Kadın ve erkek fiziksel yapı farklılıkları
Yaradılış ve iç dünyası bakımından, bedenen ve ruhi olarak kadın-erkek arasında çok büyük farklar bulunmaktadır. Kadınlar erkeklere karşı daha fazla eve ve çocuklara dönük gelişmekte ve yetiştirilmektedir. Fakat bu durum sadece yetiştirilmeye bağlı değildir. Kadınların iç yağılarının da erkeklere oranla çok daha değişik olduğu bilinmektedir. Kadınların bünyeleri daha nazik, daha şefkatli, daha kibar, daha fazla güzelliğe-şıklığa ve estetiğe bağlı olmaktadır. Kadınların estetik dünyası çok daha zengindir.
Onlar ailenin hem oluşturucusu hem de bir nevi geliştiricisidir. Diğer taraftan üretkenlik daha fazla, hatta % 75 kadınlara bağlı olmaktadır. Kadınlar bir nevi dünyayı rahimlerinde taşımaktadır. Tüm hamilelik sorumlulukları kadının üzerinde olmaktadır. O zamanları kadının aşırı derecede duyarlı devreleri başlamaktadır. Erkeğinden şefkat sevgi ve anlayış beklemektedir.
Kaldı ki kadınlarda kötü alışkanlıklar -sigara, alkol, uyuşturucu veya diğer zehirleyici ve dokunaklı kimyevi maddelerle ilgili temasları veya kullanımları- varsa o zamanlar çocukları ve gelecek nesilleri büyük tehlikeye düşmektedir. Onun için kadınların sigara içmesi veya alkol ve uyuşturucu kullanması çok daha büyük felaketler getirebilmektedir.
Ailenin ve toplumların gelişmesi de sadece erkeğe değil bir nevi kadınlara da bağlı olmaktadır. Kadınsız aile olamaz. Çocuklar ilk eğitimlerini sevgi-şefkat ve yaşama sevincini ana bağrında tatmakta ve almaktadır. Kadınlar bir nevi çocukların ilk eğitimcisi ve ilk öğretimcisi olmaktadır. Ana kucağı ve şefkatinin tadı çocukların hafızasında ömür boyu sürer ve devam eder.
Tüm Türk-İslam dünyası bu değerlerin farkındadır ve onun için kadınlara karşı çok daha anlayışlı, çok daha nazik ve daha şefkatli davranılmaktadır.
Kadının toplumdaki yeri tam olunca o toplumdaki değerler çok daha çabuk gelişmekte ve yerini bulmaktadır. Kadınlar daha hisli ve nazik olduklarından dolayı toplumların tavır ve hareketleri de bir nevi daha şefkatli ve daha duyarlı olabilmektedir.
Kadınlar manevi değerlere çok daha büyük önem vermektedirler. Demokratik rejimlerde idari temsilciler hukuka ve adalete daha yakın olduklarından dolayı daha olgun şekilde gelişmektedir. Bunun yanında inançlı ve özellikle Müslüman toplumların dünyasında da kadın ve özellikle Ana'nın aile içinde adeta kutsal bir yeri mevcuttur. Peygamberimizin dile getirdiği gibi: "Cennet anaların ayakları altındadır."
Kısacası inançlı ve demokratik idarelerde, kadın yerini daha çabuk bulmakta ve almaktadır. Fakat inanç dünyasında büyük bir sır vardır. Kadın ancak analık devresinde büyük değer kazanmakta ve adeta kutsallaşmaktadır. Yoksa hamilelik esnasında güzelliğine halel gelmesin diye, egoist yaşama mani olmasın diye, çocuklarına kürtaj yaptıran kadınlar bu değerden çok uzak kalmaktadır! Hatta bu şekilde hareket eden kadınların çoğunlukta bulunan toplumlarda doğum oranları gittikçe azalmakta ve bu toplumlar ne kadar eğitimli ve zengin-gelişmiş olsalar dahi, sayıları gittikçe azalmakta ve günün birinde yok olmaya doğru hızla yol almaktadır. İnsani duyguların dejenerasyonu da cabasıdır tabi. AB şu anda bu devreye girmiştir ve AB'ye mensup ülkelerin çoğu bu yaşlanma hastalığına tutulmuş ve doğumlarının tüm teşviklere rağmen gittikçe azalmasından dolayı yok olmaya doğru adım adım ilerlemektedir. Her yıl bu devletlerin nüfusları azalmaktadır.
