Önümüzdeki ay, 10 Ağustos'ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Türk halkı oy vereceği adayın Cumhurbaşkanı olacağı gerçeğinden öte, seçeceği adayın ülkenin gelecekteki varlığını muhafaza etmeye katkı sağlayacağına ya da büyük bir yıkımla yerle yeksan edeceği gerçeğine dikkat etmelidir.Yapılacak olan seçimlerin partizan bir tutum ile değil de, her şeyi bir kenara bırakıp ve belki bir adım geriye atıp fotoğrafın tümüne bakarak, sakin bir kafayla karar verilmesi tüm Türk halkının menfaatine olacaktır.İsterseniz gelin hep beraber tüm duygusal düşüncelerimizi bir kenara bırakıp, taraftarı olduğumuz tüm partileri bir an için unutup, sadece gerçeği bulma ve sadece gerçeğin taraftarı olabilmek için her iki adayı da geçmişteki eylemlerinden yola çıkarak, Cumhurbaşkanlığı makamını ilgilendiren unsurlar ile karşılaştırmalı bir şekilde inceleyelim.Alevi ve Sünni vatandaşlarımızın huzuruİki güçlü adaydan biri olan Erdoğan, beraber olduklarında bu ülkenin tamamını ifade eden iki farklı mezhep inancına 12 yıllık başbakanlık döneminde ne yazık ki eşit oranda sahip çıkmamış, bilakis Sünni ve Alevi çatışmasını körükleyici söylemler ve eylemlerde bulunmuştur. En çarpıcı örneklerini Suriye ve son günlerde belirgin bir şekilde Irak'ta gördüğümüz hazin tablo ile öngörebileceğimiz bu ayrımcı politikalar, kabul edelim ya da etmeyelim, sadece Şiilerin değil her iki tarafın da felaketine sebebiyet vermiştir. Sayın Erdoğan'ın sınavından kaldığı birleştirici politikalar üretme gayretinde, diğer aday olan Sayın İhsanoğlu 2006 yılında Irak'ta Şii ve Sünni liderleri biraraya getirmiştir. Aralarında 10 maddelik bir anlaşma imzalatarak taraflar arasında 2010 yılına kadar Irak'ta Şii-Sünni çatışması olmasını engellemiş, böylelikle Müslüman kanı dökülmesine mani olmuştur. Bu hususta Sayın İhsanoğlu, Sayın Erdoğan'a nispetle daha barışçıl bir lider olduğunu bizlere kanıtlamıştır.Uluslararası arenada doğru tarafta olmakHepimizin bildiği üzere, Sayın Erdoğan Ocak 2004'de New York'a yaptığı ziyarette, Amerikan Yahudi Komitesi ( AJC) tarafından 'Yahudi Üstün Cesaret Madalyası' ödülüne layık görülmüştür. Yaptığı konuşmada Sayın Erdoğan, "Bu ödülü Musevi kuruluşları ile bugüne kadar sürdürdüğümüz yakın işbirliğinin nişanı olarak alıyorum" ifadesinde bulunmuştur. Sayın Erdoğan böylelikle bu ödülü alan ilk Müslüman ve ilk Türk olarak tarihe geçmiştir. Diğer yandan Sayın İhsanoğlu ise 28 Ağustos 2013'de, Filistin'deki barış süreci ve Filistin'in Birleşmiş Milletler e gözlemci üye olması için gösterdiği çabalar nedeniyle, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas tarafından 'Kudüs Yıldızı' (devlet nişanı) verilmek suretiyle bu ödülü alan ilk Türk olarak tarihe geçmiştir. Oy verirken 'Davut Boynuzu mu' yoksa 'Kudüs Yıldızı mı' tercihinin yapılacak olması Türk halkı tarafından unutulmaması gereken bir realitedir.
M. Ali Çebi / diğer yazıları
- Medeniyet dediğin gönüldür gönül / 04.08.2014
- Gerçek süper güç Prof. Dr. Haydar Baş / 26.07.2014
- Hangi cumhurbaşkanı-II / 25.07.2014
- Hangi cumhurbaşkanı-I / 23.07.2014
- Gerçek süper güç Prof. Dr. Haydar Baş / 26.07.2014
- Hangi cumhurbaşkanı-II / 25.07.2014
- Hangi cumhurbaşkanı-I / 23.07.2014