Aslında başlık eksik. Hem de çok eksik. Çünkü Prof. Dr. Haydar Baş, o çözüm elini, o fikir elini, o gönül elini, o yardım elini milletimize, milleti temsil ettiğini iddia edenlere uzatmaktan hiç vazgeçmedi, hiç çekmedi.
Evet, 20 Ağustos tarihli yazısında Sayın Baş, ülkemizi jeopolitik, stratejik, tarihi ve dini anlamda zenginliklerini anlatarak her daim birilerinin hedefinde olduğu gerçeğini ifade edip, ülkemizin düşürüldüğü girdaba dikkat çekip, çözüm çağrısını yaptı:
"Bizler terörün, inanç tahribatının, ekonomik darboğazın çözümünü hiçbir koltuk kaygısı olmadan sunmaya hazırız. Ama gizleniyoruz. Millet gizlendiğimiz gerçeğini görür, bize sahip çıkarsa Türkiye'nin meseleleri hallolur. Buna inanması lazımdır.
Gelin bir olalım, bu güzel vatanı, parçalanmadan Türk Milletine sunmanın formülünü hayata geçirelim." diyordu.
Herkesin koltuk kaygısı, mal-makam endişesi içine düştüğü şu günlerde dünyanın kendisinde çözüm bulduğu Haydar Baş, milletimize, iktidar sahiplerine dönüyor ve 'hiçbir şey beklemeden ve istemeden çözümü sunmaya hazırım.' Çağrısı yapıyor.
Sayın Baş'ın çözüm ve yardım elinden bahsettik. İşte o ele birkaç örnek.
Bir fikir adamı olarak Sayın Baş, Şubat-1995'te, Mart-1998'de daha birçok muhtelif tarih ve yerlerde; "Güneydoğu üzerinde bölgesel ve global güçlerin hesabı var? Göreceksiniz, Güneydoğu tampon bölge haline getirilecek, eğitim kampları oluşturulup, fiili devlet kurulacaktır... Kürdistan kılıf, hedef büyük İsrail." diyordu.
O zamanın hükümetleri Sayın Baş'ı duymadılar. Çözüm önerilerini de dinlemediler. Yanlış adımlar attılar. Sonra AKP iktidar oldu. Her gelen gün, bir öncekini arattı. Sayın Baş bu sefer siyasetçi olarak, BTP lideri olarak 2002'ten beri AKP iktidarlarına attıkları yanlış adımları, bu adımlar sonucu gelen, gelebilecek tehlikeleri ve çıkış yollarını gösterdi. AKP adımlarından vazgeçmedi, çıkışa yönelmedi.
Ve 2013 başı itibarı ile AKP terör noktasında da dönüşü olmayan bir yola girdi.
Sayın Baş, yine "DURUN" dedi.
AKP'nin, dünden (2002) beri terör karşısındaki tutarsız duruşunu; "Bu politikalar millete hayır getirmez. Bugün teröre birer ikişer kurban veriyoruz. Bu kafayla gidersek, evlatlarımızın tabutları düzine düzine kapımıza gelecektir." cümleleriyle anlatmaya çalışan Sayın Baş, çözüm süreci için de:
"Bu süreçte (çözüm sürecinde) AKP, terörle masaya oturdu ve Türkiye'nin barışını ve anayasasını konuşuyor. Bu Türkiye'yi bölünmeye götürecek sürecin başlangıcıdır. Bu süreç toplumda barışı değil, çatışma ortamını çıkaracaktır. Barış derken bir de bakacağız ki, herkes silahı beline koymuş, mahalleleri ve sokakları pay etmeye başlamış." Diyordu. (17 Mart 2013) Özellikle doğuda (maalesef) bu tablo ortaya çıktı.
Aslında Sayın Baş'ın bu seslenişleri bir anlamda da, 'kızım, sana diyorum, gelinim sen işit' cinsindendi. Yani iktidar, sana diyorum, milletim sen işit, diyordu Sayın Baş. İktidar işitseydi sorun yoktu. Hem kendilerini, hem milletimizi, hem de devletimizi selamete çıkaracaklardı.
Ama iktidar işitmedi, milletimizde işitmedi. Sonuç olarak karşımızda devlette kaos, millette can, mal ve vatan endişesi ortaya çıktı.
Dün iktidar referandum, diye bir paket koydu milletin önüne. Paketi öylesine övdü, süsledi ki, milletimiz 13 Eylül 2010 sabahı cennette gözlerini açacağını sanıyordu.
Oysa bu paket sosyal yapımızı havaya uçuracak mayınlarla doluydu. Herkes evet, diyordu. Hatta bugünün FETÖ'sü, ölüleri bile canlandırmaya yeltenip, evet, dedirtmekten bahsediyordu.
Bir tek o "hayır" diyordu. Neden "hayır" dediğini de 57 madde halinde milletimizin önüne koyuyordu. Bu maddeler incelendiğinde bugün hükümetin ve emniyet güçlerimizin mücadelede yetersiz kaldığı sorunları göreceksiniz. İşte bu sorunlar ortaya çıkmadan Sayın Baş, 'hayır' diyordu. Ama siz (milletimiz) hayırda yarışmak yerine çözümsüzlüğe evet, dediniz. Çaresizliği tercih ettiniz.
