Batı dünyasında bilim, din ve felsefi süreç farklı bir yol izledi. Aydınlanma sürecinde salt akıl "din" hâline getirildi. Öyle ki kendi aklına tapan "zeki" insanlar "yaratıldı."
Bir dönem sonra bu tek başına olmayınca, Kant gibi düşünürler salt aklı eleştiren düşünce yapılarıyla öne çıktılar. (Bkz. Immenuel Kant 'Salt Aklın Eleştrisi') Bir müddet sonra aklın yerine bazen bilimi, bazen deneyi, ampirik düşünce ve felsefeyi koydular. Ancak bilimin doğurganlığından dolayı bu da yeterli olamadı. Bu açıdan "ateizme" şimdilerde de "deizme" kaynak olarak öne sürdükleri bu ve benzeri fikirler; ister salt pozitivist akımla olsun, ister metafizik anlayışla olsun Kur'an'ın bilimsel yapısı ve insanları hayrete bırakacak derecede mucizevi örgüsü karşısında tatminsizlik yaratmaktan başka bir şeye yaramadı. Çünkü harici fikirler kısır döngü içinde gelişti ve aynı yere vardı. E tabi bu durum çok normal, zira aklın ilahlaştığı bir toplumlarda teknolojiden ve pozitivizmden ötesinde yer alamaz. Bu yüzden hız için uçaklara, naklen yayın için uydu frekanslarına, uzaya gitmek için füzelere ihtiyaç duyarız. Henüz daha gerçekleşmemiş olsa da madde transferi için de daha üstün ve yeni teknik donanımlara. Başka alternatif kabul dahi edilmiyor hatta bunun olabilirliğini ima edenler dahi gerçeklikten uzak, akıl dışı görülüp öteleniyor. Oysa yeni dönem bilim ve fen; sürrealist verileri de değerlendirmek durumunda kalıyor.
Bilim bir ideoloji değildir, din veya siyasi bir doktrin de değildir zaten olmamalıdır da. Aksi halde bilim için bu bir intihar olur. Ancak tarih bu ve bunun gibi örnekler ile doludur. Maalesef hem geçmişte hem günümüzde ideolojilerin önüne geçemeyen bilim adamlarıyla doludur. Gerçi bunu bilim değil, ideolojiler bilimi kullanarak yapmıştır. Hem de bilim adamlarının eliyle.
Auguste Comte Pozitivizmi daha ayakları yere basan bir felsefi görüş olarak deney ve bilime ve olgulara dayandırdı. Bu da pozitivizmin "bir çeşit din" gibi tabulaştırılmasını sağladı. Ancak Termodinamiğin 2. maddesince "Enerjinin bir formdan başka bir forma dönüşürken bir miktarı daima başka bir forma dönüşmesi" ve Entropi yasası (kısaca düzensizliğin düzeni) gibi ihtimal dışı gerçekleşebilecek bilimsel veriler pozitivist felsefenin popülerliğini zamanla yavaşlattı. Bilim de Felsefe gibi "linear" ilerlemez. Doğrusal olarak gelişmeyebilir. Hatta bazen geriye doğru gelişebilir. Bu felsefe ve bilim açısından gayet normaldir.
Bilim ideoloji olmadığı gibi "din" asla değildir. Bilime inanılmaz, bilim için çalışılır, bilimle çalışılır, bilime dayanılır ve güvenilir. Ama koşulsuz inanılmaz. Çünkü bilim sonuca ulaşmak için katma değer verilerle ilerler hep. Bir süreç gerektirir. Bilimin kanun diye kabul ettiği hatta neredeyse "dogmatik" hale gelmiş verileri bile güncellenebilir. Bu yüzden bilimsel verilere dogmatik de denmez ancak kanun ve yasalaştığı durumlara güvenerek ilerlemesi sağlanır.
