Diğer bir husus ise geçtiğimiz yıl 31 Mayıs 2013 tarihinde Taksim'de başlayarak tüm yurda yayılan Gezi olaylarına her iki adayın nasıl baktığı, hak arayışına çıkan kalabalıkların nasıl karşılık bulduğu gerçeğidir. Sayın Erdoğan'ın demokratik hak arayışına çıkan kalabalık halk kitlesine karşı çok sert bir tutumda bulunması ve dahi olaylar sırasında hayatını kaybeden vatandaşlarımızı düzenlediği mitinglerde yuhalatması felaketine karşılık, Sayın İhsanoğlu'nun geçtiğimiz günlerde katıldığı bir programda Gezi Parkı olayları için "Bu çok masumane, dürüstçe, mertçe bir harekettir" ifadesini kullanması kendisinin son derece demokrat ve ayrıştırıcı değil, her kesimi birleştirici, kucaklayıcı bir kimse olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.Gelelim diğer önemli bir hususa? Belki de bir kısmını saydığımız iki aday arasında ki farklılıkların en önemlisine? En önemlisi çünkü, tüm ayrıştırma politikalarının önünü açacak olan çok önemli bir karar ya da daha gerçekçi bir ifadeyle kapıdaki büyük felaket; yarı başkanlık sistemi meselesi! Erdoğan bugüne kadarki birçok söyleminde, kendisinin gönlünde başkanlık sistemi yattığını ve bunun düşünülebileceğini ifade etmiş ve niyetini açıkça ortaya koymuştur. Hayata geçirildiğinde üniter yapının federal yapı ile değişmesinin söz konusu olduğu bu sistemde, ülkenin bölünme süreci resmi olarak hayata geçirilme imkanı bulacaktır. Hayata geçtiğinden kısa bir süre sonra ise, oluşturulması planlanan bu sistemde, Bağımsız Kürdistan yani Büyük İsrail Projesinin Türkiye ayağına ilaveten farklı eyaletlerde yaşayan vatandaşlarımıza Türk Milleti kimliğinden farklı olarak yaşadığı eyaletin kimliği kazandırılacak ve en başta güneydoğu bölgemiz olmak suretiyle siyasi ve ekonomik olarak yeterlilik kazanan eyaletlerin Türkiye Cumhuriyetinden kopmak suretiyle bağımsızlıklarının önü açılacaktır. Hal böyle iken Sayın Erdoğan'ın bu düşüncesini "Başbakan Erdoğan'ın hedeflediği yarı başkanlık sisteminin kafası Amerikan, gövdesi Türkiye ve Avrupalı bir Frankenstein" ifadeleriyle eleştiren ve yine üniter yapının korunması gerçeğini savunan Sayın İhsanoglu'nun tercih edilmesi bu olası felaketin önlenmesi anlamına da gelecektir.Sonuç itibari ile, uluslararası arenada barışçıl bir tutum izlenmesi ve mazlumların yanında olunması mertliği, farklı mezhep inançlarına sahip inananlara ayrım gözetmeksizin sahip çıkılması, farklı siyasi görüşe sahip vatandaşlara saygı duyulması ve şefkatle muamele edilmesi ve son olarak üniter yapının korunması hususları olmak üzere Cumhurbaşkanlığı makamını ilgilendiren 4 ayrı temel konuda karşılaştırmaya tabi tuttuğumuz iki adaydan birisi olan Sayın Erdoğan söylemleri ve eylemleri ile Sayın İhsanoglu'na karşı seçimler öncesi mantıkta ve vicdanda mağlup olmuştur. Prof. Dr. Haydar Baş'ın da aralarında bulunduğu partilerin 'Büyük Uzlaşı' ile aday gösterdiği ve desteklediği Sayın İhsanoğlu'na verilecek her bir oy, Türkiye'de ki barışa, huzura ve milli birliğe verilecek bir onay niteliğindedir. İşte bu yüzden bizler, Türk Milletinin seçmen olan her bir ferdi sandığa gitmeli ve kullanacağımız her bir reyimizle bir kısmını hal-i hazırda yaşadığımız, bir kısmını ise yaşayacağımız kapıdaki felaketlere dur demeliyiz.
M. Ali Çebi / diğer yazıları
- Medeniyet dediğin gönüldür gönül / 04.08.2014
- Gerçek süper güç Prof. Dr. Haydar Baş / 26.07.2014
- Hangi cumhurbaşkanı-II / 25.07.2014
- Hangi cumhurbaşkanı-I / 23.07.2014
- Gerçek süper güç Prof. Dr. Haydar Baş / 26.07.2014
- Hangi cumhurbaşkanı-II / 25.07.2014
- Hangi cumhurbaşkanı-I / 23.07.2014