Ne diyordu bugünkü Türkçe ile rahmetli Süleyman Çelebi:
"Kim ki Allah adını önce ana,
Her işi kolay eder Allah ona!"
İşte biz bugün pek çoğunuzun bildiği bir hikâyeyi anlatacak, "Allah" diyen kişinin yine günümüz Türkçesi ile bu dünyada işinin nasıl kolaylaştığını ifade edeceğiz.
Ve yine Süleyman Çelebi Hazretlerinin:
"Zikri tekrar eyle mütemadiyen!
Her murada erişir Allah diyen"
Hatırlatmasında olduğu gibi "Allah(c.c.)" diyenin "her murada eriştiğini" o hikâye ile naklettikten sonra, sözümüze, içinde bulunduğumuz hal ve ahvale dair bir düğüm atıp bırakacağız.
Efendim memleketin birinde bir çoban nereden gördü ise Kralın kızına âşık olur. Kral kızı ile evlenmezse yaşayamayacağını anlar ve aklı eren aksakallılara, "Ben nasıl eder de Kralımızın kızı ile evlenip saraya damat olabilirim?" diye sormaya başlar.
Tabi herkes bir çobana, bir istediği şeye bakar! "Oğlum sen deli misin? Aklını başına topla, bu sevdadan vazgeç, başına iş açarsın" öğüdü verir.
Amma çoban oralı değildir.
Nihayet bir gün bir başka yaş yaşamış güngörmüş bir ihtiyara yolu düşer, ona da aynı soruyu sorar. O ihtiyar delikanlıya acır, ne denilse vazgeçmeyeceğini de hisseder ve der ki:
"- Beni iyi dinle evlat. Şehrin giriş kapısının yakınına bir taht kur. Gece gündüz, sabah akşam, gün 24 saat yalnızca 'Allah(c.c.)' de, başka bir şey deme. Kim ne derse desin, kim ne vaat ederse etsin, sakın 'Allah(c.c.)'ın dışında başka bir şey söyleme..."
Delikanlı, "Tamam" der, "Bu çok kolay!"
İhtiyarın dediğini yapar, yüksekçe yaptığı koltuğuna oturur "Allah(c.c.)" demeye başlar.
Günler böyle sürer gider ve delikanlı herkesin dikkatini çeker. İnsanlar çobana başka şey söyletmek için her yolu dener amma çoban "Allah(c.c.)" der başka bir şey demez. Bu hali şehrin tüccarları duyar, gelir, görür. Vezirler gelir, görür, çobana "Allah(c.c.)" dışında bir şey dedirtmek için her yolu, her şeyi denerler amma bir netice alamazlar...
Artık herkesin gözünde o bir Allah(c.c.) dostudur…
Nihayet Kral da bu gencin şöhretini duyar. Hele gidip şu genci bir de ben göreyim der. Genç "Allah(c.c.)" dedikçe yüzüne bir nur gelmiş, hâlâ "Allah(c.c.)" demektedir.
Kral da gence başka şeyler söyletmek ister amma, başaramaz. İçinden, ne güzel delikanlı, ne büyük Allah dostu diye geçirir.
Kral da aslında o günlerde evlenme çağına gelen kızı için uygun bir damat düşünmektedir. "Kızımı bu gence vermeyeceğim de kime vereceğim" der ve delikanlıya, "Eğil" der, "Kulağına bir şey söyleyeceğim!" Delikanlı Krala doğru eğilir, Kral, "Kızımla evlenmek, saraya damat olmak ister misin?" diye sorar…
Delikanlı oralı olmaz.
"Allah(c.c.)" demeye devam eder…
Kral ne yaptı ise çobana kızını kabul ettiremez, o hâlâ "Allah(c.c.)" demektedir. Kral boynu bükük, böyle Allah dostu bir damattan mahrum kalmanın üzüntüsü ile oradan uzaklaşır.
Çobanın "Allah(c.c.)" demekteki maksadını bilenler, gelir, delikanlıya sorarlar:
"- Yahu sen saraya damat olmak, kralın kızı ile evlenmek için 'Allah' demiyor muydun, işte maksadın hâsıl oldu, niye kabul etmedin…"
Delikanlı cevap verir:
"- Ben o 'Allah'ları 'Allah" için değil, kralın kızı için, riya ile söylüyordum, Allah(c.c.) bana bu dünyada bu yalandan 'Allah'ıma karşılık kralın kızını ve ileride krallığı ihsan etti. Bundan sonra bütün kalbimle ve bütün samimiyetimle 'Allah(c.c.)' diyeceğim, o zaman bana neler ihsan edecek, varın siz düşünün artık…"
Ve
Çoban…
"Allah(c.c.)" demeye devam eder.
Aziz dostlar…
Türkiye'de kimileri bugün için "Kralın kızı" mesabesinde olan devleti, yani devletin icra organı olan hükümeti veya kralın kızı mesabesinde olan halkın teveccühünü ele geçirmek için samimi veya gayri samimi olarak 'Allah' dediler ve fakat kralın kızına kavuşunca, 'Allah(c.c.)'ı terk edip Haçlıların, ceplerinin, Vatikan'ın zikrine başladılar…
İşte mesele buradadır…
Nimeti görünce nimeti vereni terk edivermektedir, "Büyük cihatta mağlup olmaktır" mesele…
"Kim ki Allah adını önce ana,
Her işi kolay eder Allah ona!"
