Suriye ve İran eksenli operasyon tamtamları bağlamında, kimse, Avrupa ve Amerika’ya hayret etmiyor; onların kimliği belli, medeniyetleri belli, “haç”ları belli, geçmişleri belli, yaptıkları belli, planları belli, yapacakları belli…
Akl-ı selim sahiplerinin hayreti, Türkiyeli kimi İslamcı takımına… Kendilerini nasıl bu kadar İslam’la kamufle edebilmişler! Amerika ve Avrupa’dan rol kapıyorlar; kimisi Haçlı’ya emir erliği yapıyor, kimisi zangoçluk…
Irak ve Afganistan işgallerinde Amerika’ya emir erliği yapan bu Türkiyeli zavallılar, şimdi yine İslamcı kamuflajlarını üzerlerine geçirdiler. Müslüman avına çıkıyorlar.
Suriye bölgesinde Haçlı Avrupa’sının ve işgalci Amerika’nın emir erliğine soyundular, ısınma hareketlerini tamamladılar, hazır ol vaziyetinde bekliyorlar.
Ayranları yok içmeye; lakin Suriye’ye doğru, işgalcilerin ağzı ve edasıyla esip gürlüyorlar.
“İşgalin ortakçılığı”nı yaptıkları Irak’ta can veren milyonlarca Müslüman’ın önünde, ırzına geçilen on binlerce Müslüman kadının huzurunda utanmıyorlar, aynaya bakmıyorlar.
Bakmayın, Elhamdülillah Müslümanız, demelerine; ayinesi iştir kişinin… Müslümanlara karşı kalplerinde gizledikleri buğzu, nifakı ve küfrü, gayr-ı müslim ortakçılarıyla işbirliği içinde dünden bugüne İslam coğrafyası üzerine kusuyorlar. Münafikûn Sûresinde Yüce Allah, “asıl düşman” ve “kıyafet giydirilmiş kalaslar” diye tarif ettiği “eli kanlı gayr-ı Müslimlerle işbirliği halindeki” bu tip İslamcı kılıklı nifak güruhunun Kelime-i Şehadetini dahi reddediyor (Münafikun Suresi, 63/1-11).
Bunların kalıpları hoşuna gider, konuştuklarında kulak asarsın, buyuruyor. Fakat, imandan sonra küfre sürüklenmeleri sebebiyle kalpleri mühürlenmiştir; ne söylersen söyle, anlamazlar, ikazını yineliyor Alemlerin Rabbi (Münafikun Suresi, 63/3).
Dahası Yüce Allah’ın bizzat kendisi, bunlar hakkında, “Allah bunları kahretsin!” diye beddua ediyor (Münafikun Suresi, 63/4). Böylelerinin İslam ve hidayetten nasibi olmaz, bunlar iflah da olmaz…
Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında dünden bugüne İslam coğrafyasında katliam yapan işgalcilerle işbirliği içinde bulunan, şimdi ise Suriye’ye musallat olmak isteyen Türkiyeli bu tip İslamcıların vaziyetlerinin, ne kitapta, ne dinde, ne imanda, ne itikatta, ne demokraside, ne de devletlerarası menfaatte yeri var.
Kitapta, dinde yeri yok… Çünkü Haçlı’nın, üzerlerine bomba yağdırmak istediği insanlar, eksiği ile, hatasıyla Müslümanlar… Aynen ülkemizde olduğu gibi camilerde alınlarını secdeye koyuyorlar. Rab olarak Allah’ı, din olarak İslam’ı, peygamber olarak Hz. Muhammed Mustafa’yı seçmişler, iman ve ikrar etmişler. Hatta bu Müslüman toplumun bir kısmı, Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’inde “sevilmesini emir buyurduğu Rasulullah’ın Ehl-i Beyti” (Şura Suresi, 42/ 23) uğruna feda-i can edecek kadar da imanda kemal ehlidirler. Türkiye’deki sakallı, sarıklı, cüppeli İslamcıların birçoğunda bu sevgi ve bu iman yoktur.
Kelime-i Tevhid’i ikrar ve tasdik eden bir insan ve toplumun canı, malı, vatanı ve ırzı muazzezdir, mukaddestir, Allah ve Rasulü’nun koruması altındadır. Onlara tecavüz haramdır (Buhârî, Sahih, İmân 17; Müslim, Sahih, İman 36, (22).
Değil bir Müslüman’a dokunan; Rasulullah’ın beyanıyla, “anlaşmalarına sadık bir gayr-ı müslime dahi nahak yere kast eden bir cani cennetin kokusunu duyamaz” (İbn Mace, Sünen, Diyat, 32).
Allah ve Rasulu’nun ortaya koyduğu “evrensel ölçü” budur; hatta Kutlu Nebi, ikazının devamında “samimi olup olmadıklarına dair durumları Allah ile kendileri arasındadır” buyuruyor.
