Hazır olmasanız da biliyorum yolculuktasınız. Ezan ile sâlâ arası, gece ile gündüz, şafak ile tan, uzun-kısa, yakın?uzak gibi hepsinin arasında ki ara.
Dur o zaman bir düşün! Cevabını sen ara. Ara ara değil, ara. Ara ki bulasın. Yolculuğun farkına varasın?
Men et kendini, bırak nefsini. Nefis peşinde koşma, nefsin ardında durma. Şahsını kendine şikâyet et. Kendini kendine duyur, sanmayasın nefsin uyur.
Günâhın pençesinde olmasın parmak izlerin, pencerenin buğusunda yazılmasın işlediklerin. Silinir sanma yakamoz ışıltısında kumsala karaladığın o birkaç hece.
İşte sen ey insanoğlu!
Toplasan bir hecesin belki de bilmecesin. Bilinir ki nicesin. Niceliğin var da niteliğin var mı? Bu devirde nitelik mi sorulur, metelik mi?
Bir anlık günahlar, isyanlar karşılığı giden yarınlar bir gecelik mi?
Rüya gördüklerin, hayat denen uzun bir rüya, mekânı dünya. Unutma sakın dün ya, tabii ki dün ya!
Koşuyordun hayaller ülkesinin kralı gibi, hiç bitmeyecek saltanatı sanki. Bir baktım ki övündüğün saltanata, taht'a! Tahta imiş meğer tabutun, musalla demişler saltanatına.
Bir sen, sen ile berabersin hep istediğin yerdesin. Herkesin gözleri önünde teksin, tek sensin. Taht misâli o musalla taşında.
Herkesin gözleri önüne gelip durmadan, elleri ile havalara kaldırmadan, gittiğin bu yol ilk çünkü bu yol tek kişilik diye yolculuğa çıkmadan; ya hicr et ya da hicret.
Zaman o ki; var kıyamet, var kıyam et, vesselâm.
Aslında hayat dediğin gerçek ne kadar yalan, var mı bunu sorgulayan?
Altı mı uzak, üstü mü yakın?
Hangisi dar hangisi geniş bu farkın?
Mezar kadar geniş, dünya kadar dar, son nefesin ilk nefesten ne farkı var?
Bırakacaksan eğer adın kalsın yadigâr.
Yadigâr olsun istiyorsan adın ve sahte değil gerçek hayata yazılacaksa ismin, herkesi davet et ve dahi davete icabet et. Zaman vakitle yarışmakta dikkat et!
Zaman o ki; var kıyamet, var kıyam et.
Kıyam edemiyorsan, var kıyamet. Ayakların üstünde dimdik dur. Haksızlık karşısında, zulmün çarşısında, satılmışlar pazarında, bugününde yarınında hep kıyam et.
Unutma! Var kıyamet, zaman o ki; var kıyam et!
Yüreğin gelsin dile, dile Rabbinden ne istersen onu dile. O'nu dile ki; başka bir dünyalığa yer kalmasın gönlünde. Öyle bir seslen ki şah damarından yakînine.
Secde misâli mührünü vurduğun da alnınla, ses vermese de yer, fısıltın duyulacak inan dile gelecek gökler.
Gönlün ile hicret et. Gir kapısı burası, buradan gir içeri. İçerinde olanları gör, tufanlara kapılmış gibi, fırtınalar almasın seni, sen yol gösterici ol, en sessiz kuytular da sakla kendini.
Karanlıklardan çık artık, yalnızlıklardan bık artık. Artık olma koca dünyanın çöp hanesinde. Sen ki bu dünyanın merkezinde insansın. Sen haykır, Hay! Kır zincirleri ve inansın, gözlerin göremediğini.
Karma karışık değil mi?
Akıl almaz, us almaz. Uslanmaz dersin bu gönül. Durma o zaman, zaman dediğin bu zaman. Ayağa kalk ve yükselt sesini, duyulmaz dediğin dağlar ardında olsa bile. Bile bile koş peşine, durmasın ayakların.
Bir sesin acımasız çığlığında yankılansın feryadın. Ve sen insansın. İnandığın gibi yaşamayacaksan, günah içinden koşup çıkamayacaksan, bir adım atmaya gücün yok, niyetin yok ise unutma; var kıyamet, zaman o ki; var kıyam et!
Geldik ve gidiyoruz. Bir yandan bir yana, yana yana göçüyoruz. Ne zaman varırız farkına?
Beynimin beynimle olan sohbeti derinleşmekte!
Ruhumun kuytuları sessiz, kavgalı dimağım küçülmekte. Bekle desem çıkmaz sokaklarda, baktım ki kimse beklememekte?
Peki, bu kadar emekte boşa gitti demekte, içimden gelen o derin sesin, sessizce ses edişinde.
Gelen yoksa ben gidiyorum?
Aslında gitmeden dönüyorum. El sallıyorum kimsesiz yolculuğumda kimsesiz yollara. Gidiyorum bu cihandan o cihana. Yüreğim yüreğime hicrette.
Ya hicr et ya da hicret. Zaman o ki; var kıyamet, var kıyam et, vesselâm.
Beş yaşında el vurduğum camimizin rahlesindeki parmak izlerimden; Andımız'ı okuduğum ilkokul bahçesinden, genç yaşıma ve ömrümün sonuna kadar; varlığım İslâm varlığına; varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Dur o zaman bir düşün! Cevabını sen ara. Ara ara değil, ara. Ara ki bulasın. Yolculuğun farkına varasın?
Men et kendini, bırak nefsini. Nefis peşinde koşma, nefsin ardında durma. Şahsını kendine şikâyet et. Kendini kendine duyur, sanmayasın nefsin uyur.
