Yıllardır körüklenmeye çalışılan sözde Şii-Sünni düşmanlığı her geçen gün dünyanın kutuplaşması ekseninde ısıltılıp ısıtılıp yeniden önümüze konuyor. Medyatik hocaların da desteğiyle huzursuzluk ortamı ve din kardeşlerinin savaşı için kıvılcımlar oluşturuluyor. Oysaki, Prof. Dr. Haydar Baş Bey, Sünni ve Şiilerin iman esaslarını tek tek okuyarak "itikadi olarak bir farkın olmadığını" eserlerinde, köşe yazılarında, uluslararası ve yerel Ehl-i Beyt Sempozyumları ve TV programlarında defalarca kez ortaya koymuştur. Tüm Müslümanları gönüllere çaldığı birlik mayasıyla ortak paydamız olan Ehl-i Beyt'te buluşmaya davet etmiştir. Çıkarılmaya çalışılan fitnelerin önüne geçmiş ve Şii-Sünni kavgasına meydan vermemek için bu mücadelesi sürmektedir.
Bu konuda bizlere gösterdiği en önemli gerçeklerden biri de Ehl-i Sünnet mezhep imamlarının Ehl-i Beyt ve onların soyundan gelen velayet imamları hakkındaki görüşleri, onlara duydukları saygı ve sevgi ve hatta bazılarının O'nlardan ilim tahsil ettikleridir.
Ehl-i Sünnet imamlarımızın Ehl-i Beyt hakkındaki görüşlerine yine Ehli Sünnet kaynaklarından birkaç örnekle açıklamaya çalışalım:
Hanefi mezhebinin kurucusu İmam Ebu Hanife, İmamların altıncısı Sadık ünvanlı İmam Ca'fer için şöyle diyor: "İki yıl İmam Ca'fer Sadık'tan ders almasaydım helak olurdum." (Nebras, s.519).
Ebu Hanife, Zeyd b. Ali b. Hüseyin'in kıyamına mal varlığıyla destek oldu. (Dairetü'l-Meairif-i İslami, c.5, s.386).
Yine başka bir eserde bu olay şöyle ifade ediliyor: "İmam Ebu Hanife, Abbasi halifelerinden Mansur döneminde Zeyd'in kıyamına katılma fetvası yayınlayarak, kendi şahsına ait malıyla destekte bulundu. Bunun neticesinde Halife Mansur'un gazabına uğradı, tutuklanarak zindana atıldı ve orada zehirletilerek şehit edildi." (Risalet-u Tagrib, sayı: 3). Görüldüğü gibi Hanefi mezhebinin imamı, Hz. Hüseyin Efendimizin torunu Zeyd'e yardım ettiği için hem malını ve hem de canını vermişti.
Maliki mezhebinin Kurucusu Malik b. Enes, Hz. Ali'nin fazileti hakkında birçok rivayet toplayarak halka nakletmiştir.
İmam Malik, Hz. Ali'yi ulu'l-azim peygamberlerden üstün olarak görüyordu, bundan dolayı bazıları onu aşırılıkla suçlamışlardı. (es-Siratu'l-Müstakim, c.1, s.210).
Malik b. Enes şöyle diyor: "Ali b. Ebu Tâlib hakkında naklolunan fazilet ve üstünlük, sahabeden hiç kimse hakkında söylenilmemiştir." (Hakim Haskani, Sevahidu't-Tenzil, c.1, s.26; Benau'l-Makale el-Fatimiye, s.341).
İmam Malik b. Enes, İmam Ca'fer Sadık hakkında ise söyle demiştir: "Şimdiye kadar zühd, takva, fazilet, ibadet vs. bakımından İmam Ca'fer Sadık'tan daha üstün birini görmedim." (Menakıb-i Ali b. Ebu Tâlib, c.4, s.275).
Şafii mezhebinin kurucusu İmam Şafii'nin Ehl-i Beyt'e özel bir bağlılığı vardı. Bu bağlılığı onun söz ve yazılarında görmek mümkündür. Şiirlerinin birinde şöyle diyor: "Eğer Ehl-i Beyt'i sevmek Rafizilikse, ey kainat sen şahit ol en büyük Rafizi benim." (Nebrast, s.492; İbn-i Asakir, Tarih-u Medinet-i Demesk, c.5, s.235). "Ali olmasaydı halk, bagy ehlinin hükmünü asla bilmezlerdi." (İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-i Nehcü'l-Belağa, c.9, s.331).
İmam Şâfiî Hazretleri, Ehl-i Beyt ile ilgili olarak bir gazelinde şöyle demektedir: "Ey Rasûlullâh'ın Ehl-i Beyt'i! Sizi sevmek, Allah tarafından Kur'ân'da farz kılınmıştır. Size bu kadar büyüklük ve fazilet yeter ki; size salavât göndermeyenin namazı bâtıldır." (Şûra, 23 Mevedded ayeti için).