Yaradılış ve iç dünyası bakımından, bedenen ve ruhi olarak kadın-erkek arasında çok büyük farklar bulunmaktadır. Kadınlar erkeklere karşı daha fazla eve ve çocuklara dönük gelişmekte ve yetiştirilmektedir. Fakat bu durum sadece yetiştirilmeye bağlı değildir. Kadınların iç yağılarının da erkeklere oranla çok daha değişik olduğu bilinmektedir. Kadınların bünyeleri daha nazik, daha şefkatli, daha kibar, daha fazla güzelliğe-şıklığa ve estetiğe bağlı olmaktadır. Kadınların estetik dünyası çok daha zengindir.
Onlar ailenin hem oluşturucusu hem de bir nevi geliştiricisidir. Diğer taraftan üretkenlik daha fazla, hatta % 75 kadınlara bağlı olmaktadır. Kadınlar bir nevi dünyayı rahimlerinde taşımaktadır. Tüm hamilelik sorumlulukları kadının üzerinde olmaktadır. O zamanları kadının aşırı derecede duyarlı devreleri başlamaktadır. Erkeğinden şefkat sevgi ve anlayış beklemektedir.
Kaldı ki kadınlarda kötü alışkanlıklar -sigara, alkol, uyuşturucu veya diğer zehirleyici ve dokunaklı kimyevi maddelerle ilgili temasları veya kullanımları- varsa o zamanlar çocukları ve gelecek nesilleri büyük tehlikeye düşmektedir. Onun için kadınların sigara içmesi veya alkol ve uyuşturucu kullanması çok daha büyük felaketler getirebilmektedir.
Ailenin ve toplumların gelişmesi de sadece erkeğe değil bir nevi kadınlara da bağlı olmaktadır. Kadınsız aile olamaz. Çocuklar ilk eğitimlerini sevgi-şefkat ve yaşama sevincini ana bağrında tatmakta ve almaktadır. Kadınlar bir nevi çocukların ilk eğitimcisi ve ilk öğretimcisi olmaktadır. Ana kucağı ve şefkatinin tadı çocukların hafızasında ömür boyu sürer ve devam eder.
Tüm Türk-İslam dünyası bu değerlerin farkındadır ve onun için kadınlara karşı çok daha anlayışlı, çok daha nazik ve daha şefkatli davranılmaktadır.
Kadının toplumdaki yeri tam olunca o toplumdaki değerler çok daha çabuk gelişmekte ve yerini bulmaktadır. Kadınlar daha hisli ve nazik olduklarından dolayı toplumların tavır ve hareketleri de bir nevi daha şefkatli ve daha duyarlı olabilmektedir.
Kadınlar manevi değerlere çok daha büyük önem vermektedirler. Demokratik rejimlerde idari temsilciler hukuka ve adalete daha yakın olduklarından dolayı daha olgun şekilde gelişmektedir. Bunun yanında inançlı ve özellikle Müslüman toplumların dünyasında da kadın ve özellikle Ana'nın aile içinde adeta kutsal bir yeri mevcuttur. Peygamberimizin dile getirdiği gibi: "Cennet anaların ayakları altındadır."
Kısacası inançlı ve demokratik idarelerde, kadın yerini daha çabuk bulmakta ve almaktadır. Fakat inanç dünyasında büyük bir sır vardır. Kadın ancak analık devresinde büyük değer kazanmakta ve adeta kutsallaşmaktadır. Yoksa hamilelik esnasında güzelliğine halel gelmesin diye, egoist yaşama mani olmasın diye, çocuklarına kürtaj yaptıran kadınlar bu değerden çok uzak kalmaktadır! Hatta bu şekilde hareket eden kadınların çoğunlukta bulunan toplumlarda doğum oranları gittikçe azalmakta ve bu toplumlar ne kadar eğitimli ve zengin-gelişmiş olsalar dahi, sayıları gittikçe azalmakta ve günün birinde yok olmaya doğru hızla yol almaktadır. İnsani duyguların dejenerasyonu da cabasıdır tabi. AB şu anda bu devreye girmiştir ve AB'ye mensup ülkelerin çoğu bu yaşlanma hastalığına tutulmuş ve doğumlarının tüm teşviklere rağmen gittikçe azalmasından dolayı yok olmaya doğru adım adım ilerlemektedir. Her yıl bu devletlerin nüfusları azalmaktadır.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006