İşte biz bugün pek çoğunuzun bildiği bir hikâyeyi anlatacak, "Allah" diyen kişinin yine günümüz Türkçesi ile bu dünyada işinin nasıl kolaylaştığını ifade edeceğiz.
Ve yine Süleyman Çelebi Hazretlerinin:
"Zikri tekrar eyle mütemadiyen!
Her murada erişir Allah diyen"
Hatırlatmasında olduğu gibi "Allah(c.c.)" diyenin "her murada eriştiğini" o hikâye ile naklettikten sonra, sözümüze, içinde bulunduğumuz hal ve ahvale dair bir düğüm atıp bırakacağız.
Efendim memleketin birinde bir çoban nereden gördü ise Kralın kızına âşık olur. Kral kızı ile evlenmezse yaşayamayacağını anlar ve aklı eren aksakallılara, "Ben nasıl eder de Kralımızın kızı ile evlenip saraya damat olabilirim?" diye sormaya başlar.
Tabi herkes bir çobana, bir istediği şeye bakar! "Oğlum sen deli misin? Aklını başına topla, bu sevdadan vazgeç, başına iş açarsın" öğüdü verir.
Amma çoban oralı değildir.
Nihayet bir gün bir başka yaş yaşamış güngörmüş bir ihtiyara yolu düşer, ona da aynı soruyu sorar. O ihtiyar delikanlıya acır, ne denilse vazgeçmeyeceğini de hisseder ve der ki:
"- Beni iyi dinle evlat. Şehrin giriş kapısının yakınına bir taht kur. Gece gündüz, sabah akşam, gün 24 saat yalnızca 'Allah(c.c.)' de, başka bir şey deme. Kim ne derse desin, kim ne vaat ederse etsin, sakın 'Allah(c.c.)'ın dışında başka bir şey söyleme..."
Delikanlı, "Tamam" der, "Bu çok kolay!"
İhtiyarın dediğini yapar, yüksekçe yaptığı koltuğuna oturur "Allah(c.c.)" demeye başlar.
Günler böyle sürer gider ve delikanlı herkesin dikkatini çeker. İnsanlar çobana başka şey söyletmek için her yolu dener amma çoban "Allah(c.c.)" der başka bir şey demez. Bu hali şehrin tüccarları duyar, gelir, görür. Vezirler gelir, görür, çobana "Allah(c.c.)" dışında bir şey dedirtmek için her yolu, her şeyi denerler amma bir netice alamazlar...
Artık herkesin gözünde o bir Allah(c.c.) dostudur…
Nihayet Kral da bu gencin şöhretini duyar. Hele gidip şu genci bir de ben göreyim der. Genç "Allah(c.c.)" dedikçe yüzüne bir nur gelmiş, hâlâ "Allah(c.c.)" demektedir.
Kral da gence başka şeyler söyletmek ister amma, başaramaz. İçinden, ne güzel delikanlı, ne büyük Allah dostu diye geçirir.
Kral da aslında o günlerde evlenme çağına gelen kızı için uygun bir damat düşünmektedir. "Kızımı bu gence vermeyeceğim de kime vereceğim" der ve delikanlıya, "Eğil" der, "Kulağına bir şey söyleyeceğim!" Delikanlı Krala doğru eğilir, Kral, "Kızımla evlenmek, saraya damat olmak ister misin?" diye sorar…
Delikanlı oralı olmaz.
"Allah(c.c.)" demeye devam eder…
Kral ne yaptı ise çobana kızını kabul ettiremez, o hâlâ "Allah(c.c.)" demektedir. Kral boynu bükük, böyle Allah dostu bir damattan mahrum kalmanın üzüntüsü ile oradan uzaklaşır.
Çobanın "Allah(c.c.)" demekteki maksadını bilenler, gelir, delikanlıya sorarlar:
"- Yahu sen saraya damat olmak, kralın kızı ile evlenmek için 'Allah' demiyor muydun, işte maksadın hâsıl oldu, niye kabul etmedin…"
Delikanlı cevap verir:
"- Ben o 'Allah'ları 'Allah" için değil, kralın kızı için, riya ile söylüyordum, Allah(c.c.) bana bu dünyada bu yalandan 'Allah'ıma karşılık kralın kızını ve ileride krallığı ihsan etti. Bundan sonra bütün kalbimle ve bütün samimiyetimle 'Allah(c.c.)' diyeceğim, o zaman bana neler ihsan edecek, varın siz düşünün artık…"
Ve
Çoban…
"Allah(c.c.)" demeye devam eder.
Aziz dostlar…
Türkiye'de kimileri bugün için "Kralın kızı" mesabesinde olan devleti, yani devletin icra organı olan hükümeti veya kralın kızı mesabesinde olan halkın teveccühünü ele geçirmek için samimi veya gayri samimi olarak 'Allah' dediler ve fakat kralın kızına kavuşunca, 'Allah(c.c.)'ı terk edip Haçlıların, ceplerinin, Vatikan'ın zikrine başladılar…
İşte mesele buradadır…
Nimeti görünce nimeti vereni terk edivermektedir, "Büyük cihatta mağlup olmaktır" mesele…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015