Günâhın pençesinde olmasın parmak izlerin, pencerenin buğusunda yazılmasın işlediklerin. Silinir sanma yakamoz ışıltısında kumsala karaladığın o birkaç hece.
İşte sen ey insanoğlu!
Toplasan bir hecesin belki de bilmecesin. Bilinir ki nicesin. Niceliğin var da niteliğin var mı? Bu devirde nitelik mi sorulur, metelik mi?
Bir anlık günahlar, isyanlar karşılığı giden yarınlar bir gecelik mi?
Rüya gördüklerin, hayat denen uzun bir rüya, mekânı dünya. Unutma sakın dün ya, tabii ki dün ya!
Koşuyordun hayaller ülkesinin kralı gibi, hiç bitmeyecek saltanatı sanki. Bir baktım ki övündüğün saltanata, taht'a! Tahta imiş meğer tabutun, musalla demişler saltanatına.
Bir sen, sen ile berabersin hep istediğin yerdesin. Herkesin gözleri önünde teksin, tek sensin. Taht misâli o musalla taşında.
Herkesin gözleri önüne gelip durmadan, elleri ile havalara kaldırmadan, gittiğin bu yol ilk çünkü bu yol tek kişilik diye yolculuğa çıkmadan; ya hicr et ya da hicret.
Zaman o ki; var kıyamet, var kıyam et, vesselâm.
Aslında hayat dediğin gerçek ne kadar yalan, var mı bunu sorgulayan?
Altı mı uzak, üstü mü yakın?
Hangisi dar hangisi geniş bu farkın?
Mezar kadar geniş, dünya kadar dar, son nefesin ilk nefesten ne farkı var?
Bırakacaksan eğer adın kalsın yadigâr.
Yadigâr olsun istiyorsan adın ve sahte değil gerçek hayata yazılacaksa ismin, herkesi davet et ve dahi davete icabet et. Zaman vakitle yarışmakta dikkat et!
Zaman o ki; var kıyamet, var kıyam et.
Kıyam edemiyorsan, var kıyamet. Ayakların üstünde dimdik dur. Haksızlık karşısında, zulmün çarşısında, satılmışlar pazarında, bugününde yarınında hep kıyam et.
Unutma! Var kıyamet, zaman o ki; var kıyam et!
Yüreğin gelsin dile, dile Rabbinden ne istersen onu dile. O'nu dile ki; başka bir dünyalığa yer kalmasın gönlünde. Öyle bir seslen ki şah damarından yakînine.
Secde misâli mührünü vurduğun da alnınla, ses vermese de yer, fısıltın duyulacak inan dile gelecek gökler.
Gönlün ile hicret et. Gir kapısı burası, buradan gir içeri. İçerinde olanları gör, tufanlara kapılmış gibi, fırtınalar almasın seni, sen yol gösterici ol, en sessiz kuytular da sakla kendini.
Karanlıklardan çık artık, yalnızlıklardan bık artık. Artık olma koca dünyanın çöp hanesinde. Sen ki bu dünyanın merkezinde insansın. Sen haykır, Hay! Kır zincirleri ve inansın, gözlerin göremediğini.
Karma karışık değil mi?
Akıl almaz, us almaz. Uslanmaz dersin bu gönül. Durma o zaman, zaman dediğin bu zaman. Ayağa kalk ve yükselt sesini, duyulmaz dediğin dağlar ardında olsa bile. Bile bile koş peşine, durmasın ayakların.
Bir sesin acımasız çığlığında yankılansın feryadın. Ve sen insansın. İnandığın gibi yaşamayacaksan, günah içinden koşup çıkamayacaksan, bir adım atmaya gücün yok, niyetin yok ise unutma; var kıyamet, zaman o ki; var kıyam et!
Geldik ve gidiyoruz. Bir yandan bir yana, yana yana göçüyoruz. Ne zaman varırız farkına?
Beynimin beynimle olan sohbeti derinleşmekte!
Ruhumun kuytuları sessiz, kavgalı dimağım küçülmekte. Bekle desem çıkmaz sokaklarda, baktım ki kimse beklememekte?
Peki, bu kadar emekte boşa gitti demekte, içimden gelen o derin sesin, sessizce ses edişinde.
Gelen yoksa ben gidiyorum?
Aslında gitmeden dönüyorum. El sallıyorum kimsesiz yolculuğumda kimsesiz yollara. Gidiyorum bu cihandan o cihana. Yüreğim yüreğime hicrette.
Ya hicr et ya da hicret. Zaman o ki; var kıyamet, var kıyam et, vesselâm.
Beş yaşında el vurduğum camimizin rahlesindeki parmak izlerimden; Andımız'ı okuduğum ilkokul bahçesinden, genç yaşıma ve ömrümün sonuna kadar; varlığım İslâm varlığına; varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Osman Ateşoğlu / diğer yazıları
- Türk olduğunu bil yeter / 07.11.2017
- Sır değildir gizlediğimiz / 22.10.2017
- Kim bizden? / 25.02.2017
- DUMA'nın dumanı tüttü! / 22.08.2016
- 'Harbiye' harbi konuşalım! / 17.08.2016
- Türk'üm! / 31.07.2016
- Bugün! / 11.07.2016
- Sürgünüm? / 29.06.2016
- Meddah / 24.06.2016
- Sessiz olun demedik, ses siz olun! / 25.02.2016
- Sır değildir gizlediğimiz / 22.10.2017
- Kim bizden? / 25.02.2017
- DUMA'nın dumanı tüttü! / 22.08.2016
- 'Harbiye' harbi konuşalım! / 17.08.2016
- Türk'üm! / 31.07.2016
- Bugün! / 11.07.2016
- Sürgünüm? / 29.06.2016
- Meddah / 24.06.2016
- Sessiz olun demedik, ses siz olun! / 25.02.2016