"Bilim insanı direkt sonuç hedeflemez, gelişmiş fikirlerinin hemen alınmasını beklemez; onun çalışması gelecek nesiller için bir temeldir. Yaşar, çalışır ve umut eder." (Nikola Tesla)
Ama daha sonra bazı "ideolojik bilim adamları" tarafından bilim ve din uyuşmazlığı İslam için kullanarak siyasal ve ideolojik savaş içine girildi. Ancak Kur'an'ın kendi içerisinde evrenin yaratılışı hakkında bir noktadan ortaya çıktığı görüşlerinin yer aldığını ve Kur'an'da evrenin genişlediği ifadelerinin farkına varılınca Kur'an'ın verilerinin bilimden öte olduğunu gördüler. Bu tanrıtanımazlık, inançlarının sonu oldu. Ancak son yıllarda küllerinden doğma refleksi ile evrenin genişlemedeki rolünün yerine sicim teorisine sarıldılar. Yani Kur'an-ı Kerim'de "evrenin" genişlediğini görünce akıl ve deney ile bilimi gözleme dayalı bir felsefe ile tanrıtanımazlık felsefesini metafizik felsefe ile birleştirerek tekrar kurguladılar. Yalnız bir süre sonra bu konuda da geciktiklerini fark ettiler. Zira zaman parçacıklarının mahlûk olup evrende kırılmalara yol açacağını esir maddesinin süper sicimlerden oluştuğunun İslam'ın öngörüsünden başkası olmadığını gördüler. Çünkü Kur'an bunu da içine alır. Yani her şey âdeta anabilgisayardadır. Dini terim olarak 'Levh-i Mahfuz' dadır. Yaratma her an devam ediyor ve devam eder ve yine yeni yeniden mahlûkat titreşen sicimlere dönüşür. Titreşen sicimler mikro evrene.
Pozitivist felsefe yerine metafizik felsefeyi de monte etseler gelecekte farklı yeni akımlar kabul etseler hepsi için kaynak Kur'an'dadır başka bir deyişle ana kaynak Kur'an'dır. Ancak bu Kur'an'ın bilim kitabı oluğu anlamına gelmediği gibi bilime aykırı olmadığını, ters düşmediğini ve karşı olmadığını anlamlandırmak içindir. Zira dediğimiz üzere Kur'an bir bilim kitabı değildir. Bilime yönlendiren bir kitaptır. Bilim yapmak için Kur'an çalışılmaz. Kur'an bilim yapmak için matematik, fen, sosyal bilimler ve dahi ilimler çalışmasına yönlendirir. Zira İlahi muradı anlamak, daha iyi kavrayıp hayata uygulamak için Kur'an çalışılır.
Ziyadesiyle İslam diğer dinlerden farklı olarak; tarihi gerçeklik ve belgeli kaynaklık açısından değerini koruduğundan vahiy kaynaklığını da korumaktadır.
Bu anlamda akıl ve düşünceyi; vahyi anlamaya dayalı olarak kullandığı zaman ilim ve irfanın merkezi haline gelmiş, bilim ve felsefe ile İslam'ı anlamış ve insanlığa umut olmuştur.
Aklı vahin önüne aldığı zaman dini, felsefi bir doktrin haline indirgemiştir. Felsefe ile İslam'ı kıyaslamaya başlamış vahyin muhataplığını unutmuştur.
Aklı ve düşünceyi unuttuğu zaman ise din iyice taassuplaşarak içine kapanmış ve iç savaşlarla kendisinin katili olmuştur. Gelecek hafta "VAHİY Mİ, AKIL MI?" konusunu işleyeceğiz nasipse…
- Elbise Kuramı-2 / İnsan elbisesinde saklıdır / 10.05.2024
- İCMA VE İCTİHAD / 26.10.2022
- Geylani okulunda Ehl-i Beyt ekolü / 10.08.2022
- Geylani Okulu / 29.07.2022
- Bir tasavvuf anatomisi / 22.07.2022
- Antroposen Çağı / 30.06.2022
- Holosen / Mavi Cennet / 09.06.2022
- Bir Deniz Masalı/ Günebakan Şiiri / 09.05.2022
- Sakız orucu bozar mı? -2- / 19.04.2022