Devleti yöneten siyasilerin asli görevi, vatandaşlarının temel haklarını onlara vermektir. Diğer bir ifadeyle vatandaşının karnını doyurmak, sırtını giydirmek, onu ev ve araba sahibi yapmak, refah ve huzur içinde kimseye muhtaç olmadan yaşatmaktır.
Ama maalesef ülkemizdeki tablo hiç de böyle değildir. Ülkemiz, siyasilerimizin bağımlılıkları sebebiyle yabancılara, azınlıklara, mültecilere cennet iken, maalesef bu toprakların asıl sahibi olan milletimiz için büyük bir çilehaneye dönüşmüştür.
Durum bu olunca en kabiliyetli insanlarımızı beyin göçü vererek kaybediyoruz.
Bu konu dün TÜSİAD toplantısının da gündemindeydi. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Kaslowski, Türkiye'nin 1960'tan beri dış göç verdiğine işaret ederek, "En becerikli, eğitimli, yetenekli, hayalleri olan gençlerimiz, gözbebeklerimiz istikbali başka ülkelerde arıyor. Bugünkü göç yeni ve daha önce benzerini görmediğimiz, bizi kemiren bir göç" dedi.
Neden olmasın ki, gençlerimiz eğitim hakkına ulaşamıyor, hasbel kader okusa aldığı eğitimin hakkını verecek bir iş imkanına ulaşamıyor. İş bulsa ailesini geçindirebilecek bir gelire ulaşamıyor… Bu bozukluk devam edip gidiyor.
Ne bu meseleyi çözmekle mükellef olanlar kendilerini sorumlu hissediyor, ne de bu tabloya maruz kalan millet bir çözüm arayışında. Körler sağırlar birbirini ağırlıyor.
Önümüzdeki seçimlerin belirleyicisi olacak olan Z kuşağına sorulduğunda, en önemli ilk iki sorunun eğitim ve işsizlik olduğunu vurguluyorlar. Ipsos araştırmasında Z kuşağı için en önemli konuların "eğitim, işsizlik ve kadın-erkek eşitliği" olduğu ortaya çıktı. Araştırma 15-24 yaş arası 2004 genç ile gerçekleştirildi. Gençlere en önem verdikleri konular sorulduğunda eğitim yüzde 17 ile ilk sırada yer aldı. İkinci sırada yüzde 14 ile işsizlik geldi.
İyi bir eğitim alamadığını söyleyen ve gelecekte iş bulma kaygısı olan bir gençliği söyler misiniz, siz ülkenizde nasıl tutmayı düşünüyorsunuz? Ve bu gençlik, oy kullanacağı ilk seçimlerde, kendisine bu kaygıyı yaşatan siyasilere hiç oy verir mi?
Ülkemizi, milletimize ve özellikle de gençlerimize cennet bir vatan haline dönüştürecek, çözüm sahibi siyasilerimiz de içimizde var. Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) genç Genel Başkanı Hüseyin Baş; Türkiye'nin tüm illerini karış karış gezerek çözümlerini anlatıyor; orijinal tespitleriyle Türkiye siyasetinin gündemini belirliyor; milletimizin ve gençlerimizin tek umudu, tek çözüm adresi olarak önümüzde duruyor.
Türkiye, yetki sahibi olan ama sorumluluk ve çözüm sahibi olmayan siyasilerden yıllardır çekiyor. BTP Lideri Hüseyin Baş ise, sorumluluk ve çözüm sahibi bir lider olarak, işi bilen kadrosuyla Türk milletinden yetki bekliyor. Yetki, sorumluluk taşıyan çözüm sahiplerinde olursa, Türkiye'nin sorunları bir anda çözüme kavuşur. Doğru denklem budur.
"Z kuşağının lideri" olarak da bilinen BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, bakın, milletin temel haklarıyla ilgili neler söylüyor:
"ÖTV'yi kaldıracağız dedik peşimize takıldılar, her biri ÖTV kaldırmaya başlıyor şimdi. Ama ben gerçekten kaldıracağım."
"Herkese ev vereceğiz, bunlar vaat değil. Bir evin maliyeti bugünün şartlarında 150-160 bin TL. Devletin kocaman arazileri var. Devlet binaları dikse, vatandaşa da '20 yıl faizsiz geri ödemeyle birlikte seni ev sahibi yapıyorum' dese bu devlete ne olur? Hiçbir şey olmaz."
"Diyorlar ki 'Paramız yok.' Devletsin sen, nasıl paran olmaz?"
"Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının en önemli vazifesi nedir? Türkiye Cumhuriyeti'ne fayda sağlamaktır. Peki Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük faydası nedir, en büyük kaynağı nedir? Bu gençlerdir. Bu genci yetiştiren baba, 45'ine 50'sine geldi mi emekli olacak. Peki niye biz bunu 60'ına, 70'ine kadar çalıştırmaya gayret ediyoruz?"
"Ekonominin özeti şu: Şu anda 500 lira ve 1.000 lira banknotları basmak zorundalar artık. Çünkü paranın alım gücü bitti. Cebine bir tomar 200 lirayı koyup markete gidiyorsun, haftalık alışveriş yapıyorsun. Durum bu. Türk lirasına bu kadar büyük bir suikast, Türk tarihinin hiçbir döneminde yapılmadı. Son araştırmalarım neticesinde geldiğim kanaat, yılbaşından sonra 500 lira, 1.000 lira banknotlar da geliyor. 'Başkan demişti' dersiniz. Bunların başka yapacağı da hiçbir şey yok."
"Bunlar cimri; vermez, veremez. Öyle bir dünyaları yok. Bizim derdimiz size vermek. Vatandaş güçlensin. 'İtibardan tasarruf olmaz' diyorlar. Neydi itibar? İtibar, vatandaşın alım gücüydü. Vatandaşın, yurt dışına gittiğinde diğer ülke milletlerine kendi alım güçlerini gösterebilme gücüydü. Evet, itibardan tasarruf olmaz ama itibar saraylarla olmaz. İtibar, buradaki vatandaşla olur."
Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu lider; adaletsiz vergileri kaldıracak, vatandaşını ev sahibi yapacak, devletin devlet olmasından kaynaklanan kaynaklarını milleti için kullanacak, gencini ülkemizin en büyük kaynağı olarak görecek, mezarda emekliliğe son verecek, parasının değerini koruyacak, itibarı saraylarda değil, vatandaşına hizmette arayacak bir lider.
Açıkça görülüyor ki, bu lider bugün BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'tır.
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025