Bu üç kavram yani; "vergi toplamak, düşman ile savaşmak, ülkeyi imar etmek" hem dini ve hem de gayri dini hükümetlerde ve siyasetlerde vardır. Öyleyse dini siyaset ve hükümetlerle gayri dini siyaset ve hükümetler arasında fark var mıdır? sorusunun cevabında "evet" fark vardır. Dini hükümetlerde devletin bekası, toplumun huzur, saadet ve emniyeti için vazgeçilmez kavramlardan bir tanesi "halkın ıslahıdır". Zira gayri dini hükümetler halkın ıslahını siyasetleri içine almazlar.
Yöneticiler halkı ıslaha zorlama hakkına sahip değillerdir. Yöneticilerin vazifeleri halkın ıslahı için gerekli koşulları ve zemineleri oluşturmaktır. Bu incelik İmam Ali (a.s)'ın "İstislah-i ehliha" (ıslah koşullarını ve zeminelerini oluşturma) cümlesinde yatmaktadır. Zira İmam Ali "İslah-i ehliha" olarak buyurmamıştır. İşte bundan dolayı Allah'a kulluğun bilincinde olan bir yönetici halka hizmetten daha çok "halkın ıslahına" yönelik çalışmalar yapar. Ama kul kavramından uzak olan yöneticiler ve gayri dini hükümetler "halka hizmeti" kendilerine şiar edinirler.
Günümüz ilmi uğraşların ve yöneticilerin çabalarının tümünün hedefi genelde sanayileşmektir. Teknolojinin ve sanayinin hedefi ise üretim ve tüketimdir. Yani insanın derin, kapsamlı, akli ve mantıksal tüm çabaları daha fazla tüketim içindir. Bu yüzden günümüz medeniyetine "tüketim medeniyeti" denilmesi daha doğru olacaktır. Dünyanın uygar diye bilinen ülkelerinde hangi hükümete ve topluma bakarsanız bakın, tüketim ilkesinin onlar açısından bilimsel bir dini öğreti haline geldiğini görürsünüz. Bu şüphe edilmeyecek bir konudur. Bu düşünce ve gidişat tarzı günümüz insanını manevi anlamda ruhsal açıdan hasta etmiş, eksiltmiş, küçültmüş, nefse tutsak etmiş dünyevi anlamda ise muktedir kılmış ama kötü yapmıştır. Çünkü insan muktedir olmadan önce iyi ve güzel olmalıdır.
Halk dilinde eş anlamlıymış gibi bilinip ancak eş anlamlı olmayan ve çok önemle bilinmesi gereken iki terim ve kavram vardır. Bu iki terim ve kavram "insana hizmet" ve "insanı ıslah" terimleri ve kavramlarıdır. Bunların iki ayrı anlamı vardır. Bunlar iki ayrı kategoriye girmektedir. Bir yönetici bazen bir kişiye veya bir topluma hizmet eder, örneğin; bir şehrin yollarını asfalt yapar veya bir insana iş-aş imkânı sağlar, ya da bir ev alır. Bunlar ve benzerleri bir kişiye veya bir topluma hizmettir ama ıslah değildir. Bu hizmet ıslah olmadığından bazen kötü sonuçlar da doğurabilir. Eğer insanı ıslah etmeden önce ona hizmet edilirse bu hizmet onun daha fazla sapmasına sebep olur. İşte dini hükümetler ve Allah'a kulluk bilincini taşıyan yöneticiler insana hizmetten önce "insanı ıslahı" ön plana çıkarırlar.
Bilim ve teknoloji bugün sadece hizmet etmektedir. Bugün dünyada İslam dışında hangi bilim insanın ahlaki-manevi ıslahını üstlenmektedir. İslam dışında hangi bilim, felsefe ve ideoloji insanın yücelmesini sağlamaktadır. İslam dışında tüm bilimler insanı madde ve tabiat hakkında bilgili kılmaktadır. İnsanı güçlendirmektedir. O halde bilim bugün insana sadece hizmet etmektedir. Oysa bilimin en kutsal, en öncelikli misyonu insanı ıslah etmek, insanı tanımak olmalıdır. Zira bir kişi için ev yapmadan önce bu evde yaşayacak kişinin nasıl birisi olduğunu bilmek gerekir. İnsanı tanımadan ona ev yapmanın bir anlamı olmaz. Ne yazık ki insan insanı tanımadan, insan ve hayat hakkında hiçbir düşünce edinmeden önce medeniyet kurmaya, lüks bir hayat ve güç elde etmeye çalıştı ve bu sebeplerden dolayı günümüz dünya insanlarının kahır çoğunluğu bir düşünce girdabı boşluğunda bunalmışlardır. Oysa Hz. İmam Ali (a.s) ın buyruğuna göre yöneticiler diğer hükümetlerde de olan üç ilkenin yanında "insanı ıslah" konusunu da yönetimlerinin öncelikli konuları arasında değerlendirmelidirler.
