ABD (Amerika Birleşik Devletleri), dünya kamuoyunun tepkilerine aldırmayarak büyükelçiliğini, İsrail'in başkent ilân ettiği Kudüs'e taşıdı. Elçiliğin açılış töreni bardağı taşıran damla olurken Gazze'de olanlar oldu; onlarca ölü ve binlerce yaralı? Katliamı yapan İsrail ordusu ve destekçisi ABD.
Filistinliler mağdur, katiller ise mağrur! İnsanlık Hukuku'nu hiçe sayan İsrail ve ABD'nin ceza sorumluluğu doğmuştur. Her iki devlet de uluslararası suç işleyerek uluslararası hukuk nezdinde suçlu durumuna düşmüşlerdir. Cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle, katliamın failleri, olaya karışan devletlerin yöneticileri ve komutanlarıdır, erleridir. Ya devletlerin kendisi!.. Devletler ceza davalarının muhatabı olmasa da, zarara uğrayanların ya da mirasçılarının açacakları maddi-manevi tazminat davalarının davalısı, yani muhataplarıdır.
Davalar nerede ve nasıl açılacak? " Hem davacı hem kadı" lafı var ya, hukuki mekanizmayı işletecek muslukların başında davanın tarafı olacak bu devletler bulunmakta.
Prosedür şu: Zarar gören, yurttaşları öldürülen, yaralanan Filistin, Birleşmiş Milletler'in (BM) yargı organı olan Lahey Adalet Divanı'na başvuracak. Filistin'in Uluslararası Adalet Divanı'nda dava açabilmesi ise ABD ve İsrail'in kabulüne bağlıdır. Demek ki katil ve suç ortağı devletler hakkında Adalet Divanı'nda dava açılamayacak.
Bir mahkeme daha var, o da Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM). Bu mahkemede zarar gören devlet de, zarar gören bireyler de dava açabilir. Ancak aleyhlerine dava açılacak devletler UCM'nin kurucu sözleşmesi Roma Statüsüne taraf olmaları gerekir. ABD bu sözleşmeye ilk imza atanlardan ise de, sonradan imzasını çekmiştir; baktı ki pabuç pahalı, işlediği suçlar nedeniyle UCM'de baş sanık kendisi olacak? neme lâzım, diyerek statüden sıvışmıştır. İmzasını geri çeken ABD için dava açılamayacaktır. UCM statüsünde bulunmayan devletler için bir şartla dava açılabilir; BM Güvenlik Konseyi o devlet aleyhine dava açılması yolunda UCM Savcısı'na talimat verirse, soruşturma başlatılır. Talimat verecek Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesinden biri ABD. Hem davacı hem kadı dedik ya? Kararların oybirliğiyle alınması gereken konseyde ABD'nin kendi aleyhinde oy kullanacak olması herhalde düşünülemez. Diğer dört üye devlet "evet" dese de ABD "hayır" diyerek veto hakkını kullanacaktır.
İsrail'e gelince, o da UCM sözleşmesini imzalamadığı için dava açılamaz. Ancak BM Güvenlik Konseyi talimatıyla UCM'ye sevki mümkün olabilir. Bu çömezin efendisi ABD, Güvenlik Konseyi'nden böyle bir talimatın çıkmasına engel olur. Hasılı vesselâm hukuk çare olamıyor. Güçlünün haklı olduğu bir hava hâkim.
Dünyada ve bölgemizde, uluslararası çatışmalarda son asrın trendini yaşıyoruz; şiddet tırmanışta. Uluslararası Hukuk, uluslararası siyasi, ticari ilişkilerin ve örgütlerin kucağında tutsak olmuş,
Barışı konuşmak, şiddeti aşağı çekmek; diplomasi ve siyaset yoluyla olabilecek. Görüntü bu?
Çatışma çözümleri perspektifinden son olaya baktığımızda Suriye-İsrail meselesidir karşımızdaki.
Suriye-İsrail çatışması, İsrail devletinin 1948'de Filistin toprakları üzerinde kurulmasıyla birlikte başlayan Arap-İsrail sorununun alt başlıklarından biridir. 1967 Altı Gün Savaşı'nda İsrail'in, Suriye'nin Golan Tepeleri'ni almasıyla, sadece ideolojik bir mesele olmaktan çıkıp egemenlik meselesi haline de gelen Suriye-İsrail çatışması, Mısır-İsrail veya Ürdün-İsrail çatışmalarının aksine kırk yılı aşkın bir süredir hâlâ kanayan bir yaradır.
Suriye-İsrail çatışmasının kapsamlı analizini yapmak bu köşeye sığmaz, ama sonuç yerine söyleyebileceklerimiz;
Suriye'nin İran, Hizbullah ve Hamas gibi Ortadoğu'nun belirleyici aktörleri ve İsrail'in dolayısıyla ABD'nin katı rakibi Rusya ile olan yakın ilişkileri düşünüldüğünde, Suriye-İsrail çatışmasına getirilecek kalıcı ve kapsamlı bir çözümün Ortadoğu barış sürecini de temelden etkileyeceği ortadadır.
ABD-İsrail-Suud ve ABD uydusu Körfez ülkelerine karşı oluşturulacak ittifakın merkezinde Suriye, dolayısıyla Esad olacaktır. Sayın Erdoğan, İngiltere ziyaretinde İsrail'i kınarken bir yandan da Esad'ı kötülemesi İsrail'in ekmeğine yağ sürer. İsrail sorunun çözümü Esad'sız olmaz, en azından şimdilik!
