Hz. Peygamberin vefatından sonra Hz. Fatıma annemizin Mescid-i Nebevi'de irad ettiği hutbe tüm hakikatleri ayan/beyan ortaya koymaktadır. Fatıma anamız Allah'a hamd ve mübarek babalarına salattan sonra şöyle devam eder:
"Allah'ın peygamberi, vahyinin emini, mahlûkatın içinde en hayırlısı ve en seçkini babam Muhammed'e salât olsun. Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi onun üzerine olsun.
Bize (Ehl-i Beyt'e) itaati, din için bir düzen (halkın düzene girmesi için) farz kıldı; imametimizi tefrikadan korumak için koydu.
Biliniz ki, ben Fatıma'yım ve babam da Muhammed'dir. Dönüp dönüp tekrar söylüyorum. Söylediklerimde yanlış bir şey yoktur. Yaptıklarımı, haksızlık olarak yapmıyorum.
"Andolsun size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O; size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir."
Eğer onun soyunu araştırıp tanırsanız, kadınlarınızın değil, benim babam olduğunu; sizin erkeklerinizin değil, benim amcamın oğlunun (Ali'nin) kardeşi olduğunu görürsünüz. Gerçekten onun soyundan olmak, onunla aynı nesepten olmak çok güzeldir. O, risaleti açıklayarak tebliğ etmiş, insanları uyarmıştır. Müşriklerin yolundan, hayat tarzlarından ise yüz çevirmiştir. Müşriklerin belini kırmış, nefes borularını kesmiştir. Hikmetle ve güzel öğütle insanları Rabb'inin yoluna davet etmiştir. Putları parçalamış, şirkin elebaşlarını yerle bir etmiştir. Nihayet birlikleri dağılmış olarak gerisin geri kaçtılar.
Bundan önce siz bir ateş çukurunun tam kenarında duruyordunuz. Kolayca içilen bir yudumluk su kadar önemsiz ve aç insanın bir kerede yutacağı az bir lokma gibi değersizdiniz. Çabuk parlayıp hemen sönüveren saman alevi gibi dayanıksızdınız. Başka toplumların ayakları altında eziliyordunuz. Develerin kirlettikleri pis su birikintilerini içiyor, tabaklanmamış bir deri parçasıydı yemeğiniz. İtilip kakılan, aşağılanan pespayelerdiniz. Çevrenizdeki toplumların sizi kapıp götürmelerinden korkuyordunuz. Allah, sizi Muhammed'le (s.a.a) kurtardı. Siz ise refah içinde konforlu hayatınızı sürdürüyordunuz; rahatınız yerinde, bir eliniz yağda, bir eliniz balda olmak üzere can güvenliğine sahip olmanın keyfini çıkarıyordunuz.
Bu arada başımıza bir felâket gelmesini dört gözle bekliyordunuz, bizim kara haberimizin bir an önce gelmesi için sabırsızlanıyordunuz. Savaş olunca geri durur, çatışmadan kaçardınız.
Allah, Peygamber'inin (s.a.a) nebiler yurduna ve seçkinler diyarına intikalini uygun görünce, içinizdeki nifak düşmanlığı açığa çıktı, din kisvesi eskidi. O güne kadar susan hainler konuşmaya başladı, adı sanı bilinmeyen kimseler öne geçmeye, batıl ehlinin soylu develeri (önderleri) böğürmeye başladılar. Bunlar sizin meydanlarınızda itibar görür oldular.
Şeytan bir kez daha başını deliğinden çıkardı, sizlere fısıldadı. Gördü ki, onun çağrısına icabet etmeye dünden razısınız, ona kanmayı içinizden geçiriyorsunuz. Derken sizi kışkırttı. Baktı ki, çabuk tahrik oluyorsunuz. Sizi öfkelendirdi; hemen küplere bindiğinizi gördü. Böylece size ait olmayan bir deveye damganızı vurdunuz. Kendinize ait olmayan kaynağın başına kondunuz. Bütün bunlar, çok kısa bir sürede oldu; henüz yaramız tazeydi ve kabuk bağlamamıştı. Daha Peygamber'in na'şını kabre koymamıştık. 'Fitne çıkmasından korkuyoruz.' diyerek bu işleri kaşla göz arasında kotardınız. "Haberiniz olsun! Tam fitnenin ortasına düşmüşlerdir. Gerçekten cehennem kâfirleri kuşatmıştır." Heyhat! Ne oldu size? Allah'ın kitabı elinizde olduğu hâlde nereye yöneliyorsunuz? Hâlbuki Allah'ın kitabının konuları açık, hükümleri parlak, bilgileri göz kamaştırıcı, yasakları göz önünde ve emirleri apaçık ortadadır. Ama siz onu arkanıza atmışsınız. Yoksa ondan yüz mü çevirmek istiyorsunuz? Yoksa ondan başkasıyla mı hükmediyorsunuz? "Zalimler için bu ne fena bir değişmedir!"
"Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki, kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır."
Sonra fitnenin oluşturduğu panik biraz yatışıncaya ve kontrol edilebilir hâle gelinceye kadar kısa bir süre beklediniz. Hemen ardından fitne ateşini alevlendirdiniz. Yoldan çıkaran şeytanın telkinlerine icabet etmeye başladınız. Şeytanın, dinin göz kamaştırıcı nurunu söndürme, seçilmiş Peygamber'in sünnetini işlevsiz hâle getirme amacına yönelik vesveselerine kapıldınız. Köpük içiyoruz diyorsunuz ama sütü de içip bitirdiniz."
- Ammar bin Yasir’in şehadeti ve melun Muaviye / 08.02.2025
- Kuba (Takva) Mescidi / 07.02.2025
- Hz. Hacer annemiz ve zemzem / 05.02.2025
- Allahümme Lebbeyk / 03.02.2025
- Yalancı deccallar / 01.02.2025
- Zalim Nemrut’un ibretlik ölümü / 31.01.2025
- Hz. Hamza / 30.01.2025
- Devletin dini adalettir / 27.01.2025
- Muhtar Sekafi / 25.01.2025