İlk insan, ikinci ve üçüncü insanla beraber yaşamaya başladığı mağara devrinden beri diğerleriyle ilişkilerini düzenleyen bir kurallar bütününe ihtiyaç duymuştur. Hem kendi haklarını emniyete alan, ama aynı anda grubun haklarını, bireylerin birbirlerine karşı hak ve ödevlerini de zedelemeyen, gözeten, düzenleyen bir bütüne...
Bunun adı haktır, hukuktur, adalettir. . Zaman içinde orman hukuku, Roma Hukuku, Çağdaş Hukuk ilh gibi isimlerle anılmıştır.
11 Eylül tarihindeki saldırılardan sonra Amerika'nın; zamanın özel şartlarına ve yürüttüğü mücadelenin şekline uyan kendine özgü bir hukuk yarattığını görüyoruz. NATO, BM gibi uluslararası bütün kuruluşlarda kararlar Amerika lehine eğilip bükülmekte, ilgili madde yoksa yeniden yazılmakta; dünya deyim yerindeyse Amerika'ya endekslenip onun hedefleri doğrultusunda senkronize edilmektedir.
Dünyaya nizam veren Amerika terörle mücadele konusunda kendi iç hukukunu da gözden geçirmektedir. Ama bunu yaparken bütün dünyayı Amerika'nın muhtarı olduğu global bir köy olarak gördüğü için; gerçekleştirdiği iç hukuk düzenlemelerinin, sadece kendi teröristini tarif edecek şekilde bütün dünyayı kapsamasına da dikkat etmektedir.
Dünyada tek terörist vardır, o da Amerika'ya karşı olanlardır... Dolayısı ile bütün dünya Amerika'nın teröristini yakalayıp, cezalandıracak şekilde yeniden düzenlenmelidir.
Adalet terazisinin Amerika tarafındaki kefesi ağır basar hâle ge(tiri)lmiştir.
Fakat bu tek taraflı adalet, adalet midir?
14 Kasım 2001 tarihinde Başkan Bush, terör zanlılarının "sivil mahkemelere göre daha hızlı ve gizlilik içinde yargılanmalarını" öngören yeni bir yönerge imzalamıştır. Yönergeye göre; kurulacak Özel mahkemede alınan kararlara, Amerikan mahkemelerinde de, uluslararası mahkemelerde de itiraz edilemeyecektir.
Bu yönergenin, "Amerikan vatandaşı olmayan, El Kaide örgütü üyesi veya geçmişte bu örgütün üyesi olan, terörist eylemlere katılan veya katılma girişiminde bulunan veya teröristlere yardım yapan tüm kişileri" hedef aldığı belirtildi. Yönerge, ABD ve terörizme karşı savaşta ABD'nin yanında yer almış ülkelerin vatandaşlarını korumak için bu kişilerin tutuklanmasını ve askeri mahkemeye çıkarılmasını öngörüyor.
Yönergenin ayrıca, ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'e şüphelileri ABD içinde veya dışında "insani şartlar altında muamele görecekleri ve dini vecibelerini yerine getirebilecekleri uygun bir yerde tutma" yetkisi de verdiği kaydedilmektedir.
Yönergede, askeri mahkemede bir kişinin suçlu bulunabilmesi ve mahkum edilebilmesi için mahkeme üyelerinin üçte ikisinin onayı aranacak ve bu mahkemeye çıkarılanların, mahkeme kararlarına diğer Amerikan mahkemelerinde veya uluslararası mahkemelerde itiraz hakkı olmayacak.
Bu arada Amerikan hükümetinden adını açıklamayan bir yetkili, "Usame Bin Ladin gibi" terörist liderlerin sivil mahkemelerde yargılanması ve bu davalara bakan kişilerin güvenliklerinin sağlanmasındaki güçlüklere dikkat çekerek, bu tür askeri mahkemelerde "kaynakların ve soruşturma tekniklerinin koruma altına alınmasının daha kolay" olduğunu kaydetti.
Amerikan iç savaşı sırasında ABD Başkanı Abraham Lincoln ve II. Dünya Savaşı sırasında Başkan Roosevelt de bu tip özel mahkemelerin kurulmasını istemişti.
Görüldüğü gibi Amerika, özel şartların gerektirdiği özel mahkemeleri kurmak için bir dakika bile tereddüt etmemiştir.
Bu mahkemelerin de yine "özel şartları" vardır:
1. Mahkemeler, Amerikan vatandaşı olmayanları yargılayacaktır. Yargılanmak için şimdi veya geçmişte herhangi bir terörist örgüte üye olmak, terörist eylemlere katılmış olmak veya teşebbüs etmek veya yardımcı olmak yeterlidir. Tabiî terör ve teröristin tarifi Amerikan çıkarlarına göre yapılmaktadır.
2. Şüphelilerin dünyanın neresinde ve nasıl olursa olsun yakalanıp Amerika'ya getirilmeleri veya bulundukları yerde yargılanmaları görevi Amerikan Savunma Bakanlığına verilmiştir. Yâni Amerikan Savunma Bakanı istediği ülkeden istediği kimseyi, mahallî makamlara sorarak veya sormadan alıp mahkemeye götürme, yargılama, infaz etme yetkisine sahiptir.
3. Bu mahkeme, gerekli "kolaylıkları ve sürati" sağlaması bakımından "askerî"dir.
4. Bu mahkemelerin verdiği kararlara Amerika'da veya Uluslar arası diğer mahkemelerde (Lahey, AİHM gibi) itiraz hakkı yoktur.
Görülüğü gibi Amerika sadece kendi değil fakat başkasının hukukuna da şekil verme durumundadır.
