İktisada yıllar önce getirilen yanlış tarif, beraberinde yanlış tedaviyi getirmekle kalmamış, insanlığın başına bela olacak, işgal ve sömürgeciliğin mantığını da aşılamıştır. "İnsanın ihtiyaçları sınırsızdır. Kaynaklar sınırlıdır." Diye yapılan yanlış tespit, insan psikolojisinde var olan benlik duygusunu harekete geçirmiş. "Ben" merkezli düşünen insanın, sınırlı kaynakların biteceği korkusuyla türlü çeşitli yollara başvurmasına sebebiyet vermiştir.İnsanoğlunun yaratılıştan var olan özellikleri anlaşılmadan, onu tanımadan çare üretilmeye kalkışılmıştır. Batı düşüncesi, insanı tanıma nokta-i nazarında baştan iflas etmiş. İnsanoğlunun meçhullüğünü savunan Dr. Alexis Carrel'e,"İnsan Denen Meçhul" adlı esrinden dolayı Nobel Ödülü verilmiştir. İnsanın madde-mana bütünlüğünü ancak Hak din Olan İslam tarif etmiş. Onun her yönde tekâmülü için rehberler göndermiş. Vel hâsıl onu hiçbir zaman başıboş bir halde bırakmamıştır. Çünkü insanda, hayatiyetini devam ettirmek için, "istek dürtüsü" ya da "ihtiras" da denilebilecek "nefis" olgusu bulunmaktadır. Bu duygunun, ifrat ve tefritten uzak, mutedil(orta yol) halinin fayda vereceği, onunda zorlu bir tezkiye ve terbiye neticesinde elde edilebileceği muhakkaktır.Batının, insanı tanımada ortaya koyduğu ölçü baştan eksik olunca, devamında getirilen bütün tespitler ve çözümler yanlış olmuştur. Doğru gibi görünen bazı şeyler bile fayda yerine zarar getirmiştir. Mehmet Emin Koç hocamın, yıllar önce yaptığı bir tespitinde "eksik doğrular, büyük yanlışlıklara sebebiyet verir" sözü, anlatmak istediklerimizi özetler niteliktedir. Bütün ihtiyaçların paylaşımında bu durum göz ardı edilmemelidir. İnsan nefsinin belli bir eğitimden geçirilmesi neticesinde topluma yansıyacak güzellikleri anlatan bir kıssa aktarmak istiyorum. Harun Reşit ile Behlüldane Hazretleri arasında cereyan eden birçok hikmetli hadise anlatılır. Bunlardan birinde; Behlüldane Hazretleri, nefis terbiyesi (ihtirasları kontrol altına alınmış) ile alakadar olmuş, bu işin eğitimini almış insanların diğer insanlardan farkını ve üstünlüğünü ispat etmek üzere bir yarışma düzenlenmesini ister.Yarışma aletleri olarak; birkaç kap çorba, yaklaşık bir metre uzunluğunda sapları olan kaşıklar hazırlanır. Saray sakinlerinden, her gurubu kendi arasında bir sofra etrafında oturtarak kaşıkların en ucundan tutup bu çorbayı içmelerini ister. Fakat kimse bu işlevi yerine getiremez. Kaşıkların sap kısmı uzun olduğu için çorbaları ağızlarına ulaştıramazlar.Sıra gelir, nefis tezkiyesi ve terbiyesini gerçekleştirmiş insanların yarışmasına; kaşıkları ellerine alır almaz, sofranın etrafına dizilen bu insanlar kaşıklara çorbayı doldurur ve karşısında oturan diğer kişinin ağzına uzatır. Karşıdakilerde diğerinin ağzına çorbayı ulaştırır. Önceden aldıkları eğitim, Onları benlikten, ihtiraslarına esir olmaktan kurtardığı için her biri diğerinin önce doymasını ister. Orada bulunanlar aynı düşünceyi taşıdıkları için, istenilen paylaşım olmuş ve herkes doymuş olur."Behlüldane Hazretleri yaptığı bu hikmetli yarışmayla; "İhtiraslarının esaretinden kurtulmuş kimselerin, her konuda paylaşıma kendinden değil de başkasından başlanılması fikrini taşıdığını, neticesinde de toplumda kargaşanın ortadan kalkacağını" anlatmak istemiştir.Bırakın böyle bir nefis eğitimini,"İnsana meçhul" deyip, tanımayıp, birde ihtirasları göz ardı edilmiş insanlara "dünyadaki kaynakların kısıtlı (tükenebilir) olduğu gibi yanlış bir düşünceyi aktardılar. Aç kalmaktan ve kendine kalmayacağından korkan insanı haksızlığa, paylaşımdaki dengesizliğe sevk ettiler.İhtirasların sınırsızlığı ve eğitilemeyen insanların doyumsuzluğu neticesinde, dünya insanlığı zıvanadan çıkmıştır. Kaynakların tükenme korkusu, önceleri kişisel olarak başlayan haksızlıkları, sonraları; devletler çapında küresel sömürgecilik ve işgalleri doğurmuştur. İnsanlık çaresiz bir beklenti içerisine girdiği bir anda, Prof. Dr. Haydar Baş,"Durun, kargaşaya, haksızlığa, telaşa gerek yok. "dünyadaki kaynaklar sınırsızdır, ihtiyaçlarınız sınırlıdır." Dünyadaki kaynaklar herkese yeter bir haldedir. Boşuna bir birinize zulüm etmeyin! Ben bunun yolunu size öğreteceğim, bu bilgi ve donanım bende vardır." Diyerek insanlığa seslenmiştir. Herkes kendine sorsun. Tükenmeyeceğinden emin olunan bir şeyi talep ederken, ya da paylaşırken korkuya ve telaşa kapılırmısınız? Birbirinizin elindekine göz dikermisiniz? Elbetteki hayır!Demek ki; işgallere ve sömürgeciliğin her türlüsüne son vermenin yolu Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Milli Ekonomi Modelinden" geçmektedir. Tercih sizin. "Ya adil bir paylaşım ve doya doya tüketim, ya da işgal ve sömürge altında aç ve perişan olarak yaşamak."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025