Halifelik nedir, bu makam siyasi mi, yoksa dini bir otorite olup olmadığı, tarihçiler ve İslam âlimleri arasında tartışılan bir meseledir.
Halife iş başına nasıl gelir? Halife kimlerden olur? Seçilme şekli demokrasiyle mi, yoksa tayinle mi olur? En güçlü ordu kimde ise veya harbin hilesini kim biliyorsa o sultan veya komutan, halife olabilir mi?
Halife kelime olarak halefe kökünden gelmiştir. Kelime olarak arkadan gelen manasında kullanılan halife, ıstılahî manada, yerine geçen, onun adına iş yapan manasında kullanılmıştır. İslam dünyasında halifeliği ele geçirmek için çok büyük savaşlar yapılmış, çok insanlar haksız yere öldürülmüş, gerçek hak sahiplerinin hakları gasp edilmiştir.
Halifelik var mıdır, yok mudur, diye bir ayrılık İslam mezhepleri arasında bulunmamaktadır. Bütün İslam mezhepleri Halifenin olması gerekliliğinde ihtilafsız fikir birlikteliğindedirler.
İlk ihtilaf "Allah'ın halifesi" kelimesi üzerinde olmuştur. Halife Hz. Ebu Bekir kendisine "Allah'ın halifesi" denilmesini kabul etmemiş. Bu kelimenin yerine kendisine" Peygamberin halifesi" dedirtmiştir. Hz. Ömer halifeliğinde kendisine "Peygamberin halifesinin halifesi" dedirtmişti. İbni Teymiye "Allah'ın halifesi" sıfatının, insan tarafından kullanılmasını caiz görmemiştir. Fakat Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve ibni Teymiye'nin tersine, Allah-ü Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de, Bakara sûresi 30. ayeti kerimesinde "Ben muhakkak ki yeryüzünde bir halife yaratacağım" diye buyurarak, halifetullah sıfatını insana bahşetmişti.
İslam mezhepleri arasındaki halife konusundaki ihtilaf, ayrım noktası, halifenin tayini ve seçimi hakkında olmuştur. Halife seçimi nasıl olmalı idi. İlk halife Hz. Ebu Bekir'in hilafet seçimi Sakife denen yerde sahabenin yalnız bir kısmı ile olmuştu. İkinci halife Hz. Ömer'in Peygamber'in halifesinin halifesi olması, Peygamber'in halifesinin, kendisinden sonra gelecek hilafetini kendisinin tayin etmesi ile gerçekleşmişti. Üçüncü halifenin seçilmesi ise tayin edilen altı kişinin, iki adaydan birini halife seçmesi ile olmuştu.
İslam tarihinde kendini din adamı diye adlandıran din âlimleri, halife seçiminin bu üç yolla yapılmasını dillendirdikçe, maalesef İslam ümmeti daha çok ayrılığa düşmüş, savaşlar neticesinde kin ve nefretle birbirine bakan, İslam toplulukları oluşmuştur.
İslam ümmetinin halifelik konusundaki ihtilafı, halifenin seçilmiş olup olmadığı konusundadır. Eğer halifelik bizlere öğretildiği gibi seçimle oluyor idiyse şu sorulara ne cevap verirsiniz?
1- Halifeliğin seçimle veya herhangi bir topluluğun halifeyi belirleyeceğini iddia ediyorsanız, şu hadisi şerife ne dersiniz?
Abdullah İbn Ömer'den (r.a.) Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: "Kureyş'ten iki kişi kaldığı müddetçe bu iş (hilâfet işi) Kureyş'ten ayrılmaz." Buhâri lafzı bu şekildedir, Müslim'de ise "İnsanlardan iki kişi kaldığı müddetçedir." (Buhâri, kitabu'l - Ahkâm, Emirler Kureyş'tendir babı, hadis no.4, c.15, s.3303-3304; Müslim, kitabu'l-İmâre, insanlar kureyş'e tabidirler, hilâfet kureyştendir babı, hadis no. 4, c. 6, s. 8.)
Demek ki halifelik Kureyşlinin hakkıdır. (Birinci Dünya harbinde Arapların İngilizlerle beraber olup Osmanlılara Karşı savaşmalarının sebebi bu Hadisi Şeriftir.)
Böyle bir durumda siz, seçilmiş bir kabilenin hilafetini söylersiniz. Eğer seçilmişlik varsa, bir kabilenin mi, yoksa Peygamber efendimizin Ehl-i Beyt'inin mi üstünlüğü, daha mükemmel olur? Bu kabileyi seçen, tayin eden Peygamber Efendimiz kendi nesebini, Ehl-i Beyt'ini Hilafet için seçmesi daha uygun olmaz mıydı?
2- Hz. Ebu Bekir'in, kendinden sonraki halife, Hz. Ömer'i tayini bir seçimle olmadı. Eğer peygamber kimseyi seçmedi derseniz Peygamberî olmayan bu uygulama bidat değil midir?
Eğer hilafet ashabın seçimiyle oluyorsa niçin Hz. Ebu Bekir halifenin seçimini ashaba bırakmayıp, direkt halifeyi tayin etmiş, kendisinden sonra Halife olarak Hz. Ömer'i tayin etmiştir? Hâlbuki kendi yerine birini seçmede Peygamber Efendimiz (s.a.a.) Hz. Ebu Bekir'den daha çok rey ve görüş sahibi değil miydi?
3- Hz. Ömer kendisinden sonra seçilecek halife için, niçin bir şura oluşturmaya ihtiyaç duydu?
Şuraya katılanların sayısını altıda tuttu da, niçin şura bütün ashabı genel olarak kapsamadı? (Gökteki yıldızlar gibi olan ashabı kiramın hepsi niçin şuraya alınmadı?) Seçilecek halife adaylarını niçin iki ile sınırlı tutmuştu?
Bu ve bunun gibi müminlerin aklına gelen onlarca soru ve hilafet için akan ve akıtılan kanlar, hiç şüphesiz ki, inananları derinden üzmekte, uygulanan halifelik seçimi üzerinde büyük şüpheler uyandırmaktadır. İslam'ın tevhidine engel olan, kardeş kavgasını siyasi bir arzu ve istek için körükleyen böyle bir sistem, Peygamberi olabilir mi?
Bu soru ile sizleri baş başa bırakırken, bu sorulara gereken cevapları verip, gönüllerdeki imanların kuvvetlenmesini sağlayan çok kıymetli üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş Bey'i hürmet, saygı ve sevgi ile selamlarım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Nezir / diğer yazıları
- Maarif yüzyılı! / 13.01.2025
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024