Türkiye bugün 1919'un koşullarını yaşıyor. Gizli işgale dönüşen dışa bağımlılık, ulusal varlığı tehdit eden kalıcı sorunlar oluşturuyor. Durumun farkına varanlar, henüz yeterince örgütlü değil. Gelinen noktanın sorumluluğunu taşıyanlar ise bu gerçeği "küresel çağın zorunlu sonucu "ya da "karşılıklı bağımlılığın kaçınılmazlığı" olarak meşrulaştırmaya çalışıyor. Yoksullaşan örgütsüz halk, dostu düşmanı seçemiyor. Ekonomik çöküntüyle oluşturulan kavram kargaşası ve yoksullaşma içinde Türkiye, göz göre göre yıpratılıyor. Günümüzün somut gerçeği ne yazık ki budur.
Hiçbir yanıltma ve kandırma girişimi, hiçbir baskı ya da göz boyama, toplumsal gerçeği uzun süre gizleyemez. Yaşam en iyi öğretmendir ve gizlenmiş gerçekler göremeyenlerin önüne çıkmakta gecikmez. Düşünerek öğrenmeyenler yaşayarak öğrenirler. Ancak, uygar olmak ya da daha doğru deyim ile insan olmak olayları önceden görmeyi ve önlem almayı gerekli kılar. 1919 ve sonrasında bu yapılmıştı, bugün de bu yapılmalıdır.
Bu koşullarda yapılması gereken, benzer koşullar altında geçmişte verilen mücadeleden yararlanmak ve bu yönde çalışmaktır. Samsun'a çıkan anlayış Kuvayı Milliye ruhu Müdafaa Hukuk örgütleri, önümüzdeki yakın dönemi belirleyecek şekilde, yeniden gündem edilmelidir. Kurtuluş Savaşı öncesi ve sonrasıyla dikkatlice incelenmeli, günün koşullarına uyumlu kılınarak aynı anlayışla uygulanmalıdır.
Ülkenin bölünmesini önlemek isteyen herkes, Mustafa Kemal'e başvurmak, mücadelesinden ders almak zorundadır. Türkiye'de yükselmekte olan ulusal uyanış, geçmişteki benzersiz deneyimden, kesin olarak yararlanmalı, bu konuda bilgilenmelidir. Atatürk, bugün ona çok gereksinim duyan Türk halkına anlatılmalıdır. Bir değerin nasıl kazanıldığını bilmeyen, onu koruyamaz, geliştirip uygulayamaz. Kurtuluş Savaşı'nın hangi koşullarda, nasıl ve kimlere karşı kazanıldığını, ne bedel ödendiğini, ulusu ayakta tutan kalkınmanın nasıl sağlandığını bilmeden, Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak mümkün değildir.
Atatürk'ü anlamak ve "izinden gitmek" bilinçli olmayı gerekli kılar; yaptığını yapmak, insana, üstelik en ağırından sorumluluk yükler. Atatürk öldükten sonra, Atatürkçülerin başına gelmedik kalmamıştır. Bu sorumluluğu yüklenmek isteyenler, eyleme geçtiklerinde bu işin, "karga kovalamak" ya da "sarı saç mavi göz" edebiyatından çok farklı bir iş olduğunu görürler.
Emperyalizmle doğrudan ve sürekli mücadele demek olan Atatürkçülük, sert mücadelelere her zaman hazırlıklı olmayı gerekli kılar. Bu kolay bir iş değildir.
Ülkesi için herkesin yapabileceği bir şey vardır. Abartmadan ve küçük görmeden, herkes elinden geleni bu ülkeye vermelidir. Ayrılıklara izin verilmemeli, halkı içine alan birlikler oluşturulmalıdır. Nelerin yitirilmekte olduğunu ve gelecekte nelerin yitirileceğini herkes görmelidir.
Çıkış yolu vardır ve elimizin altındadır. Türk ulusunun gerçek gücünün ne olduğu bilinmeli, harekete geçirilmelidir. Bu yolda geç kalınan her gün, kaçınılmaz gibi görünen gelecekteki mücadele günlerinde çekilecek acıların artmasına neden olacaktır. Kendi gücüne dayanılmalı; dış isteklere, siyasi ve ekonomik oyalamalara izin verilmemelidir. Aldatıcı söz vermeler ve sanal hedeflerle ve halkın kandırılması önlenmelidir. Bunun tek yolu Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Türk devrimini öğrenmek ve buna göre davranmaktır.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023