Hanbeli mezhebinin kurucusu İmam Ahmed b. Hanbel, Ehl-i Sünnet'in dört fıkıh imamlarından, aynı zamanda büyük hadis âlimlerinden birisidir. "Müsned-i Ahmed b. Hanbel" onun hadis dalındaki eserlerinden birisidir. Bu eserde Ehl-i Beyt'in fazilet ve üstünlükleri hakkında onlarca hadis nakletmiştir.
Hz. Ali hakkında şöyle diyor: "Hz. Ali'nin fazilet ve üstünlüğü hakkında söylenen hadisler, hiçbir sahabi hakkında söylenmemiştir." (Sevahidu't-Tenzil, c.1, s.26; Benau'l-Makale el-Fatimiyye, s.341).
İmam Ahmed b. Hanbel bir rivayetin tüm ravilerinin masum İmamlardan olduğunu gördüğünde söyle diyor: "Bu senetler deliye bile okunsa şifa bulur."
Emeviler döneminde, Hz. Ali halife olarak değil de isminin bile zikredilmesinden korkulurken İmam Ahmed b. Hanbel gözü açıklık yaparak Hz. Peygamberin hadisinde hilafetin otuz yıl olduğunu öne sürerek Hz. Ali'yi de dördüncü halife olarak konu etmeyi başardı. (İbn-i Teymiye, el-Fetava, c.35, s.19).
Bu hakikatler bize göstermiştir ki, Ehl-i Sünnet mezhep imamları esasen Ehl-i Beyt sevdalılarıdır. Bu durumda İslam'da iddia edildiği gibi Şii-Sünni diye bir ayrılık yoktur. Asrımızın mana mimarı Prof. Dr. Haydar Baş'ın temelini attığı bu birlik mayasıyla Şii-Sünni çatışmasının önüne geçerek ömrünü adadığı birlik ve beraberliğimizin önündeki bin yıllık fitneyi ortadan kaldırmıştır.
Biz Müslümanlar hangi mezhebe tâbi olursak olalım birlik ve beraberliğin temininde çaba sarf etmeliyiz ki Yüce Allah'ın pak Ehl-i Beyt'inin şefaatlerini umalım.
Bu konuda bizlere gösterdiği en önemli gerçeklerden biri de Ehl-i Sünnet mezhep imamlarının Ehl-i Beyt ve onların soyundan gelen velayet imamları hakkındaki görüşleri, onlara duydukları saygı ve sevgi ve hatta bazılarının O'nlardan ilim tahsil ettikleridir.
Ehl-i Sünnet imamlarımızın Ehl-i Beyt hakkındaki görüşlerine yine Ehli Sünnet kaynaklarından birkaç örnekle açıklamaya çalışalım:
Hanefi mezhebinin kurucusu İmam Ebu Hanife, İmamların altıncısı Sadık ünvanlı İmam Ca'fer için şöyle diyor: "İki yıl İmam Ca'fer Sadık'tan ders almasaydım helak olurdum." (Nebras, s.519).
Ebu Hanife, Zeyd b. Ali b. Hüseyin'in kıyamına mal varlığıyla destek oldu. (Dairetü'l-Meairif-i İslami, c.5, s.386).
Yine başka bir eserde bu olay şöyle ifade ediliyor: "İmam Ebu Hanife, Abbasi halifelerinden Mansur döneminde Zeyd'in kıyamına katılma fetvası yayınlayarak, kendi şahsına ait malıyla destekte bulundu. Bunun neticesinde Halife Mansur'un gazabına uğradı, tutuklanarak zindana atıldı ve orada zehirletilerek şehit edildi." (Risalet-u Tagrib, sayı: 3). Görüldüğü gibi Hanefi mezhebinin imamı, Hz. Hüseyin Efendimizin torunu Zeyd'e yardım ettiği için hem malını ve hem de canını vermişti.
Maliki mezhebinin Kurucusu Malik b. Enes, Hz. Ali'nin fazileti hakkında birçok rivayet toplayarak halka nakletmiştir.
İmam Malik, Hz. Ali'yi ulu'l-azim peygamberlerden üstün olarak görüyordu, bundan dolayı bazıları onu aşırılıkla suçlamışlardı. (es-Siratu'l-Müstakim, c.1, s.210).
Malik b. Enes şöyle diyor: "Ali b. Ebu Tâlib hakkında naklolunan fazilet ve üstünlük, sahabeden hiç kimse hakkında söylenilmemiştir." (Hakim Haskani, Sevahidu't-Tenzil, c.1, s.26; Benau'l-Makale el-Fatimiye, s.341).
