Yeni Mesaj'ın yanısıra çeşitli gazetelere abone olduğunu söyleyen bir okurumuz, önceki gün tam sabah toplantısı yaptığımız esnada telefonda ısrarla benimle görüşmek istiyor, "Bir özürlüden çok önemli bir haber vereceğim" diyor. Nihayet telefonu bağlıyorlar.
Hal hatır ettikten sonra, "Beyefendi, Vakit'ten Atilla Özürlüdür adında bir köşe yazarı fasafiso kabilinden size çatmış, aşağılık ifadeler kullanmış, haberiniz var mı?" diyor. Özürlüdür, derken herhalde, "Yazarın aşağılık ifadeleri sebebiyle okuyucu, ya nam ü nişanını heyecandan böyle görmüş, ya da Allah perdelerini kaldırmış, hakikat kendisine ayan olmuş" diye düşündüm. Çok da heyecanlı değildi. Ama ben yine biraz tansiyonunu düşürmek için; "Hem özürlüdür diyorsun, hem de çatmış diyorsun, özürlülerden kalem kaldırılmış biliyorsun" dedim. Belki de haklısınız, diyor okurumuz, köşesindeki fotoğrafında bayağı da kocamış görünüyor. Gülüşerek vedalaşıyoruz. Telefondaki arkadaşın "Özürlüdür" dediği köşe yazarı meğer Atilla Özdür imiş.
Bursa Atatürk Spor Salonu'ndaki muhteşem manzara kendisini çarpmış olacak ki, ardarda beklenmedik bir sayıklama zuhur etti kaleminden. Salonu hınca hınç dolduran kıymetli Bursalı gönüldaşlarımızın ellerindeki Ayyıldızlı albayraklarımızın ve 16 yıldız halakasının ortasına kurulmuş hilal simgeli BTP'nin albayraklarının renkleri de tutmuş olabilir, Özdür'ü. Teşhis için, doktorlardan ziyade İspanyol matadorlarına bir görünmesinde fayda var, onlar bu alanda oldukça tecrübeli çünkü.
Bir de şu küreselleşme ve AB sürecinde kimi muhafazakâr yerli kalemşörlerimiz arasında "Manda marazı" yaygınlaştı. Bu marazın belirtisi de bu kabil sayıklamalar olabilir mi; onu da ya iyi bir veterinere veya bir AB şefine sormak lazım gelir herhalde.
Özdür'ün ağzındaki bozukluklar, yaşlılığından değil şüphesiz. Ellerinden oyuncakları alınmış bir zavallının hali, ondaki ve güya kafasına akıl sokmaya çalışanlardaki panik. Hesapları altüst oldu.
Prof. Dr. Haydar Baş bey, milletimiz üzerinde uzun zamandan beri oynanan pekçok büyük oyunu bozdu, bozmaya devam ediyor. AB, ABD ve sair küresel güçlerin lobilerinde, azınlıkların loş mahfellerinde, AB'nin dayatmalarında görüldüğü üzere Kıbrıs'ı Rumlara, Ege'yi Yunanlara, Suriçi İstanbul'u sarmaş dolaş oldukları Ekümenik Patrik'e peşkeş çekerek "insan hakları" devşirmeye çalışan zavallıların oyununu bozdu.
Karadenizimizi Rum-Pontus, Güneydoğmuzu da "etnik tanım kaşağısı" ile kaşıyıp, siyasi ikbal uğruna geçmişteki "Hicaz Bölgesi'nin Osmanlı'dan kopartılması oyunu"nu bugün aynen tazgahlayan politik ve dinsel çağdaş Lawrence'lerin, Abdülvehhap'ların ve Hüseyin bin Ali'lerin rolüne soyunanların oyununu bozdu. Yıllarca milli ve dini değerleri istismar yoluyla, millet ile devletinin arasını açarak politik pirim devşirenlerin, yeni model "Hak gelirse AB'den gelir" oyununu bozdu.
Bütün bunların yanısıra, dini samimiyetle yaşamak nasıl olur; vatana, millete, bayrağa, sancağa, tüm dini ve milli değerlere nasıl sahip çıkılır, bunu gösterdi. Bunu yaşadı. Bunu anlattı, Prof. Dr. Haydar Baş bey.
Bazılarına bu örnek model, dokunmuş olabilir. Batı lobilerinde devleti, milleti ve Anadolu toprağını pazarlayarak "insan hakkı ve politik ikbal" devşirmek isteyenlere bu dokunabilir. Bu doğaldır.
Ama ben, Özdür'den hiç böyle birşey beklemezdim. Bu kadar erken içini ifşa edeceğini zannetmezdim.
Her ne kadar Özdür'ün gözü, Bartholomeos'un kucağında dini ve siyasi ikbal arayanları şimdiye kadar hiç görmedi ise de...,
Karadeniz'deki Rum-Pontus faaliyetlerine lojistik destek türünden kiliseleri imar eden yanıbaşındaki yeniyetme siyasilere uzanmadı ise de...,
ABD lobilerinde siyasi ikbal uğruna başörtüsünden Filistinli masumlara, Kürtçe eğitimden azınlık haklarına kadar pekçok hassas konularda CIA'nın "etnik azınlıkçı" Ortadoğu kurmayları Henry J. Barkley, Abramowitz, Fuller ve Makovsky'e peşkeşler çekerek vazife üstlenen kimi politikacıları sezemedi ise de...,
ben, yine Özdür hakkında hüsn-i zannımı koruyordum.
Ancak o, fasafiso yazılarıyla içini ifşa etti.
Ömrünün şu son deminde bu hale düşmesine acımaktan ve "ay yıldızlı albayraklara karşı tepkisi"ni bir İspanyol matadoruna danışmaktan gayrı yapılabilecek bir şey yok. Yazık.
