırlı olsun?***Bir beyefendi diyor ki, "İnsanlığa hiçbir kötülüğü dokunmayan, ömrü herkese iyilikle geçmiş bir Hıristiyan'ın Cennete girememesi ama her tarafı kana bulanmış, haram yemiş bir Müslüman'ın Cennete girmesi sizce mantıklı mı?"Cevap verelim: Bir kere bu işler "Mantık işi" değil. "Akıl değil-nakil" diyelim amma aklınıza da hitap etmeye gayret edelim. Yaşadığınız şehri düşünün? Ve siz o şehrin bir sakini olarak elinize bir elinize süpürgeyi, diğer elinize deterjanı alınız ve şehrinizin sokaklarını bir ay boyunca "bal dök yala" denilecek şekilde tertemiz ediniz. Ve aybaşında belediyeye gidip, "Çöpçülük maaşınızı" isteyiniz. Belediye size çöpçülere verdiği maaşı verir mi? Vermez. Niye? Çünkü "Kadrolu çöpçü" değilsiniz. Eğer Belediye kadrosunda çöpçü olsaydınız izinde olsanız, hasta yatsanız, izinde olmayıp hasta yatmasanız amma işten kaytarsanız bile maaşınızı alacaktınız. Kim inanarak, "Eşhedü el lâ ilâhe illeallâh ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlüh" derse, yani dili ile söyler, kalbi ile tasdik ederse onun ismi Lâ teşbih, "Cennet bordrosunda" yerini alır. Cehenneme uğrasa bile döner dalaşır, Cennet ve Cemale kavuşur.Eğer bu soruyu bir Hıristiyan olarak soruyorsan, "Senin dinin sana, benim dinim bana" der, geçeriz. Bir Müslüman olarak soruyorsan çok daha çarpıcı bir örnek vererek bu konuları bir daha gündeme getirmemenizi, imanınızı tashih etmenizi dileriz.Sizin böbrek hastası ve bir gözü kör, fakirlikten yiyecek bile bulamayan bir kızınız olsa.. Bir delikanlı bu kızınıza bir böbreğini ve bir gözünü verse ve kızınıza bir ev dayayıp döşse, her türlü ihtiyacını karşılasa siz o delikanlının kızınızın koynuna girmesine izin verir misiniz? Asla? Çünkü burada nikâh yoktur, zina vardır. "Eşhedü el lâ ilâhe illeallâh ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlüh" demek yine lâ teşbih, cennetle nikâhlanmadır. Hiçbir iyilik yapmamış olsa bile kızınız ancak damadınıza, yani nikâhlı eşine helâldir öyle değil mi?Herhalde anlatabilmişizdir?***Bir kardeşimiz "İlm-i ledün" nedir diye soruyor. Herhalde bir yazımızda geçmiş. Bu soruyu Yenimesaj okuru sormaz, onlar "İlmi ledün" bizden daha iyi bilirler. Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu'nun "Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri" sözlüğünde, "Allah tarafından öğretilen ilim" deniyor İlm-i Ledün için. Ve devam ediyor. Biz, "sözlük" anlamını biraz açmak istiyoruz İlm-i ledün kavramının. Örnekle izah daha açıklayıcı olur inşallah. Tabii başarabilirsek. Yine şehir örneği verelim. Anadolu'nun bir şehrinden çıkıp elinizdeki bir adresi İstanbul'da arasanız. Sem adı, cadde adı ve onlarca nirengi noktası olduğu halde sora sora o adresi zor buluruz, öyle değil mi? Amma bir göçmen kuş on binlerce kilometrelik göç yolunu hiçbir yakıt almadan ve hiçbir nirengi noktasına ihtiyaç duymadan kusursuz bir şekilde katc eder, hedefine varır? Bu, göçmen kuşa verilen ilm-i ledün ile mümkün olur. Bir kişinin ilm-i ledünden nasiplenebilmesi için bir göçmen kuş gibi Allah'a tam bir güvenle teslim olması gerekir. Bunu her babayiğit başaramaz. Başaranı da Allah (c.c.) nasiplendirir. Haydar Baş Hocam belki bize kızacaktır amma söylemeden geçemeyeceğim. Bu satırların sahibine göre "Milli Ekonomi Modeli"nde kesif bir ilm-i ledün kokusu var. Öyle ya, nasıl oluyor da dini tahsil görmüş bir insan birdenbire bütün milletlerden yüzlerce öğretim üyesinin bütün dünya için kurtuluş reçetesi olarak gördüğü bir ekonomik reçete ortaya koyabiliyor ve onu okuyan başka dinden bir prof. Müslüman oluyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023