Filistinliler mağdur, katiller ise mağrur! İnsanlık Hukuku'nu hiçe sayan İsrail ve ABD'nin ceza sorumluluğu doğmuştur. Her iki devlet de uluslararası suç işleyerek uluslararası hukuk nezdinde suçlu durumuna düşmüşlerdir. Cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle, katliamın failleri, olaya karışan devletlerin yöneticileri ve komutanlarıdır, erleridir. Ya devletlerin kendisi!.. Devletler ceza davalarının muhatabı olmasa da, zarara uğrayanların ya da mirasçılarının açacakları maddi-manevi tazminat davalarının davalısı, yani muhataplarıdır.
Davalar nerede ve nasıl açılacak? " Hem davacı hem kadı" lafı var ya, hukuki mekanizmayı işletecek muslukların başında davanın tarafı olacak bu devletler bulunmakta.
Prosedür şu: Zarar gören, yurttaşları öldürülen, yaralanan Filistin, Birleşmiş Milletler'in (BM) yargı organı olan Lahey Adalet Divanı'na başvuracak. Filistin'in Uluslararası Adalet Divanı'nda dava açabilmesi ise ABD ve İsrail'in kabulüne bağlıdır. Demek ki katil ve suç ortağı devletler hakkında Adalet Divanı'nda dava açılamayacak.
Bir mahkeme daha var, o da Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM). Bu mahkemede zarar gören devlet de, zarar gören bireyler de dava açabilir. Ancak aleyhlerine dava açılacak devletler UCM'nin kurucu sözleşmesi Roma Statüsüne taraf olmaları gerekir. ABD bu sözleşmeye ilk imza atanlardan ise de, sonradan imzasını çekmiştir; baktı ki pabuç pahalı, işlediği suçlar nedeniyle UCM'de baş sanık kendisi olacak? neme lâzım, diyerek statüden sıvışmıştır. İmzasını geri çeken ABD için dava açılamayacaktır. UCM statüsünde bulunmayan devletler için bir şartla dava açılabilir; BM Güvenlik Konseyi o devlet aleyhine dava açılması yolunda UCM Savcısı'na talimat verirse, soruşturma başlatılır. Talimat verecek Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesinden biri ABD. Hem davacı hem kadı dedik ya? Kararların oybirliğiyle alınması gereken konseyde ABD'nin kendi aleyhinde oy kullanacak olması herhalde düşünülemez. Diğer dört üye devlet "evet" dese de ABD "hayır" diyerek veto hakkını kullanacaktır.
İsrail'e gelince, o da UCM sözleşmesini imzalamadığı için dava açılamaz. Ancak BM Güvenlik Konseyi talimatıyla UCM'ye sevki mümkün olabilir. Bu çömezin efendisi ABD, Güvenlik Konseyi'nden böyle bir talimatın çıkmasına engel olur. Hasılı vesselâm hukuk çare olamıyor. Güçlünün haklı olduğu bir hava hâkim.
Dünyada ve bölgemizde, uluslararası çatışmalarda son asrın trendini yaşıyoruz; şiddet tırmanışta. Uluslararası Hukuk, uluslararası siyasi, ticari ilişkilerin ve örgütlerin kucağında tutsak olmuş,
Barışı konuşmak, şiddeti aşağı çekmek; diplomasi ve siyaset yoluyla olabilecek. Görüntü bu?
Çatışma çözümleri perspektifinden son olaya baktığımızda Suriye-İsrail meselesidir karşımızdaki.
Suriye-İsrail çatışması, İsrail devletinin 1948'de Filistin toprakları üzerinde kurulmasıyla birlikte başlayan Arap-İsrail sorununun alt başlıklarından biridir. 1967 Altı Gün Savaşı'nda İsrail'in, Suriye'nin Golan Tepeleri'ni almasıyla, sadece ideolojik bir mesele olmaktan çıkıp egemenlik meselesi haline de gelen Suriye-İsrail çatışması, Mısır-İsrail veya Ürdün-İsrail çatışmalarının aksine kırk yılı aşkın bir süredir hâlâ kanayan bir yaradır.
Suriye-İsrail çatışmasının kapsamlı analizini yapmak bu köşeye sığmaz, ama sonuç yerine söyleyebileceklerimiz;
Suriye'nin İran, Hizbullah ve Hamas gibi Ortadoğu'nun belirleyici aktörleri ve İsrail'in dolayısıyla ABD'nin katı rakibi Rusya ile olan yakın ilişkileri düşünüldüğünde, Suriye-İsrail çatışmasına getirilecek kalıcı ve kapsamlı bir çözümün Ortadoğu barış sürecini de temelden etkileyeceği ortadadır.
ABD-İsrail-Suud ve ABD uydusu Körfez ülkelerine karşı oluşturulacak ittifakın merkezinde Suriye, dolayısıyla Esad olacaktır. Sayın Erdoğan, İngiltere ziyaretinde İsrail'i kınarken bir yandan da Esad'ı kötülemesi İsrail'in ekmeğine yağ sürer. İsrail sorunun çözümü Esad'sız olmaz, en azından şimdilik!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023