Elbette şu gerçeği göz ardı etmemek gerekir; toplumun ıslahı dört zümrenin ıslahı ile gerçekleşir. Zira bir hadisi şerifte Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur; "Dört özel zümre ıslah olmadıkça ümmetim ıslah olmaz. Bunlar; yöneticiler, âlimler, abitler ve tüccarlardır." Dolayısıyla toplumun ıslah mekanizmalarından bir tanesi yöneticilerdir. Ancak yöneticinin kendisi kurt olursa sürünün halini ve akıbetini varın sizler düşünün artık.
Selam ve dua ile…
Yöneticiler halkı ıslaha zorlama hakkına sahip değillerdir. Yöneticilerin vazifeleri halkın ıslahı için gerekli koşulları ve zemineleri oluşturmaktır. Bu incelik İmam Ali (a.s)'ın "İstislah-i ehliha" (ıslah koşullarını ve zeminelerini oluşturma) cümlesinde yatmaktadır. Zira İmam Ali "İslah-i ehliha" olarak buyurmamıştır. İşte bundan dolayı Allah'a kulluğun bilincinde olan bir yönetici halka hizmetten daha çok "halkın ıslahına" yönelik çalışmalar yapar. Ama kul kavramından uzak olan yöneticiler ve gayri dini hükümetler "halka hizmeti" kendilerine şiar edinirler.
Günümüz ilmi uğraşların ve yöneticilerin çabalarının tümünün hedefi genelde sanayileşmektir. Teknolojinin ve sanayinin hedefi ise üretim ve tüketimdir. Yani insanın derin, kapsamlı, akli ve mantıksal tüm çabaları daha fazla tüketim içindir. Bu yüzden günümüz medeniyetine "tüketim medeniyeti" denilmesi daha doğru olacaktır. Dünyanın uygar diye bilinen ülkelerinde hangi hükümete ve topluma bakarsanız bakın, tüketim ilkesinin onlar açısından bilimsel bir dini öğreti haline geldiğini görürsünüz. Bu şüphe edilmeyecek bir konudur. Bu düşünce ve gidişat tarzı günümüz insanını manevi anlamda ruhsal açıdan hasta etmiş, eksiltmiş, küçültmüş, nefse tutsak etmiş dünyevi anlamda ise muktedir kılmış ama kötü yapmıştır. Çünkü insan muktedir olmadan önce iyi ve güzel olmalıdır.
Halk dilinde eş anlamlıymış gibi bilinip ancak eş anlamlı olmayan ve çok önemle bilinmesi gereken iki terim ve kavram vardır. Bu iki terim ve kavram "insana hizmet" ve "insanı ıslah" terimleri ve kavramlarıdır. Bunların iki ayrı anlamı vardır. Bunlar iki ayrı kategoriye girmektedir. Bir yönetici bazen bir kişiye veya bir topluma hizmet eder, örneğin; bir şehrin yollarını asfalt yapar veya bir insana iş-aş imkânı sağlar, ya da bir ev alır. Bunlar ve benzerleri bir kişiye veya bir topluma hizmettir ama ıslah değildir. Bu hizmet ıslah olmadığından bazen kötü sonuçlar da doğurabilir. Eğer insanı ıslah etmeden önce ona hizmet edilirse bu hizmet onun daha fazla sapmasına sebep olur. İşte dini hükümetler ve Allah'a kulluk bilincini taşıyan yöneticiler insana hizmetten önce "insanı ıslahı" ön plana çıkarırlar.
Bilim ve teknoloji bugün sadece hizmet etmektedir. Bugün dünyada İslam dışında hangi bilim insanın ahlaki-manevi ıslahını üstlenmektedir. İslam dışında hangi bilim, felsefe ve ideoloji insanın yücelmesini sağlamaktadır. İslam dışında tüm bilimler insanı madde ve tabiat hakkında bilgili kılmaktadır. İnsanı güçlendirmektedir. O halde bilim bugün insana sadece hizmet etmektedir. Oysa bilimin en kutsal, en öncelikli misyonu insanı ıslah etmek, insanı tanımak olmalıdır. Zira bir kişi için ev yapmadan önce bu evde yaşayacak kişinin nasıl birisi olduğunu bilmek gerekir. İnsanı tanımadan ona ev yapmanın bir anlamı olmaz. Ne yazık ki insan insanı tanımadan, insan ve hayat hakkında hiçbir düşünce edinmeden önce medeniyet kurmaya, lüks bir hayat ve güç elde etmeye çalıştı ve bu sebeplerden dolayı günümüz dünya insanlarının kahır çoğunluğu bir düşünce girdabı boşluğunda bunalmışlardır. Oysa Hz. İmam Ali (a.s) ın buyruğuna göre yöneticiler diğer hükümetlerde de olan üç ilkenin yanında "insanı ıslah" konusunu da yönetimlerinin öncelikli konuları arasında değerlendirmelidirler.
Elbette şu gerçeği göz ardı etmemek gerekir; toplumun ıslahı dört zümrenin ıslahı ile gerçekleşir. Zira bir hadisi şerifte Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur; "Dört özel zümre ıslah olmadıkça ümmetim ıslah olmaz. Bunlar; yöneticiler, âlimler, abitler ve tüccarlardır." Dolayısıyla toplumun ıslah mekanizmalarından bir tanesi yöneticilerdir. Ancak yöneticinin kendisi kurt olursa sürünün halini ve akıbetini varın sizler düşünün artık.
Selam ve dua ile…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012