Önceki gün İnegöl, sonra Dörtyol, ardından Erzurum'da gergin anlar, derken sokaklar barut fıçısına dönüyor. Vatandaşlarımız bir şeyleri bahane edip biri birine saldırmaya çalışıyor.Belli ki kışkırtıcılar iş başında?Hırçınlık ve öfke hakim bir tavır halini almaktadır. Huzur ortamının sağlanması ve tırmanan gerginliğin önlenmesi için gereken önlemlerin alınması ve halkımızın sağduyulu davranması şarttır. Peki vatandaşlar bu hale bir anda mı geldi? Elbetteki hayır! Kaynakları tükenmiş, yoksullaşmış, gün geçtikçe sorunları kronikleşmiş bir ülke halini almışız. Sözde demokratik haklar ve açılım söylemleriyle başlayan süreç, toplumda bazı vatandaşları daha ölçüsüz davranmaya, bazı vatandaşları da dışlanmışlık psikolojisine sürüklemiş bulunmaktadır.İstenmeyen bir durum ama bu süreç toplumsal barışı tehdit ederek gelişmektedir. Ayrışan toplum fertleri biri birlerine içten içe kin beslemeye başladılar. Yaşanan her sosyal olayda farklılıklar öne çıkarılmaya başlandı. Her şehirde, her kurumda içten içe farklılıklar körüklendi. Sen şusun, ben buyum mantığı gelişti. 12 Eylül öncesi de benzer manzaralar gelişmişti? Dörtyol'daki olaylarda, 4 polisin şehit edilmesiyle vatandaş galeyana gelmiş, terör örgütüne yandaşlık edenlere karşı sert tutumlar sergilemiştir. Aslında kimsenin kendini güvenlik güçlerinin yerine koyması mümkün değildir. Devletin polisi var askeri var?.Ancak vatandaşın sokaklarda eylem yapması, sabrının taştığının da delilidir. Vatandaş, güvenlik güçlerine eskisi gibi güven duymuyor. Dolayısıyla suçluluların cezasının hak edildiği gibi verilmediğine inanmaya başlayınca da kendisi sokaklara dökülüyor. Bu durumu fırsat bilen provokatörler de fırsatı değerlendirip gerginliği artırabilmektedirler. Vatandaş gerildikçe geriliyor. Bir şeyleri vesile kılıp sokaklara dökülüyorsa bunun sebeplerini çok iyi tahlil etmek gerekmektedir. Vatandaş açtır, vatandaş işsizdir, vatandaş geçim derdindedir. Vatandaşın evlatları sokak ortalarında, dağlarda, bayırlarda vurulup şehit ediliyor. Hükümet kendi derdine düşmüş, ülkeyi yönetememenin kaygısını bile gütmüyor? İçişleri Bakanımız şehit polislerin cenaze töreninde şov yapıyor; "Çevre illerimizin valileri burada, bölge komutanlarımızın hepsi burada, emniyet burada. Bu Amanosları temizleyin diyorum. Ne yaparsanız yapın"Vatandaşlardan biri, sayın Bakana bağırıyor; "dağda mücadele veren komutanları göz altına alarak mı terörü önleyeceksiniz" Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Bey senelerdir haykırıyor; "askerle sivili, devletle milleti barıştırmazsak, bir yürek bir bilek olmazsak, Allah belamızı verecektir, bölük pörçük olup parçalanacağız" diyor?Millet olarak, devlet olarak, aklımızı başımıza almak, gereken çözümlere ulaşmak zorundayız. Yoksa, gerçekten de Allah belamızı mı veriyor ne!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Sırat-ı Müstakim ne demek? / 10.02.2025
- Kişiler ya hayır konuşmalı ya da susmalıdır / 08.02.2025
- ‘Zerre miktarda torpil, adam kayırma yok’ muş! / 07.02.2025
- ‘Ben yokum o var’ diyebilenlere selam olsun / 06.02.2025
- Umre nasihatleri -5- / 04.02.2025
- Umre nasihatleri -5- / 03.02.2025
- Umre nasihatleri -4- / 03.02.2025
- Umre nasihatleri -3- / 02.02.2025
- Umre nasihatleri -3- / 01.02.2025
- Umre nasihatleri -2- / 31.01.2025
- Kişiler ya hayır konuşmalı ya da susmalıdır / 08.02.2025
- ‘Zerre miktarda torpil, adam kayırma yok’ muş! / 07.02.2025
- ‘Ben yokum o var’ diyebilenlere selam olsun / 06.02.2025
- Umre nasihatleri -5- / 04.02.2025
- Umre nasihatleri -5- / 03.02.2025
- Umre nasihatleri -4- / 03.02.2025
- Umre nasihatleri -3- / 02.02.2025
- Umre nasihatleri -3- / 01.02.2025
- Umre nasihatleri -2- / 31.01.2025