Kıbrıs konusunda Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetinin kimden yana olduğu sorusu, netleşmeye başladı. Kıbrıs meselesi, bu işin turnusolu?
BM Genel Sekreteri Kofi Annan daha önce çekileceğini ifade ettiği Kıbrıs meselesinde "yeniden işbaşı yaptı. Kıbrıs masaya yatırıldı. Taraflara davet yapıldı.
Annan takvimi şöyle:
10 Şubat-31 Mart: Taraflar garantör ülkelerin de katılımıyla Annan planı temelinde görüşecek. Görüşmeler, 10 Şubat Salı günü başlayacak.
1 Mart-21 Mart: AB mevzuatı ele alınacak.
21 Nisan: Türk tarafı ve Rum tarafı ortaya çıkan belgeyi referanduma götürecek.
1 Mayıs: Kıbrıs'ın tamamı yeni anlaşma ile "Kıbrıs Rum Cumhuriyeti" adı altında "birleşik bir halde" AB'ye üye olacak. Kıbrıs Türkleri de "Rum Cumhuriyeti"nin vesayeti altında AB vatandaşı olacak. Böylece KKTC tarihe karışacak.
Böylece Rumların insafına terkedilmiş "ikinci bir Batı Trakya"mız daha olacak.
Davetin kabulü, Annan'ın şartlarını "otomatik olarak kabul etmek" anlamı taşıyor. Zira 10 Şubat-31 Mart takvimi içinde "anlaşmaya varılamayan konular"da kararı Annan verecek. Altına imza atılmış metnin "anlaşmaya varılmadığı için boş kalan kısımları"nı bizzat Annan dolduracak.
Başbakan Tayyip Erdoğan bunu kabul etti. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, bu noktada direniyor. "İdam fermanımız"ın altına gözü kapalı imza atmaktır diyor. KKTC'yi bugüne kadar gırtlağımıza basmak dışında bir adım atmayan "Annan'ın insafı"na terk ederek Rumlara peşkeş çekmek olur diyor.
Cumhurbaşkanı Denktaş "Annan, 'boşlukları ben dolduracağım' diyor. Planda önemli değişiklik önerisini kabul etmiyor. Sadece kozmatik değişiklik önerilerine izin veriyor. 'İster uzlaşın, ister uzlaşmayın sonuçta benim metnimi referanduma götürmek zorundasınız. Bunu kabul ederek masaya oturacaksınız' diyor. Bu koşulları kabul edip masaya oturursak davayı kaybederiz. Kıbrıs'ı Rumlara hediye ederiz" diye feryad ediyor.
Devam ediyor Cumhurbaşkanı Denktaş "Annan, planda esaslı değişikliğe izin vermiyor. Plan, bu haliyle KKTC'yi ortadan kaldırıyor. Siyasal eşitlik sağlamıyor. İki kesimlilği güçlendirmiyor, sulandırıyor. 1960 Anlaşması'nda bile iki toplum teslim ediliyordu. Türk toplumu, Rum toplumu deniliyordu. Oysa Annan Planı'nda Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Rum kavramları kullanılıyor. İki toplumluluktan geri bir duruma geliniyor. Bu konularda esaslı değişikliklere kapalı bir müzakereden nasıl sonuç alınacak?"
Duyan yok.AKP hükümeti, gözü kapalı Kıbrıs'ı Rumlara vermeye kararlı. Annan ise daha önce öne sürdüğü şartlarda hiçbir değişiklik yapmıyor. Başbakan Erdoğan, hiçbir değişikliğe uğramayan ve yıllarca direndiğimiz "bu Annan şartları"nı kabul ettiğimizi açıklıyor.
Şimdi siz cevap verin bakalım, Erdoğan kimden yana?
KKTC'yi "ikinci Batı Trakya'ya çevirme planı"na gözü kapalı onay verenler, kimden yana olabilirler? Bu derece Annan'dan ve Rumdan yana duranları, araştırın bakalım, kim bunlar?
Denktaş'a baskı yapan AKP hükümeti diyor ki, Annan'ın şartlarını gözlerimiz kapalı kabul etmez ve "gözlerimizi açar" isek "AB rüyamız biter".
Bu rüya uğruna Kıbrıs'ı Rumlara vermekten ise, bu rüya bitmeli. Bu rüya devam ettiği müddetçe daha "çoook kâbuslar" yaşatacaklar bize.