İmam Malik b. Enes, İmam Ca'fer Sadık hakkında ise söyle demiştir: "Şimdiye kadar zühd, takva, fazilet, ibadet vs. bakımından İmam Ca'fer Sadık'tan daha üstün birini görmedim." (Menakıb-i Ali b. Ebu Tâlib, c.4, s.275).
Şafii mezhebinin kurucusu İmam Şafii'nin Ehl-i Beyt'e özel bir bağlılığı vardı. Bu bağlılığı onun söz ve yazılarında görmek mümkündür. Şiirlerinin birinde şöyle diyor: "Eğer Ehl-i Beyt'i sevmek Rafizilikse, ey kainat sen şahit ol en büyük Rafizi benim." (Nebrast, s.492; İbn-i Asakir, Tarih-u Medinet-i Demesk, c.5, s.235). "Ali olmasaydı halk, bagy ehlinin hükmünü asla bilmezlerdi." (İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-i Nehcü'l-Belağa, c.9, s.331).
İmam Şâfiî Hazretleri, Ehl-i Beyt ile ilgili olarak bir gazelinde şöyle demektedir: "Ey Rasûlullâh'ın Ehl-i Beyt'i! Sizi sevmek, Allah tarafından Kur'ân'da farz kılınmıştır. Size bu kadar büyüklük ve fazilet yeter ki; size salavât göndermeyenin namazı bâtıldır." (Şûra, 23 Mevedded ayeti için).
Hanbeli mezhebinin kurucusu İmam Ahmed b. Hanbel, Ehl-i Sünnet'in dört fıkıh imamlarından, aynı zamanda büyük hadis âlimlerinden birisidir. "Müsned-i Ahmed b. Hanbel" onun hadis dalındaki eserlerinden birisidir. Bu eserde Ehl-i Beyt'in fazilet ve üstünlükleri hakkında onlarca hadis nakletmiştir.
Hz. Ali hakkında şöyle diyor: "Hz. Ali'nin fazilet ve üstünlüğü hakkında söylenen hadisler, hiçbir sahabi hakkında söylenmemiştir." (Sevahidu't-Tenzil, c.1, s.26; Benau'l-Makale el-Fatimiyye, s.341).
İmam Ahmed b. Hanbel bir rivayetin tüm ravilerinin masum İmamlardan olduğunu gördüğünde söyle diyor: "Bu senetler deliye bile okunsa şifa bulur."
Emeviler döneminde, Hz. Ali halife olarak değil de isminin bile zikredilmesinden korkulurken İmam Ahmed b. Hanbel gözü açıklık yaparak Hz. Peygamberin hadisinde hilafetin otuz yıl olduğunu öne sürerek Hz. Ali'yi de dördüncü halife olarak konu etmeyi başardı. (İbn-i Teymiye, el-Fetava, c.35, s.19).
Bu hakikatler bize göstermiştir ki, Ehl-i Sünnet mezhep imamları esasen Ehl-i Beyt sevdalılarıdır. Bu durumda İslam'da iddia edildiği gibi Şii-Sünni diye bir ayrılık yoktur. Asrımızın mana mimarı Prof. Dr. Haydar Baş'ın temelini attığı bu birlik mayasıyla Şii-Sünni çatışmasının önüne geçerek ömrünü adadığı birlik ve beraberliğimizin önündeki bin yıllık fitneyi ortadan kaldırmıştır.
Biz Müslümanlar hangi mezhebe tâbi olursak olalım birlik ve beraberliğin temininde çaba sarf etmeliyiz ki Yüce Allah'ın pak Ehl-i Beyt'inin şefaatlerini umalım.
İlay Sultan / diğer yazıları
- Ehl-i Sünnet İmamları'nın Ehl-i Beyt sevdası / 19.06.2017
- Atatürk ve 19 Mayıs üzerine / 21.05.2017
- Gadir-i Hum'un önemi / 03.05.2017
- Gadir-i Hum / 28.04.2017
- Yalan dehlizinde sürüklenen millet / 19.04.2016
- Bu kaçıncı kara sabah? / 08.02.2016
- Uzaylı taşlama / 23.06.2015
- Milli Mücadelede Akif'in safı / 29.05.2015
- Sokağın nabzı / 28.04.2015
- O gözlükleri çıkarın / 21.04.2015
- Atatürk ve 19 Mayıs üzerine / 21.05.2017
- Gadir-i Hum'un önemi / 03.05.2017
- Gadir-i Hum / 28.04.2017
- Yalan dehlizinde sürüklenen millet / 19.04.2016
- Bu kaçıncı kara sabah? / 08.02.2016
- Uzaylı taşlama / 23.06.2015
- Milli Mücadelede Akif'in safı / 29.05.2015
- Sokağın nabzı / 28.04.2015
- O gözlükleri çıkarın / 21.04.2015