Dünyada herhangi bir ülke nükleer çalışmalarla ilgili bir adım atsa hemen ardından ABD yönetiminden bildik açıklamalar gelmeye başlıyor. Bu ülke BOP kapsamında olan İran gibi İslam ülkesiyse bu tür açıklamalar daha da bir yoğunluk kazanıyor.
Malum, geçtiğimiz günlerde İran, kendisine yapılan bütün tehditlere cevap niteliğinde bir adım attı ve yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş ilk yerli uranyumunu reaktöre pompaladı.
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, nükleer çalışmaların bununla da sınırlı kalmayacağını ve dört reaktörün daha kurulacağını açıkladı.
İran’ın bu hamlesiyle ilgili Soros destekli basın ve medya organlarının haberi veriş tarzı dikkat çekici… “Dünyayı korkutan an”, “İran meydan okudu” tarzında başlıklar atıldı. Sanki İran bağımsız bir ülke değilmiş, nükleer teknolojisini geliştirmeye hakkı yokmuş gibi…
Haberin içeriğinde de İran’ın bu hamlesine tepki gösteren tek ülke, İran’ın müttefiki olan Rusya olarak gösteriliyor. Halbuki Rusya Dışişleri Bakanı Yardımcısı Sergey Ryabkov, Moskova’nın İran’ın nükleer programını takip ettiklerini, ancak askeri amaçları olduğuna dair kanıt görmediklerini söylüyor. Haberde ön plana çıkartılan kısım burası değil tabii ki…
Amaç eksiyi artı, artıyı eksi göstermek…
Aynı gün ABD’nin sahip olduğu nükleer silahlarla ilgili de haber yapılıyor ama onun veriliş tarzı da çok ilginç… Haber “ABD nükleer silahlardan vazgeçiyor” başlığıyla verildi. Haberin kaynağı olarak adının açıklanmasının istemeyen bir kongre çalışanı gösteriliyor.
Habere göre, Barack Obama yönetimi, Amerikan nükleer silahlarında soğuk savaş öncesine dönülmesi anlamına gelebilecek tarihi kesintilere gitmeyi planlıyormuş.
Şu an için ABD’nin bilinen 1790 adet nükleer savaş başlığı var. Bilinen diyorum çünkü bilinmeyen daha birçok başlık olduğu kesin. Son zamanlarda İncirlik Üssü’nde de hiç hesaba katılmayan nükleer başlıkların varlığı ifade edilmişti.
Adının açıklanmasını istemeyen kongre çalışanı bu nükleer başlıkların 300’e kadar ineceğinin tartışıldığından bahsediyormuş. Duy da inanma…
İran’ın nükleer hamlesine karşılık bir refleks olarak gelişen bu isimsiz açıklama belli bir hesaba binaen yapılmaktadır.
Hesap şu: “Bakın, dünyanın süper gücü(!) ABD bile nükleer silahlarını barış ve hoşgörü(!) adına azaltırken, nasıl olur da İran gibi bir ülke nükleer silaha bir adım daha yaklaşır?”
ABD, bu mantığı dünya kamuoyuna yerleştirmeyi hedefliyor.
Böyle yaparak İran’ın nükleer güç olmasının önünü kesecek ya da kesemeyecekse en azından dünya ülkelerini, BM’yi, NATO’yu İran’a karşı dolduruşa getirecek.
ABD’nin nükleer silahlarını azaltma gibi bir adımı asla olmayacak, çünkü bu imajla ülkeler üzerinde baskı kuruyor.
Alternatif para birimlerinin devreye girdiği günümüzde, özellikle de küresel krizle beraber doların hakimiyetinin sorgulandığı bugünlerde ABD, nükleer gücünü caydırıcı bir güç olmaktan çıkarmayı asla düşünemez. Hem de en büyük rakibi Rusya 1566 adet nükleer savaş başlığına sahipken, hedefinde olan ülke İran sürekli nükleer hamleler gerçekleştirirken…
İsrail’in ve ABD’nin son zamanlarındaki çaresiz çırpınmalarına bakılırsa, İran’ın doğru iz üzerinde olduğunu söyleyebiliriz.