Artık gerçekleri görmek zamanı.
BM Genel Sekreteri Kofi Annan daha önce çekileceğini ifade ettiği Kıbrıs meselesinde "yeniden işbaşı yaptı. Kıbrıs masaya yatırıldı. Taraflara davet yapıldı.
Annan takvimi şöyle:
10 Şubat-31 Mart: Taraflar garantör ülkelerin de katılımıyla Annan planı temelinde görüşecek. Görüşmeler, 10 Şubat Salı günü başlayacak.
1 Mart-21 Mart: AB mevzuatı ele alınacak.
21 Nisan: Türk tarafı ve Rum tarafı ortaya çıkan belgeyi referanduma götürecek.
1 Mayıs: Kıbrıs'ın tamamı yeni anlaşma ile "Kıbrıs Rum Cumhuriyeti" adı altında "birleşik bir halde" AB'ye üye olacak. Kıbrıs Türkleri de "Rum Cumhuriyeti"nin vesayeti altında AB vatandaşı olacak. Böylece KKTC tarihe karışacak.
Böylece Rumların insafına terkedilmiş "ikinci bir Batı Trakya"mız daha olacak.
Davetin kabulü, Annan'ın şartlarını "otomatik olarak kabul etmek" anlamı taşıyor. Zira 10 Şubat-31 Mart takvimi içinde "anlaşmaya varılamayan konular"da kararı Annan verecek. Altına imza atılmış metnin "anlaşmaya varılmadığı için boş kalan kısımları"nı bizzat Annan dolduracak.
Başbakan Tayyip Erdoğan bunu kabul etti. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, bu noktada direniyor. "İdam fermanımız"ın altına gözü kapalı imza atmaktır diyor. KKTC'yi bugüne kadar gırtlağımıza basmak dışında bir adım atmayan "Annan'ın insafı"na terk ederek Rumlara peşkeş çekmek olur diyor.
Cumhurbaşkanı Denktaş "Annan, 'boşlukları ben dolduracağım' diyor. Planda önemli değişiklik önerisini kabul etmiyor. Sadece kozmatik değişiklik önerilerine izin veriyor. 'İster uzlaşın, ister uzlaşmayın sonuçta benim metnimi referanduma götürmek zorundasınız. Bunu kabul ederek masaya oturacaksınız' diyor. Bu koşulları kabul edip masaya oturursak davayı kaybederiz. Kıbrıs'ı Rumlara hediye ederiz" diye feryad ediyor.
Devam ediyor Cumhurbaşkanı Denktaş "Annan, planda esaslı değişikliğe izin vermiyor. Plan, bu haliyle KKTC'yi ortadan kaldırıyor. Siyasal eşitlik sağlamıyor. İki kesimlilği güçlendirmiyor, sulandırıyor. 1960 Anlaşması'nda bile iki toplum teslim ediliyordu. Türk toplumu, Rum toplumu deniliyordu. Oysa Annan Planı'nda Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Rum kavramları kullanılıyor. İki toplumluluktan geri bir duruma geliniyor. Bu konularda esaslı değişikliklere kapalı bir müzakereden nasıl sonuç alınacak?"
Duyan yok.AKP hükümeti, gözü kapalı Kıbrıs'ı Rumlara vermeye kararlı. Annan ise daha önce öne sürdüğü şartlarda hiçbir değişiklik yapmıyor. Başbakan Erdoğan, hiçbir değişikliğe uğramayan ve yıllarca direndiğimiz "bu Annan şartları"nı kabul ettiğimizi açıklıyor.
Şimdi siz cevap verin bakalım, Erdoğan kimden yana?
KKTC'yi "ikinci Batı Trakya'ya çevirme planı"na gözü kapalı onay verenler, kimden yana olabilirler? Bu derece Annan'dan ve Rumdan yana duranları, araştırın bakalım, kim bunlar?
Denktaş'a baskı yapan AKP hükümeti diyor ki, Annan'ın şartlarını gözlerimiz kapalı kabul etmez ve "gözlerimizi açar" isek "AB rüyamız biter".
Bu rüya uğruna Kıbrıs'ı Rumlara vermekten ise, bu rüya bitmeli. Bu rüya devam ettiği müddetçe daha "çoook kâbuslar" yaşatacaklar bize.
Artık gerçekleri görmek zamanı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019