İstanbul’u işgalden Atatürk kurtardı

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), aynen ebedi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın döneminde olduğu gibi genç Genel Başkanı Hüseyin Baş ile beraber emin adımlarla yürümeye devam ediyor. Atatürk'ün izinde, Ehl-i Beyt'in nefesiyle, Prof. Dr. Haydar Baş'ın rotasında, Milli Ekonomi Modeli pusulasıyla kutlu kaderlere doğru.

Her hafta değişik illerde organize edilen kongrelere, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, kurmay kadrosuyla birlikte katılıyor, demir çarıklarını giymiş vaziyette Anadolu'yu karış karış dolaşıyor. Kongrelerde yaptığı muhteşem konuşmalarda da Türkiye'nin "çözüm odaklı" gündemini belirliyor. Dün Prof. Dr. Baş belirlerdi, bugün O'nun özenle yetiştirdiği Hüseyin Baş belirliyor. BTP Lideri'nin geçtiğimiz hafta sonu katıldığı il kongreleri Hatay ve Kilis'te idi ve her iki kongrede de çok önemli tespitlerde bulundu.

Türk milleti bugün gelir yetersizliği ile büyük bir açlığın, yokluğun ve yoksulluğun içindedir. Yetki sahibi siyasiler, gelir yetersizliği kendilerine sorulduğunda hep çay-simit hesabıyla cevap verip, sorunların üstünü örtmeye çalışıyorlar. BTP Lideri Baş, konuşmasında vatandaşların bu yokluk halini şöyle özetliyor:

"Bize bir mahkûmiyet psikolojisi yaşatıyorlar. Biz mahkûmiyet sınıfındaki insanlarız. Yokluğa, parasızlığa mahkum edildik, sosyal statümüz düşürüldü. Bizi bir çemberin içine aldılar ve 'dünya seni kıskanıyor' diye diye dünyaya rezil ettiler, Türk milletini dünyaya rezil ettiler. Böyle bir şey olabilir mi! İşte o zaman biz millet olarak bunun karşısında duracağız."

Vatandaşlar, bir taraftan açlık sınırının altında olan asgari ücrete talim ederken, yaptığı her harcamadan vergi üstüne vergi alınıyor. Bir IMF dayatması olan "Vergi tabana yayılmalı" zihniyeti ısrarla ve inatla uygulanmaya devam ediyor. Hükümet, vergiyi tabana yaymakla kalmıyor, cezayı da tabana yayıyor; uyguladığı yanlış ekonomi politikalarının faturasını vatandaşlara kesiyor. BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş bu konuda da şunları söyledi:

"Vatandaş ağır vergi, ceza ve zamlar altında eziliyor. Çok basit bir matematik koyuyorum ortaya. Yüzde 18 KDV var, kimi arabada yüzde 220 ÖTV var. Bu milletin cebinden bunu alarak bu ülke güçleniyorsa biz KDV'yi yüzde 58 yapalım, ÖTV'yi yüzde 500 yapalım, milleti 300 lira asgari ücrete mahkum edelim ve ekonomi kalkınsın! Adam kalkmış marketlere 2.7 milyar lira ceza kesmiş, mantığa bak! Bu parayı kimden aldı bu marketler? Sizden aldı, benden aldı. O zaman parayı niye bize vermiyorsun? Şimdi o marketler 2.7 milyar liranın zararını kimden çıkaracak? Yine bizden çıkaracak. İşte bu ülkedeki enflasyonun, pahalılığın temelinde vergiler, cezalar ve hukuksuz işlemler yatıyor."

Görüldüğü gibi, Hükümetin enflasyonla mücadele adı altında attığı adımlar da dönüyor dolaşıyor vatandaşın sırtına yük oluyor, nihayetinde yine yüksek enflasyona neden oluyor. KDV de, ÖTV de, ekonomi literatüründe "adaletsiz vergiler" olarak geçiyor. Çünkü kazanan kazanmayan herkesten eşit alınıyor ve yapılan üretimden değil, tüketimden alınıyor. Halbuki vergi kazanandan alınmalı. Ayrıca tüketimden alınan her kuruş, pazarı daraltır ve üretime darbe indirir. Gerçekten büyüyen bir ekonomi arzu ediliyorsa, bunun yolu tüketimi canlandırmaktan geçer. Tüketimi canlandırmak ise "Milli Ekonomi Modeli"dir.

BTP Lideri Baş, BTP'nin 10 Kasım'da Ayasofya'da Atatürk ve şehitlerimizin ruhuna Mevlid-i Şerif okutmak için valiliğe yaptığı başvurudan da bahsetti ve şunları söyledi:

"Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde Cumhuriyetimizin kurucusu merhum Mustafa Kemal Atatürk için 10 Kasım'da Mevlid-i Şerif okutmak üzere İstanbul Valiliği'ne başvuru yaptık. Niye valiliğe başvurduk? Önce biz müftülüğe gittik, müftülük karıştı, müftülük almadı dilekçemizi. Aklınızda olsun Ayasofya müftülüğe değil, hala valiliğe bağlı!"

Valiliğin kararını tüm Türk milleti olarak merakla bekliyoruz. Bugün 9 Kasım, yarın ise 10 Kasım. Bugün mutlaka kararın netleşmesi gerekiyor. Eminiz ki, valilik de siyasi iradeye bakarak bir karar verecek. Bu kadar haklı ve doğru başvuruya "hayır" demeyeceklerini umuyoruz. Ama şu bir gerçek ki hem siyaset hem de valilik için bu karar bir samimiyet testi olacak. BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın Ayasofya'da Atatürk Mevlid'i için neden başvurdukları konusunda verdiği cevap da tarihi bir nitelikteydi:

"Bakın Atatürk 4.5 yıl İngiliz işgali altında kalmış bir İstanbul'u işgalden kurtardı. İstanbul'un iki tane fatihi vardır: Birincisi 1453 yılında İstanbul'un kapılarını Türklere açan Fatih Sultan Mehmet Han'dır, ikincisi de diğer bütün fetihlerimizi anlamlı kılan, bugün bu fetihleri kutlamamızın arkasındaki teminat olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı olmasaydı, biz bugün hiçbir fethimizi kutlayamayacaktık. İsimlerimiz bile Türkçe olmayacaktı. Biz bunların tamamını Atatürk'e borçluyuz. Biz kurucumuz için Ayasofya'da Mevlid okutmak için başvuru yaptık ve tabi kuduranlar oldu, 'izin vermeyiz' diyenler oldu. Ben bu insanların Atatürk ile ne alıp veremediği var anlamıyorum diyeceğim de anlıyorum, biliyorum! Atatürk ile sorun yaşayanları gördüğünüzde hiç kuşkunuz olmasın 'Onlar, emin olun ki İngilizin sermayesinin uşağıdır, Yunanın sermayesinin uşağıdır.' Başka hiçbir şey olamaz."

Evet, Sayın Baş'ın dediği gibi, bugüne kadar Anadolu coğrafyasında yaşanan tüm fetihleri ve zaferleri anlamlı kılan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kazandığı son zafer ve bizlere armağan ettiği bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir.

Atatürk İstanbul'u İngiliz işgalinden kurtarmasaydı, İstanbul'un fethinin bir anlamı kalacak mıydı, Anadolu'yu düşman işgalinden kurtarmasaydı Malazgirt Zaferi'nin bir anlamı kalacak mıydı? Bu sebeple, Türk milleti olarak BTP'ye Ayasofya'da Atatürk Mevlid'i için izin verilmesi gerektiğini bir kez daha belirtiyoruz.