Çok çok önemsediğimiz bir tesbitle söz başı yapalım bugün.
Farkı farketmek için Yeni Mesaj gazetesini takip etmeniz lazım. Her gün doğan günle birlikte bu gazete evinize iş yerinize doğmuyorsa çok şeyden mahrumsunuz demektir. Elinize ulaştığı halde bir kenara çekilip özellikle köşe yazılarını okumuyorsanız, soğuk gözenin başında oturup da susuzluktan dudaklarını yalayan kimsenin durumundasınız demektir.
13 Temmuz Salı günkü Yeni Mesaj'ı görmedi iseniz ve özellikle Muharrem Bayraktar'ın, Ahmet Erimhan'ın yazılarını, Recep Bahar'ın Medya Kazanı'nı okumadı iseniz, benim bugünkü başlığıma bir anlam veremezsiniz. Hatta bu soru da nereden çıktı diyebilirsiniz. Sözünü ettiğim nüshayı okumuş olanlar ise, Aziz Karaca çok yumuşak başlık atmış diyeceklerdir.
Bir kaç adım atın Yeni Mesaj'a ulaşın, bir şeyler yapın o size ulaşsın.
Gelelim başlıktaki sorumuza.
Çok ciddiyim ve altını çizerek soruyorum; Sayın Hüseyin Çelik hangi milletin eğitim bakanıdır?
Budizm'le İslam dinine aynı uzaklıkta bulunan bir zat, bin yıldır İslam'ın bayraktarlığını yapmış olan Müslüman Türk Milletinin Milli Eğitim Bakanı olabilir mi?
Sayın Çelik, Ankara'ya gitmek için Müslüman Türk seçmenin yanı sıra Budistlerden de mi oy almıştır, destek almıştır da biz bilmiyoruz?
Lafa bak hizaya gel ya da buyurun cenaze namazına:
"Din eğitimi bu dersin konusu değil. İnsan Budizm nedir? Bunu bilsin. Aleviliği bunun için ilave ediyoruz. Bu derslerde doğru yanlış sorgulaması da yapmıyoruz, yapmamalıyız. Mukayeseli olarak öğretelim. Ama hangisi doğru ona bırakalım. Yeni müfredata göre öğrencilere sure ezberletilmeyecek."
Kendi çapımda yirmi yıldır bir şeyler karalayan birisiyim. Bana derlerdi ki, sana bir hafta müsaade, sapla samanı karıştırmaya, elma ile armutu alt alta toplamaya örnek olacak bir paragraf yazacaksın. İtiraf ediyorum, bu kadar saçmasapan bir paragraf hazırlayamazdım.
Yetmiş milyonun eğitiminden, gençliğimizin milli hasletlerle yani millete, dedesine ait özelliklerle donatılmasından sorumlu sayın bakanımız ne buyurmuş, nasıl buyurmuş? "Din eğitimi bu dersin yani din dersinin konusu değil." Hangi dersin konusu öyleyse? Müzik mi yoksa beden eğitimi dersinin mi konusu?
Hepsini öğreteceğiz hangisinin doğru olduğu seçimini çocuklara bırakacağız öyle mi? Niye, ne oldu ki? Tek ve yegane dinin İslam olduğu noktasında insanlığın dünya ve ahiret saadetini sağlayacak doğru yolun İslam olduğu hususunda bir şüpheniz mi var? Bildiğiniz bir başka çıkış yolu mu var? Tüm insanlığa tebliğ görevi ile mükellef iken kendi çocuklarımıza dahi mensubu olmakla şereflendiğimiz, izzet, haysiyet ve şahsiyet kazandığımız yüce dinimizin Allah katında makbul olan yegane din olduğunu anlatmayacağız!. "Bak oğlum, bilcümle izmler ve asılları bozulmuş, papazlar ve hahamlar tarafından yazılmış olan Tevrat ve İncil'e inananların eseridir, bugünkü ateş topuna dönmüş olana dünya gezegeni, çıkış yolu ise, kurtuluş kapısı ise son peygamber Hz. Muhammed Aleyhisselamın izinden yürümektir" demeyeceğiz öyle mi?
