Mehmetçik Irak'a gitmeli, gitmemeli... Kuzeyine gitmeli, Güneyine gitmeli ya da ortasına gitmeli, tarzındaki tartışmalar sürüp giderken, ben de; Anadolu coğrafyasını kara bulutlar gibi örten o kara günleri hatırladım.
Bu ayın sonunda Cumhuriyet'in sekseninci yılını idrak edeceğimize göre, seksenbeş-doksan yıl evveline bir gidelim diyorum. Milli mücadele yıllarını bir hatırlayalım...
Haçlı sürüleri, Anadolu'da tümen tümen, tabur tabur dolaşıyorlar. Yunan Ege bölgemizi kasıp kavuruyor, Fransız Çukurova'da, Adana'da, Antep'te, K. Maraş'ta Sütçü İmamların neslini kurutmak için ateş kusuyor. Doğu Anadolu'da; Erzurum'da, Bayburt'ta, Erzincan'da, Kars'ta, Ardahan'da Rus ve Ermeni mezaliminde Nene Hatun'ların feryadı arşa yükseliyor. Bugün Irak'ta olduğu gibi işgal kuvvetleri yakıp-yıkıyor, vurup-öldürüyor. Ne can emniyeti kalmış, ne mal, ne ırz, ne nesil, ne namus. Bütün mukaddesatımız Haçlı çizmesi altında, yuvalar sönüyor, ocaklar batıyor, yetimler-öksüzler çığ gibi artıyor.
Eli silah tutan, dizinde derman olan herkes bulunduğu yerde vatan, ırz, namus savunmasında canla-başla çalışıyor. Yurdun dört bir yanında kan gövdeyi götürüyor, bir cepheden gelen zafer haberi onları umutlandırıyor, kanatlandırıyor. Şehadet haberleri ise anaları, eşleri, nişanlıları hüzne boğuyor.
Her cephede bu hengame yaşanırken, feryad sesleri yükselirken bir de haber alıyorsunuz ki komşu ülkelerden, kardeş Müslüman ülkelerden birinin askerleri, tam techizatlı falan bölgeye falan şehre gelmişler.
Sevinç çığlıkları, sevinç gözyaşlarından oluşan bayram havasından sonra düşünüyorsunuz; bu kardeşlerimiz işgal ordularını nasıl geçtiler, haçlı çetelerinden oluşan çemberi nasıl yardılar da bizim şehrimize ulaştılar? Zaman ilerliyor, günler geçiyor ve sizde şafak atıyor, bir de anlıyorsunuz ki mevcut işgal zincirinin bir halkası olarak gelmişler. Şok oluyorsunuz, anlamakta, inanmakta hayli zorlanıyorsunuz. Komşuluk bu mu, kardeşlik bu mu, diye kendi kendinizi yiyorsunuz.
Hani Müslümanlar bir duvarın tuğlaları gibiydiler, birinin ayağına batan dikeni diğerleri yüreklerinde hissedcecekti? Sorular... Sorular...
Sahi biz nasıl karşılardık; kurtuluş şavaşında İngilizle, Fransızla, Yunanla gırtlak gırtlağa boğuşurken onların safında yer alan herhangi bir müslüman ülkeyi, o ülkenin askerini?
Yardım için gidiyoruz diyenler hiç düşünmüyorlar mı; sizi binbir dalavere ile o batağın içine çeken karanlık güçler, daha dün askerimizin başına çuval geçiren güçler, sizin askerinizin üniforması ile bir ev baskını, bir köy baskını düzenleyemezler mi?
Böylece bölge halkının bütün husumetini size, askerinize yönlendiremezler mi? Hayali gerekçeler üzerine bir ülkeyi işgal edenler için, bu düzenbazlık çok mu ayıp kaçar?
Yapmayın, etmeyin, düşmanların dediğine gitmeyin.
Biraz da dost sözü dinleyin ne olur.
Bu ayın sonunda Cumhuriyet'in sekseninci yılını idrak edeceğimize göre, seksenbeş-doksan yıl evveline bir gidelim diyorum. Milli mücadele yıllarını bir hatırlayalım...
Haçlı sürüleri, Anadolu'da tümen tümen, tabur tabur dolaşıyorlar. Yunan Ege bölgemizi kasıp kavuruyor, Fransız Çukurova'da, Adana'da, Antep'te, K. Maraş'ta Sütçü İmamların neslini kurutmak için ateş kusuyor. Doğu Anadolu'da; Erzurum'da, Bayburt'ta, Erzincan'da, Kars'ta, Ardahan'da Rus ve Ermeni mezaliminde Nene Hatun'ların feryadı arşa yükseliyor. Bugün Irak'ta olduğu gibi işgal kuvvetleri yakıp-yıkıyor, vurup-öldürüyor. Ne can emniyeti kalmış, ne mal, ne ırz, ne nesil, ne namus. Bütün mukaddesatımız Haçlı çizmesi altında, yuvalar sönüyor, ocaklar batıyor, yetimler-öksüzler çığ gibi artıyor.
Eli silah tutan, dizinde derman olan herkes bulunduğu yerde vatan, ırz, namus savunmasında canla-başla çalışıyor. Yurdun dört bir yanında kan gövdeyi götürüyor, bir cepheden gelen zafer haberi onları umutlandırıyor, kanatlandırıyor. Şehadet haberleri ise anaları, eşleri, nişanlıları hüzne boğuyor.
Her cephede bu hengame yaşanırken, feryad sesleri yükselirken bir de haber alıyorsunuz ki komşu ülkelerden, kardeş Müslüman ülkelerden birinin askerleri, tam techizatlı falan bölgeye falan şehre gelmişler.
Sevinç çığlıkları, sevinç gözyaşlarından oluşan bayram havasından sonra düşünüyorsunuz; bu kardeşlerimiz işgal ordularını nasıl geçtiler, haçlı çetelerinden oluşan çemberi nasıl yardılar da bizim şehrimize ulaştılar? Zaman ilerliyor, günler geçiyor ve sizde şafak atıyor, bir de anlıyorsunuz ki mevcut işgal zincirinin bir halkası olarak gelmişler. Şok oluyorsunuz, anlamakta, inanmakta hayli zorlanıyorsunuz. Komşuluk bu mu, kardeşlik bu mu, diye kendi kendinizi yiyorsunuz.
Hani Müslümanlar bir duvarın tuğlaları gibiydiler, birinin ayağına batan dikeni diğerleri yüreklerinde hissedcecekti? Sorular... Sorular...
Sahi biz nasıl karşılardık; kurtuluş şavaşında İngilizle, Fransızla, Yunanla gırtlak gırtlağa boğuşurken onların safında yer alan herhangi bir müslüman ülkeyi, o ülkenin askerini?
Yardım için gidiyoruz diyenler hiç düşünmüyorlar mı; sizi binbir dalavere ile o batağın içine çeken karanlık güçler, daha dün askerimizin başına çuval geçiren güçler, sizin askerinizin üniforması ile bir ev baskını, bir köy baskını düzenleyemezler mi?
Böylece bölge halkının bütün husumetini size, askerinize yönlendiremezler mi? Hayali gerekçeler üzerine bir ülkeyi işgal edenler için, bu düzenbazlık çok mu ayıp kaçar?
Yapmayın, etmeyin, düşmanların dediğine gitmeyin.
Biraz da dost sözü dinleyin ne olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025