Önce sonucu hatırlayalım:
Bir ekonomik krizin içerisindeyiz. Devlet borçlu, şirketler borçlu, insanlar borçlu, doğan çocuk borçlu, vefat eden insan borçlu; ülkede uçan kuştan, yüzen balığa kadar herkes borçlu. Her şeyde dolarla alacağımız ürünlere bağladığımız ekonomimiz, yüksek kur karşısında kalp krizi geçiriyor. Bazı sebzelerin kilosunun otuz lira, kırk lira olduğunu gören gözlerimiz artık pek nadiren bir zamma, bir fiyat artışına şaşırır oldu. Borç üzerine kurulu bu Kapitalist anlayışın bize biçtiği kefeni giymiştik, giymiştik ama şimdi toprağa girmek yine de herkes için çok acı. Bir ekonomik krizin içerisindeyiz ve bu ekonomik kriz, gelip geçici bir dalga değil maalesef. Yaşanılan çok ciddi ve bu yüzden ciddi şeyler bekliyor, kaş göz oynatarak dolar düşecek demek yerine!
Yaşanılan bu tablo karşısında kimse çok mutlu sayılmaz ve neredeyse her ev birincil sıkıntı olarak geçimi görüyor.
Birkaç siyasi partiden ibaret olan meclis ahalisi, parti politikaları bakımından bu süreçleri doğuran anlayışta ortak olmalarına rağmen hala konuşabiliyor, hala utanmıyor olmaları hasebiyle takdire şayan. Tarih böylesi enteresan bir iddiayı görmemiştir: İkizlerin birbirlerini aileleri yüzünden küçümsemesi kadar olmadık, komik bir tablodur bu. Bir ekonomik krizin, bir enkazı doğuran ve doğuracak yıkımın içerisinde en son ihtiyacımız olan şey faillerin, çözüme iddiacı olmasıdır.
Sonuç budur. Yaşadığımız sonuç budur. Demokratik dünyada sonuçlar adımlarımızın ardından geliyor ve ülkenin kaderinde seçimlerimizin etkili olduğunu bugün hiç inkâr edemeyiz. Bir şey seçtik o şey felaket doğurdu deyip de sıvışmamız da mümkün değildir çünkü bu seçilen kitle, parti, iddiacıların evvelde de çözüm adına ortaya koyduğu bir şey yoktu.
Her şeyi bir tarafa bırakalım ve bir saniye düşünelim: Buraya neden ve nasıl geldik? Yani biz seçtik elbette ama biz nerelerde hangi seçimleri yaptık? Hangi yanlışlarımızdı bizi buraya sürükleyen ve kendisinden şimdi kaçmamız gereken?
Bu soruyu yanıtlamak için az biraz insaf yeter. Bir tek sayfa tutarında ekonomi tezi ortaya koymamış insanlara biz her yetkiyi verdik ve onları hiçbir babanın oğlunu cesaretlendirmediği kadar cesaretlendirdik ve takdir ettik. Halbuki ortada icraat olarak siyasi atışmalar ve tartışmalardan başka ne vardı ki? Koca bir hiçlik: Razı olduğumuz buydu ve bunun sonuçlarını yaşıyoruz.
Bu hareketimizde haklı olabilirdik, şayet tüm seçenekler seçtiklerimiz gibi olsaydı. O zaman bunun adına çözümsüzlük arasında tesadüfe güvenmek gibi şatafatlı isimler verilebilir, "yahu, ne yapalım?" denilebilirdi.
Ama bunu demeye zerre kadar hakkımız olmadığını hepimiz biliyoruz ve evvelce sorduğum soruyu yanıtlamak için gereken az biraz insaf zannediyorum ki hepimizde mevcuttur. Biz, bugün 4 milyar (4.000.000.000) kişilik BRICS ülkelerinin alenen tezinin gölgesine sığındığı bir insana sırt çevirdik: Prof. Dr. Haydar Baş, elli tane Türkiye eden bu sayıda insanca dinlendi de biz evlatlarımızın geleceği için gereken insani adımı insanca atamadık. Rusya'nın, Çin'in yıllarca birçok yerde sorduğu, danıştığı, öğrenmeye çalıştığı Milli Ekonomi Modeli (MEM) yerine, bizi esir etmenin adı olan Kapitalizmde ısrar ettik, hem de seçtiklerimiz daha uyguladıkları Kapitalizmden bile haberdar değillerdi.
Yaşadığımız sonuç, sebep sonuç ilişkisinden bağımsız düşünülemez. Borç ekonomisinde borç şaşacak bir şey değildir ve bize kefen olarak dikilmiş politikalarda ısrarın bizi öldürmesi hayret edilecek bir iş zannedilmesin. Hayret edilecek iş odur ki, dünyanın dengelerini gölgesiyle değiştirmiş bir model olan Milli Ekonomi Modeli (MEM) herkese açık ve uygun olmasıyla beraber bizim ülkemiz, bizim insanımız düşünülerek yazılmış bir eserken biz o teze herkesten daha uzağız.
Hüseyin Taşkın / diğer yazıları
- Ölenden borç var doğana borç kalıyor / 08.06.2019
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018