"Yeni müfredata göre, öğrencilere sure ezberletilmeyecek" diyorsunuz. Sayın bakan, milyonlarca insanımızın okul cağında iken ezberlediği üç beş kısa süre ile hiçbir ilave yapamadan bir ömür boyu namaz kıldığını biliyor musunuz? Yıllar sonra karşılaştığı din dersi öğretmenine "Hocam sizin gayretinizle ezberlediğimiz namaz sureleri ile namazımı kılıyorum. Sizden sonra bir ayet bile ezberleyemedim, sağ olun" diyen anne babalara çokça rastlamışsınızdır herhalde. Bundan böyle Sayın Hüseyin Çelik'in bakanlığından önceki nesil sonraki nesil diye bir tarih mi düşeceğiz? Öncekiler, namaz kılacak kadar çat pat sureleri bilen nesil. Sonrakiler ise Fatiha deyince, İhlas suresi deyince yemek isimleri mi sayılıyor diye aval aval bakan bir nesil!..
AKP iktidarının neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
"Bayrak verdik eline burçlara diksin diye/Tırmandı tırmandı da bir haç'a sattı bizi" demiştik. Hergün bu tesbitimizin yeni örneklerine şahit oluyoruz.
Farkı farketmek için Yeni Mesaj gazetesini takip etmeniz lazım. Her gün doğan günle birlikte bu gazete evinize iş yerinize doğmuyorsa çok şeyden mahrumsunuz demektir. Elinize ulaştığı halde bir kenara çekilip özellikle köşe yazılarını okumuyorsanız, soğuk gözenin başında oturup da susuzluktan dudaklarını yalayan kimsenin durumundasınız demektir.
13 Temmuz Salı günkü Yeni Mesaj'ı görmedi iseniz ve özellikle Muharrem Bayraktar'ın, Ahmet Erimhan'ın yazılarını, Recep Bahar'ın Medya Kazanı'nı okumadı iseniz, benim bugünkü başlığıma bir anlam veremezsiniz. Hatta bu soru da nereden çıktı diyebilirsiniz. Sözünü ettiğim nüshayı okumuş olanlar ise, Aziz Karaca çok yumuşak başlık atmış diyeceklerdir.
Bir kaç adım atın Yeni Mesaj'a ulaşın, bir şeyler yapın o size ulaşsın.
Gelelim başlıktaki sorumuza.
Çok ciddiyim ve altını çizerek soruyorum; Sayın Hüseyin Çelik hangi milletin eğitim bakanıdır?
Budizm'le İslam dinine aynı uzaklıkta bulunan bir zat, bin yıldır İslam'ın bayraktarlığını yapmış olan Müslüman Türk Milletinin Milli Eğitim Bakanı olabilir mi?
Sayın Çelik, Ankara'ya gitmek için Müslüman Türk seçmenin yanı sıra Budistlerden de mi oy almıştır, destek almıştır da biz bilmiyoruz?
Lafa bak hizaya gel ya da buyurun cenaze namazına:
"Din eğitimi bu dersin konusu değil. İnsan Budizm nedir? Bunu bilsin. Aleviliği bunun için ilave ediyoruz. Bu derslerde doğru yanlış sorgulaması da yapmıyoruz, yapmamalıyız. Mukayeseli olarak öğretelim. Ama hangisi doğru ona bırakalım. Yeni müfredata göre öğrencilere sure ezberletilmeyecek."
Kendi çapımda yirmi yıldır bir şeyler karalayan birisiyim. Bana derlerdi ki, sana bir hafta müsaade, sapla samanı karıştırmaya, elma ile armutu alt alta toplamaya örnek olacak bir paragraf yazacaksın. İtiraf ediyorum, bu kadar saçmasapan bir paragraf hazırlayamazdım.
