Seçimlere bir aydan az kaldı. Bir taraftan İBB adaylarını hayretle dinlerken diğer taraftan medyanın satılmışlığına isyan ediyorum. Medya bir tarafa!
İBB adaylarından hayretler izlediklerimden başlayayım. İlk sırada Sayın Binali Yıldırım geliyor. 17 yıllık tek parti iktidarı İstanbul'u yönetecek kapasitede bir isim yetiştiremediği için Sayın Yıldırım'ı İstanbul'a aday gösterdi.
Hemen kızmayın. Bu kanıya Sayın Yıldırımın şu açıklamasından dolayı vardım; "Unumuzu eledik, eleğimizi asacakken, İstanbul'a geldik. Şimdi İstanbul'da çalışma zamanı."
Sayın Yıldırım siyaset kademelerinde en çok koltuk değiştiren isimlerin başında gelen ve ülkemiz siyasetini de çok iyi analiz eden bir isim.
Bu kanıya da Sayın Yıldırım'ın; "Seçim kampanyalarında söylenenlerle seçimi kazandıktan sonraki söylemler hiçbir zaman aynı olmaz" sözleriyle vardır.
Aslında bu mantıkta olan bir adayın seçim projeleri hakkında yorum yapmak bile gereksiz ama yine de birkaç şey yazalım;
İstanbul'un bir numaralı sorununa herkes trafik diyor.
Sayın Binali Yıldırım ne diyor; "Ben trafik sorununu yüzde yüz çözeceğim dersem inanmayın."
Aradan birkaç hafta geçtikten sonra aynı Yıldırım; "Sorunları çözeceğiz. Ulaşım ve trafik benim işim. Türkiye'de çözdüm, İstanbul'da da hayli hayli çözerim."
Seçmen olarak benim ne düşünmem lazım.
Bugün ulaşımın temeli teknolojiye endeksli, desek yanlış olmaz. Peki, İstanbul'u yönetmeye aday Sayın Yıldırım teknoloji için ne diyor;
"Bilişime kafa yorarsan sıyırırsın fazla şeapmamak lazım."
Evet, aynen böyle dedi. Ama parti siyaset anlayışından olsa gerek ertesi günde; "Yapay zeka, robot teknolojileri, yazılım… Bunlara kafa yorun gençler. Bunlar önemli şeyler. Bunlar Türkiye'nin geleceği."
Yani sıyırmamak elde değil.
Birde Sayın Yıldırım'ın, İstanbul'un sorunları dile getirmesine çok bilindik, batıda 60, 70 yıldır uygulanan projeleri anlatmasına gülüyorum.
Öyle ki, 25 yıldır istanbul2u, 17 yıldır Türkiye'yi yönettiklerini unutmuş ve ayda su bulmuş gibi bir heyecan içerisindeler.
* * *
Sayın İmamoğlu'na gelince her gün halk arasında yürüyor. Malum lideri de Ankara'da İstanbul'a yürümüştü. Sonuç; Yollar aşınmadı.
Sayın Yıldırım ve Sayın İmamoğlu aynı ağzı, aynı cümleleri kuruyorlar; Yeşil alanlar, toplanma merkezleri, yapay şehirleşme, huzurlu İstanbul, güzel İstanbul vs. vs.
Sayın İmamoğlu bu cümlelere bir ek yapıyor; "AKP adayı, benim projelerimi çalıyor"
Ya siz?
Sayın İmamoğlu sempatik ve sabırlı. Sokakta alenen kendi şahsını hedef alanlara bile cevap vermiyor. Hükümetin laf atmalarına cevap vermiyor.
Ama Sayın İmamoğlu'nun en büyük talihsizliği önünde bir lider, arkasında ise sağlam bir kadro olmayışı.
Ve de projelerini her nasılsa BTP'nin İBB adayı Selim Kotil beyin açıkladığı projelerden sonra aynı projeleri farklı cümle ve kelimelerle açıklamasıdır.
* * *
Hayranlıkla izlediğim adaya gelince
Selim Kotil. Atmıyor, tutmuyor. İstanbul'un sorunlarını bilimsel verilerle tek tek ortaya k oyuyor ve bu sorunları yine bilimsel veriler ortaya koyarak çözeceğini anlatıyor.
Örnek vereyim; Boğazdan elektrik üreteceğim, diyor. Ardından Marmara'dan Karadeniz'e, Karadeniz'den Marmara'ya akan su miktarını açıklıyor.
Bu akıntıdan elektrik üreteceğim, diyor. Ne kadar elektrik üretilir buradan? 4 Keban Barajının ürettiği kadar.
Ne olacak üretilen elektrik? Faturana indirim olacak yansıyacak, serana ucuzluk olarak yansıyacak.
İBB otobüsleri elekrikli hale dönüştürülecek. Ortaya çıkan tasarrufla ilk, orta ve yüksek öğrenim gören öğrencilere bedava toplu taşıma olarak yansıyacak.
25 yıldır 'bizden önce İstanbul'da su yoktu' diyenlere Sayın Kotil diyor ki; İstanbul'un su şebekesi çürümeye terk edilmiş. Kullanılan borulardaki su kaybı iki Terkos gölü büyüklüğünde. Ben bu kaybı durduracağım.
Başka! Yandaş vakıflara, adı çıkmış futbolculara aktarılan paraları keseceğim. Bu paralarla İstanbul'da devlet üniversitelerinde okutan 5 yüz bin gencimize her ay 500 TL burs vereceğim.
Sayın Kotil'in hızına yetişilmiyor. Yazı da uzadı. İstanbullulara tavsiyem; Haline bak, kendine ve İstanbul'a bari bu seçimlerde iyilik yap, diyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025