Ama bu; hak ve hukukun sadece kaba kuvvete dayandığı tarih öncesi çağlara, mağara devrine dönmek demektir ve adı da "Orman Hukuku"dur
Bunun adı haktır, hukuktur, adalettir. . Zaman içinde orman hukuku, Roma Hukuku, Çağdaş Hukuk ilh gibi isimlerle anılmıştır.
11 Eylül tarihindeki saldırılardan sonra Amerika'nın; zamanın özel şartlarına ve yürüttüğü mücadelenin şekline uyan kendine özgü bir hukuk yarattığını görüyoruz. NATO, BM gibi uluslararası bütün kuruluşlarda kararlar Amerika lehine eğilip bükülmekte, ilgili madde yoksa yeniden yazılmakta; dünya deyim yerindeyse Amerika'ya endekslenip onun hedefleri doğrultusunda senkronize edilmektedir.
Dünyaya nizam veren Amerika terörle mücadele konusunda kendi iç hukukunu da gözden geçirmektedir. Ama bunu yaparken bütün dünyayı Amerika'nın muhtarı olduğu global bir köy olarak gördüğü için; gerçekleştirdiği iç hukuk düzenlemelerinin, sadece kendi teröristini tarif edecek şekilde bütün dünyayı kapsamasına da dikkat etmektedir.
Dünyada tek terörist vardır, o da Amerika'ya karşı olanlardır... Dolayısı ile bütün dünya Amerika'nın teröristini yakalayıp, cezalandıracak şekilde yeniden düzenlenmelidir.
Adalet terazisinin Amerika tarafındaki kefesi ağır basar hâle ge(tiri)lmiştir.
Fakat bu tek taraflı adalet, adalet midir?
14 Kasım 2001 tarihinde Başkan Bush, terör zanlılarının "sivil mahkemelere göre daha hızlı ve gizlilik içinde yargılanmalarını" öngören yeni bir yönerge imzalamıştır. Yönergeye göre; kurulacak Özel mahkemede alınan kararlara, Amerikan mahkemelerinde de, uluslararası mahkemelerde de itiraz edilemeyecektir.
Bu yönergenin, "Amerikan vatandaşı olmayan, El Kaide örgütü üyesi veya geçmişte bu örgütün üyesi olan, terörist eylemlere katılan veya katılma girişiminde bulunan veya teröristlere yardım yapan tüm kişileri" hedef aldığı belirtildi. Yönerge, ABD ve terörizme karşı savaşta ABD'nin yanında yer almış ülkelerin vatandaşlarını korumak için bu kişilerin tutuklanmasını ve askeri mahkemeye çıkarılmasını öngörüyor.
Yönergenin ayrıca, ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'e şüphelileri ABD içinde veya dışında "insani şartlar altında muamele görecekleri ve dini vecibelerini yerine getirebilecekleri uygun bir yerde tutma" yetkisi de verdiği kaydedilmektedir.
Yönergede, askeri mahkemede bir kişinin suçlu bulunabilmesi ve mahkum edilebilmesi için mahkeme üyelerinin üçte ikisinin onayı aranacak ve bu mahkemeye çıkarılanların, mahkeme kararlarına diğer Amerikan mahkemelerinde veya uluslararası mahkemelerde itiraz hakkı olmayacak.
Bu arada Amerikan hükümetinden adını açıklamayan bir yetkili, "Usame Bin Ladin gibi" terörist liderlerin sivil mahkemelerde yargılanması ve bu davalara bakan kişilerin güvenliklerinin sağlanmasındaki güçlüklere dikkat çekerek, bu tür askeri mahkemelerde "kaynakların ve soruşturma tekniklerinin koruma altına alınmasının daha kolay" olduğunu kaydetti.
Amerikan iç savaşı sırasında ABD Başkanı Abraham Lincoln ve II. Dünya Savaşı sırasında Başkan Roosevelt de bu tip özel mahkemelerin kurulmasını istemişti.
Görüldüğü gibi Amerika, özel şartların gerektirdiği özel mahkemeleri kurmak için bir dakika bile tereddüt etmemiştir.
Bu mahkemelerin de yine "özel şartları" vardır:
1. Mahkemeler, Amerikan vatandaşı olmayanları yargılayacaktır. Yargılanmak için şimdi veya geçmişte herhangi bir terörist örgüte üye olmak, terörist eylemlere katılmış olmak veya teşebbüs etmek veya yardımcı olmak yeterlidir. Tabiî terör ve teröristin tarifi Amerikan çıkarlarına göre yapılmaktadır.
2. Şüphelilerin dünyanın neresinde ve nasıl olursa olsun yakalanıp Amerika'ya getirilmeleri veya bulundukları yerde yargılanmaları görevi Amerikan Savunma Bakanlığına verilmiştir. Yâni Amerikan Savunma Bakanı istediği ülkeden istediği kimseyi, mahallî makamlara sorarak veya sormadan alıp mahkemeye götürme, yargılama, infaz etme yetkisine sahiptir.
3. Bu mahkeme, gerekli "kolaylıkları ve sürati" sağlaması bakımından "askerî"dir.
4. Bu mahkemelerin verdiği kararlara Amerika'da veya Uluslar arası diğer mahkemelerde (Lahey, AİHM gibi) itiraz hakkı yoktur.
Görülüğü gibi Amerika sadece kendi değil fakat başkasının hukukuna da şekil verme durumundadır.
Ama bu; hak ve hukukun sadece kaba kuvvete dayandığı tarih öncesi çağlara, mağara devrine dönmek demektir ve adı da "Orman Hukuku"dur
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002