Yetmiş milyonun eğitiminden, gençliğimizin milli hasletlerle yani millete, dedesine ait özelliklerle donatılmasından sorumlu sayın bakanımız ne buyurmuş, nasıl buyurmuş? "Din eğitimi bu dersin yani din dersinin konusu değil." Hangi dersin konusu öyleyse? Müzik mi yoksa beden eğitimi dersinin mi konusu?
Hepsini öğreteceğiz hangisinin doğru olduğu seçimini çocuklara bırakacağız öyle mi? Niye, ne oldu ki? Tek ve yegane dinin İslam olduğu noktasında insanlığın dünya ve ahiret saadetini sağlayacak doğru yolun İslam olduğu hususunda bir şüpheniz mi var? Bildiğiniz bir başka çıkış yolu mu var? Tüm insanlığa tebliğ görevi ile mükellef iken kendi çocuklarımıza dahi mensubu olmakla şereflendiğimiz, izzet, haysiyet ve şahsiyet kazandığımız yüce dinimizin Allah katında makbul olan yegane din olduğunu anlatmayacağız!. "Bak oğlum, bilcümle izmler ve asılları bozulmuş, papazlar ve hahamlar tarafından yazılmış olan Tevrat ve İncil'e inananların eseridir, bugünkü ateş topuna dönmüş olana dünya gezegeni, çıkış yolu ise, kurtuluş kapısı ise son peygamber Hz. Muhammed Aleyhisselamın izinden yürümektir" demeyeceğiz öyle mi?
"Yeni müfredata göre, öğrencilere sure ezberletilmeyecek" diyorsunuz. Sayın bakan, milyonlarca insanımızın okul cağında iken ezberlediği üç beş kısa süre ile hiçbir ilave yapamadan bir ömür boyu namaz kıldığını biliyor musunuz? Yıllar sonra karşılaştığı din dersi öğretmenine "Hocam sizin gayretinizle ezberlediğimiz namaz sureleri ile namazımı kılıyorum. Sizden sonra bir ayet bile ezberleyemedim, sağ olun" diyen anne babalara çokça rastlamışsınızdır herhalde. Bundan böyle Sayın Hüseyin Çelik'in bakanlığından önceki nesil sonraki nesil diye bir tarih mi düşeceğiz? Öncekiler, namaz kılacak kadar çat pat sureleri bilen nesil. Sonrakiler ise Fatiha deyince, İhlas suresi deyince yemek isimleri mi sayılıyor diye aval aval bakan bir nesil!..
AKP iktidarının neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
"Bayrak verdik eline burçlara diksin diye/Tırmandı tırmandı da bir haç'a sattı bizi" demiştik. Hergün bu tesbitimizin yeni örneklerine şahit oluyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Biraz da yoksullar gülse ne olur / 17.02.2025
- Tek seçenek dürüst olmak / 15.02.2025
- Deprem öncesi yıllar ve deprem sonrası anlar... / 13.02.2025
- Serveti belli ellerde toplayan sistem / 12.02.2025
- Dilim, dilim dilim olsun / 09.02.2025
- Meğer ilan edilen imar kâbusu imiş / 07.02.2025
- Et kokarsa tuz dökerler, tuz kokarsa… / 06.02.2025
- Ay bitmeden buharlaşan artışlar / 05.02.2025
- Neden karanlıkta kaldı dünyamız? / 02.02.2025
- Doymayan gözler ve ürpermeyen kalpler / 01.02.2025
- Tek seçenek dürüst olmak / 15.02.2025
- Deprem öncesi yıllar ve deprem sonrası anlar... / 13.02.2025
- Serveti belli ellerde toplayan sistem / 12.02.2025
- Dilim, dilim dilim olsun / 09.02.2025
- Meğer ilan edilen imar kâbusu imiş / 07.02.2025
- Et kokarsa tuz dökerler, tuz kokarsa… / 06.02.2025
- Ay bitmeden buharlaşan artışlar / 05.02.2025
- Neden karanlıkta kaldı dünyamız? / 02.02.2025
- Doymayan gözler ve ürpermeyen kalpler / 01.02.2025