Başbakan Erdoğan Hakkari, Yüksekova ve Şemdinli'ye önceki gün sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret "sürpriz"di çünkü, bu ziyaretten Türkiye kamuoyu ziyaret anında haberdar olabildi. Erdoğan'ın gece Van'a gelerek, Karayolları misafirhanesinde konakladığı ve sabah erken saatlerde Şemdinli'ye geçtiğini kimse bilmiyordu. Başbakan Erdoğan neden kimseye haber vermeden, bir program yapmadan, bunu duyurmadan ve hepsinden önemlisi olaylardan iki hafta sonra bölgeyi ziyaret etti? Bu soruların cevabı, aynı zamanda AKP yönetimindeki devletin, Doğu ve Güney Doğu'da kaybettiği kontrolün de itirafı. Erdoğan'ın ziyaret esnasında yaşadıkları ve bölge halkının tepkileri de bu tezimizi teyit eder nitelikte. Erdoğan Şemdinli'de çoğu polis birkaç yüz kişiye, bir sandalyenin üzerine çıkarak megafonla hitap etti. Erdoğan'a buradaki konuşmalarında yapılan protesto gösterileri ve açılan pankartlar, Türkiye'nin bir başka bölgesinde de yaşanabilecek olaylar. Ancak Erdoğan'ın bir başbakan olarak ortaya koyduğu tutum, diğer bölgelerden çok farklıydı. Erdoğan ürkek ve titrek bir sesle konuşuyor ve "bir an önce bitse de Ankara'ya dönsek" havasında zoraki bir ziyaret gerçekleştiriyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir ilini ziyaret ederken, başına bir iş gelmesin korkusuyla bu ziyaret kimseye haber verilmiyor. Erdoğan yapılan gösterilerde "Türkiye Cumhuriyeti kimliğinin" reddedildiği bir bölgede F 16'larla verilen cevabın, Sincan'daki tank cevabından daha vahim olduğunu kavrayamamış olmalı ki, bakanlar kurulunu Şemdinli'de toplama cesaretini gösterememiştir. Devlet varlığını havadan gösteren iradenin, karadan teyit edilmemesi, "bölge kontrolümüzden çıktı" diye yakınan valinin terör örgütünün insafına terkedilmesi Türkiye'nin üniter yapısının her geçen dakika sürüklendiği vahim tabloyu gözler önüne seriyor. Erdoğan'ın ziyareti ve burada söyledikleri pek bir anlam ifade etmiyor. Erdoğan Ankara'da birilerinin ısrarla ısıtıp gündeme taşımaya çalıştığı "derin devlet" mavalını burada da tekrarlayıp, vatandaşlara "puslu havaya aldanmayın, olayların takipçisiyiz" mesajını veriyor. Erdoğan'ın puslu havadan neyi kastettiği ve PKK'nın amaçları belli. Erdoğan'ın derin devletten muradının da, PKK-MOSSAD-CIA üçgeninin oluşturduğu derinlik olmadığı çok net. Birileri ısrarla bölgedeki askeri operasyonların durdurulmasını ve tıpkı Kıbrıs'ta olduğu gibi Türk askerinin bölgeden çekilmesini istiyor. Maalesef bu istekler Ankara'dan da yoğun destek görüyor.O bölgede halkın nasıl ve kimler tarafından örgütlendiği, kimlerin talimatıyla sokaklara salınıp, kimlerin emriyle evlerine döndükleri çok iyi biliniyor. DEHAP'lı başkanlar gelene kadar dükkanlarını açmayıp, okulları kapatan bölge halkının otorite olarak gördüğü devlet, maalesef Türkiye Cumhuriyeti devleti değil. Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartlarının reddedildiği, Barzani'nin dağıttığı Kürdistan kimlik kartlarının elden ele dolaştığı bölgede, Tayyip Erdoğan da başbakan olarak görülmemektedir. Bu ziyaretler bunu bir kez daha ortaya çıkardı.Burada devletin masaya yumruğunu vuramaması, zaten islim üstünde duran bölgeyi büsbütün elden çıkarmıştır. PKK, bölgeyi il, ilçe ve mahalle komiteleri şeklinde taksim edip, her komitenin başına bir ismi yerleştirmiş. Terör örgütü, oluşturduğu kontrol noktalarında hem uyuşturucu trafiğinin hem de bölgedeki örgütlenmesinin sevk ve idaresini gerçekleştiriyor. Polis, asker, hakim, savcı kısacası devlet adına orada bulunan herkes potansiyel düşman olarak algılanıyor. İran-Irak sınırındaki stratejik ilimiz Hakkari'nin hal-i pür melali bundan ibaret. Başbakanın ürkek ve gizli bir şekilde gerçekleştirdiği ziyaretler bu sonucu ve vahim tabloyu değiştirmek yerine, teyit ediyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012