(yarın Ortadoğu ve Haydar Baş gerçeğine bakalım)
Evet, 20 Ağustos tarihli yazısında Sayın Baş, ülkemizi jeopolitik, stratejik, tarihi ve dini anlamda zenginliklerini anlatarak her daim birilerinin hedefinde olduğu gerçeğini ifade edip, ülkemizin düşürüldüğü girdaba dikkat çekip, çözüm çağrısını yaptı:
"Bizler terörün, inanç tahribatının, ekonomik darboğazın çözümünü hiçbir koltuk kaygısı olmadan sunmaya hazırız. Ama gizleniyoruz. Millet gizlendiğimiz gerçeğini görür, bize sahip çıkarsa Türkiye'nin meseleleri hallolur. Buna inanması lazımdır.
Gelin bir olalım, bu güzel vatanı, parçalanmadan Türk Milletine sunmanın formülünü hayata geçirelim." diyordu.
Herkesin koltuk kaygısı, mal-makam endişesi içine düştüğü şu günlerde dünyanın kendisinde çözüm bulduğu Haydar Baş, milletimize, iktidar sahiplerine dönüyor ve 'hiçbir şey beklemeden ve istemeden çözümü sunmaya hazırım.' Çağrısı yapıyor.
Sayın Baş'ın çözüm ve yardım elinden bahsettik. İşte o ele birkaç örnek.
Bir fikir adamı olarak Sayın Baş, Şubat-1995'te, Mart-1998'de daha birçok muhtelif tarih ve yerlerde; "Güneydoğu üzerinde bölgesel ve global güçlerin hesabı var? Göreceksiniz, Güneydoğu tampon bölge haline getirilecek, eğitim kampları oluşturulup, fiili devlet kurulacaktır... Kürdistan kılıf, hedef büyük İsrail." diyordu.
O zamanın hükümetleri Sayın Baş'ı duymadılar. Çözüm önerilerini de dinlemediler. Yanlış adımlar attılar. Sonra AKP iktidar oldu. Her gelen gün, bir öncekini arattı. Sayın Baş bu sefer siyasetçi olarak, BTP lideri olarak 2002'ten beri AKP iktidarlarına attıkları yanlış adımları, bu adımlar sonucu gelen, gelebilecek tehlikeleri ve çıkış yollarını gösterdi. AKP adımlarından vazgeçmedi, çıkışa yönelmedi.
Ve 2013 başı itibarı ile AKP terör noktasında da dönüşü olmayan bir yola girdi.
Sayın Baş, yine "DURUN" dedi.
AKP'nin, dünden (2002) beri terör karşısındaki tutarsız duruşunu; "Bu politikalar millete hayır getirmez. Bugün teröre birer ikişer kurban veriyoruz. Bu kafayla gidersek, evlatlarımızın tabutları düzine düzine kapımıza gelecektir." cümleleriyle anlatmaya çalışan Sayın Baş, çözüm süreci için de:
"Bu süreçte (çözüm sürecinde) AKP, terörle masaya oturdu ve Türkiye'nin barışını ve anayasasını konuşuyor. Bu Türkiye'yi bölünmeye götürecek sürecin başlangıcıdır. Bu süreç toplumda barışı değil, çatışma ortamını çıkaracaktır. Barış derken bir de bakacağız ki, herkes silahı beline koymuş, mahalleleri ve sokakları pay etmeye başlamış." Diyordu. (17 Mart 2013) Özellikle doğuda (maalesef) bu tablo ortaya çıktı.
Aslında Sayın Baş'ın bu seslenişleri bir anlamda da, 'kızım, sana diyorum, gelinim sen işit' cinsindendi. Yani iktidar, sana diyorum, milletim sen işit, diyordu Sayın Baş. İktidar işitseydi sorun yoktu. Hem kendilerini, hem milletimizi, hem de devletimizi selamete çıkaracaklardı.
Ama iktidar işitmedi, milletimizde işitmedi. Sonuç olarak karşımızda devlette kaos, millette can, mal ve vatan endişesi ortaya çıktı.
Dün iktidar referandum, diye bir paket koydu milletin önüne. Paketi öylesine övdü, süsledi ki, milletimiz 13 Eylül 2010 sabahı cennette gözlerini açacağını sanıyordu.
Oysa bu paket sosyal yapımızı havaya uçuracak mayınlarla doluydu. Herkes evet, diyordu. Hatta bugünün FETÖ'sü, ölüleri bile canlandırmaya yeltenip, evet, dedirtmekten bahsediyordu.
Bir tek o "hayır" diyordu. Neden "hayır" dediğini de 57 madde halinde milletimizin önüne koyuyordu. Bu maddeler incelendiğinde bugün hükümetin ve emniyet güçlerimizin mücadelede yetersiz kaldığı sorunları göreceksiniz. İşte bu sorunlar ortaya çıkmadan Sayın Baş, 'hayır' diyordu. Ama siz (milletimiz) hayırda yarışmak yerine çözümsüzlüğe evet, dediniz. Çaresizliği tercih ettiniz.
(yarın Ortadoğu ve Haydar Baş gerçeğine bakalım)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025