İnşaallah, okurumuzun dediği gibi "Özürlüdür" de, kendisinden kalem kaldırılmıştır.
Hal hatır ettikten sonra, "Beyefendi, Vakit'ten Atilla Özürlüdür adında bir köşe yazarı fasafiso kabilinden size çatmış, aşağılık ifadeler kullanmış, haberiniz var mı?" diyor. Özürlüdür, derken herhalde, "Yazarın aşağılık ifadeleri sebebiyle okuyucu, ya nam ü nişanını heyecandan böyle görmüş, ya da Allah perdelerini kaldırmış, hakikat kendisine ayan olmuş" diye düşündüm. Çok da heyecanlı değildi. Ama ben yine biraz tansiyonunu düşürmek için; "Hem özürlüdür diyorsun, hem de çatmış diyorsun, özürlülerden kalem kaldırılmış biliyorsun" dedim. Belki de haklısınız, diyor okurumuz, köşesindeki fotoğrafında bayağı da kocamış görünüyor. Gülüşerek vedalaşıyoruz. Telefondaki arkadaşın "Özürlüdür" dediği köşe yazarı meğer Atilla Özdür imiş.
Bursa Atatürk Spor Salonu'ndaki muhteşem manzara kendisini çarpmış olacak ki, ardarda beklenmedik bir sayıklama zuhur etti kaleminden. Salonu hınca hınç dolduran kıymetli Bursalı gönüldaşlarımızın ellerindeki Ayyıldızlı albayraklarımızın ve 16 yıldız halakasının ortasına kurulmuş hilal simgeli BTP'nin albayraklarının renkleri de tutmuş olabilir, Özdür'ü. Teşhis için, doktorlardan ziyade İspanyol matadorlarına bir görünmesinde fayda var, onlar bu alanda oldukça tecrübeli çünkü.
Bir de şu küreselleşme ve AB sürecinde kimi muhafazakâr yerli kalemşörlerimiz arasında "Manda marazı" yaygınlaştı. Bu marazın belirtisi de bu kabil sayıklamalar olabilir mi; onu da ya iyi bir veterinere veya bir AB şefine sormak lazım gelir herhalde.
Özdür'ün ağzındaki bozukluklar, yaşlılığından değil şüphesiz. Ellerinden oyuncakları alınmış bir zavallının hali, ondaki ve güya kafasına akıl sokmaya çalışanlardaki panik. Hesapları altüst oldu.
Prof. Dr. Haydar Baş bey, milletimiz üzerinde uzun zamandan beri oynanan pekçok büyük oyunu bozdu, bozmaya devam ediyor. AB, ABD ve sair küresel güçlerin lobilerinde, azınlıkların loş mahfellerinde, AB'nin dayatmalarında görüldüğü üzere Kıbrıs'ı Rumlara, Ege'yi Yunanlara, Suriçi İstanbul'u sarmaş dolaş oldukları Ekümenik Patrik'e peşkeş çekerek "insan hakları" devşirmeye çalışan zavallıların oyununu bozdu.
Karadenizimizi Rum-Pontus, Güneydoğmuzu da "etnik tanım kaşağısı" ile kaşıyıp, siyasi ikbal uğruna geçmişteki "Hicaz Bölgesi'nin Osmanlı'dan kopartılması oyunu"nu bugün aynen tazgahlayan politik ve dinsel çağdaş Lawrence'lerin, Abdülvehhap'ların ve Hüseyin bin Ali'lerin rolüne soyunanların oyununu bozdu. Yıllarca milli ve dini değerleri istismar yoluyla, millet ile devletinin arasını açarak politik pirim devşirenlerin, yeni model "Hak gelirse AB'den gelir" oyununu bozdu.
Bütün bunların yanısıra, dini samimiyetle yaşamak nasıl olur; vatana, millete, bayrağa, sancağa, tüm dini ve milli değerlere nasıl sahip çıkılır, bunu gösterdi. Bunu yaşadı. Bunu anlattı, Prof. Dr. Haydar Baş bey.
Bazılarına bu örnek model, dokunmuş olabilir. Batı lobilerinde devleti, milleti ve Anadolu toprağını pazarlayarak "insan hakkı ve politik ikbal" devşirmek isteyenlere bu dokunabilir. Bu doğaldır.
Ama ben, Özdür'den hiç böyle birşey beklemezdim. Bu kadar erken içini ifşa edeceğini zannetmezdim.
Her ne kadar Özdür'ün gözü, Bartholomeos'un kucağında dini ve siyasi ikbal arayanları şimdiye kadar hiç görmedi ise de...,
Karadeniz'deki Rum-Pontus faaliyetlerine lojistik destek türünden kiliseleri imar eden yanıbaşındaki yeniyetme siyasilere uzanmadı ise de...,
ABD lobilerinde siyasi ikbal uğruna başörtüsünden Filistinli masumlara, Kürtçe eğitimden azınlık haklarına kadar pekçok hassas konularda CIA'nın "etnik azınlıkçı" Ortadoğu kurmayları Henry J. Barkley, Abramowitz, Fuller ve Makovsky'e peşkeşler çekerek vazife üstlenen kimi politikacıları sezemedi ise de...,
ben, yine Özdür hakkında hüsn-i zannımı koruyordum.
Ancak o, fasafiso yazılarıyla içini ifşa etti.
Ömrünün şu son deminde bu hale düşmesine acımaktan ve "ay yıldızlı albayraklara karşı tepkisi"ni bir İspanyol matadoruna danışmaktan gayrı yapılabilecek bir şey yok. Yazık.
İnşaallah, okurumuzun dediği gibi "Özürlüdür" de, kendisinden kalem kaldırılmıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019























































