İran milli hamlelerini artırdıkça, ortak menfaat güttüğü ülkelerle işbirliğini güçlendirdikçe kendisine yapılan bütün tehditler sadece söz boyutunda kalacaktır.
Malum, geçtiğimiz günlerde İran, kendisine yapılan bütün tehditlere cevap niteliğinde bir adım attı ve yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş ilk yerli uranyumunu reaktöre pompaladı.
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, nükleer çalışmaların bununla da sınırlı kalmayacağını ve dört reaktörün daha kurulacağını açıkladı.
İran’ın bu hamlesiyle ilgili Soros destekli basın ve medya organlarının haberi veriş tarzı dikkat çekici… “Dünyayı korkutan an”, “İran meydan okudu” tarzında başlıklar atıldı. Sanki İran bağımsız bir ülke değilmiş, nükleer teknolojisini geliştirmeye hakkı yokmuş gibi…
Haberin içeriğinde de İran’ın bu hamlesine tepki gösteren tek ülke, İran’ın müttefiki olan Rusya olarak gösteriliyor. Halbuki Rusya Dışişleri Bakanı Yardımcısı Sergey Ryabkov, Moskova’nın İran’ın nükleer programını takip ettiklerini, ancak askeri amaçları olduğuna dair kanıt görmediklerini söylüyor. Haberde ön plana çıkartılan kısım burası değil tabii ki…
Amaç eksiyi artı, artıyı eksi göstermek…
Aynı gün ABD’nin sahip olduğu nükleer silahlarla ilgili de haber yapılıyor ama onun veriliş tarzı da çok ilginç… Haber “ABD nükleer silahlardan vazgeçiyor” başlığıyla verildi. Haberin kaynağı olarak adının açıklanmasının istemeyen bir kongre çalışanı gösteriliyor.
Habere göre, Barack Obama yönetimi, Amerikan nükleer silahlarında soğuk savaş öncesine dönülmesi anlamına gelebilecek tarihi kesintilere gitmeyi planlıyormuş.
Şu an için ABD’nin bilinen 1790 adet nükleer savaş başlığı var. Bilinen diyorum çünkü bilinmeyen daha birçok başlık olduğu kesin. Son zamanlarda İncirlik Üssü’nde de hiç hesaba katılmayan nükleer başlıkların varlığı ifade edilmişti.
Adının açıklanmasını istemeyen kongre çalışanı bu nükleer başlıkların 300’e kadar ineceğinin tartışıldığından bahsediyormuş. Duy da inanma…
İran’ın nükleer hamlesine karşılık bir refleks olarak gelişen bu isimsiz açıklama belli bir hesaba binaen yapılmaktadır.
Hesap şu: “Bakın, dünyanın süper gücü(!) ABD bile nükleer silahlarını barış ve hoşgörü(!) adına azaltırken, nasıl olur da İran gibi bir ülke nükleer silaha bir adım daha yaklaşır?”
ABD, bu mantığı dünya kamuoyuna yerleştirmeyi hedefliyor.
Böyle yaparak İran’ın nükleer güç olmasının önünü kesecek ya da kesemeyecekse en azından dünya ülkelerini, BM’yi, NATO’yu İran’a karşı dolduruşa getirecek.
ABD’nin nükleer silahlarını azaltma gibi bir adımı asla olmayacak, çünkü bu imajla ülkeler üzerinde baskı kuruyor.
Alternatif para birimlerinin devreye girdiği günümüzde, özellikle de küresel krizle beraber doların hakimiyetinin sorgulandığı bugünlerde ABD, nükleer gücünü caydırıcı bir güç olmaktan çıkarmayı asla düşünemez. Hem de en büyük rakibi Rusya 1566 adet nükleer savaş başlığına sahipken, hedefinde olan ülke İran sürekli nükleer hamleler gerçekleştirirken…
İsrail’in ve ABD’nin son zamanlarındaki çaresiz çırpınmalarına bakılırsa, İran’ın doğru iz üzerinde olduğunu söyleyebiliriz.
İran milli hamlelerini artırdıkça, ortak menfaat güttüğü ülkelerle işbirliğini güçlendirdikçe kendisine yapılan bütün tehditler sadece söz boyutunda kalacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025