Böylesi bir Müslümanın veya İslam toplumunun üzerine saldırmak ve Haçlı ordularıyla işbirliği yaparak canlarına kastetmek, vatan ve namuslarına tecavüz etmek, asla Müslümanın işi olamaz. Zerre kadar imanı, iz’anı ve vicdanı olan bir Mü’min, böyle bir zulmün ve katliamın içinde yer alamaz. Bu olsa olsa, Asr-ı saadette olduğu gibi, İslamcı kamuflajlı münafıkların ve kalbi kafirlerin işi olur.
Müslümanların gerçekten düzeltilmesi gereken bir yanlışı varsa; bu yanlış, işgalci gayr-i müslimlerle işbirliği yaparak, -PKK’nın ve onları yüce milletimize karşı kullananların yaptığı gibi- masum insanların canlarına kastederek, mallarına ve namuslarına tecavüz ederek düzeltilmez. Kanla abdest alınmaz zira!
Demek ki, bu işin dinde yeri yok, insanlıkta yeri yok…
Bu iş demokrasi işi, insan hakları işi diyenler varsa; bunlar, fitne çomaklarını soktukları Mısır’a, Tunus’a, Cezayir’e, Libya’ya ve hatta birbirleri için kılıçlarını bileğleyen Irak’a getirdikleri “kardeş katli demokrasisi”ne baksınlar.
İşgalcilerin ve vahşi Batı’nın demokrasi oyunları, İslam ülkelerine “kardeş katliamı” ve “kesintisiz iç savaş”tan başka ne getirdi?! Bu işin, demokrasi kitabındaki yeri bu ise; varsın böyle demokrasi eksik kalsın!
Efendim, devletler arası menfaat sözkonusu, diyen aymaazlar varsa; bunlar, gerçekten akıllarını peynir ekmekle yemiş veya vahşi Batı’ya satmış olmalılar. Böyle kirli ve vahşi bir işgale emir erliği yaparak sadece komşularımızı kaybetmiyoruz, her şeyimizi kaybediyoruz; bunu görmek için bir çuval akla gerek yok, çeyrek akıl bile yeter.
Türkiyeli kimi İslamcılar, ne pahasına bu Haçlı bir ateşine atlamak için can atıyorlar; bunu da Türk milleti anlamış değil... Belki de, Haçlı’nın bu “pis iş”inin içine neden sürüklendiklerini kendileri de bilmiyorlar. Makul bir izahat yapamıyorlar çünkü.
Bunların ahvali gerçekten izah edilebilir değil, anlaşılır değil... Anlayan varsa beri gelsin; saflar netleşsin. Hiç kimse, Yüce Allah’ın, “Bunlar kıyafet giydirilmiş kalaslardır, boyları-posları hoşunuza gider adam zannedersiniz… Allah bunları kahretsin” (Münafikun, 63/4) diye beddua ettiği “Haçlı’nın İslamcı kalasları”nın safında yer alarak hayatını ve geleceğini riske atmasın!
Akl-ı selim sahiplerinin hayreti, Türkiyeli kimi İslamcı takımına… Kendilerini nasıl bu kadar İslam’la kamufle edebilmişler! Amerika ve Avrupa’dan rol kapıyorlar; kimisi Haçlı’ya emir erliği yapıyor, kimisi zangoçluk…
Irak ve Afganistan işgallerinde Amerika’ya emir erliği yapan bu Türkiyeli zavallılar, şimdi yine İslamcı kamuflajlarını üzerlerine geçirdiler. Müslüman avına çıkıyorlar.
Suriye bölgesinde Haçlı Avrupa’sının ve işgalci Amerika’nın emir erliğine soyundular, ısınma hareketlerini tamamladılar, hazır ol vaziyetinde bekliyorlar.
Ayranları yok içmeye; lakin Suriye’ye doğru, işgalcilerin ağzı ve edasıyla esip gürlüyorlar.
“İşgalin ortakçılığı”nı yaptıkları Irak’ta can veren milyonlarca Müslüman’ın önünde, ırzına geçilen on binlerce Müslüman kadının huzurunda utanmıyorlar, aynaya bakmıyorlar.
Bakmayın, Elhamdülillah Müslümanız, demelerine; ayinesi iştir kişinin… Müslümanlara karşı kalplerinde gizledikleri buğzu, nifakı ve küfrü, gayr-ı müslim ortakçılarıyla işbirliği içinde dünden bugüne İslam coğrafyası üzerine kusuyorlar. Münafikûn Sûresinde Yüce Allah, “asıl düşman” ve “kıyafet giydirilmiş kalaslar” diye tarif ettiği “eli kanlı gayr-ı Müslimlerle işbirliği halindeki” bu tip İslamcı kılıklı nifak güruhunun Kelime-i Şehadetini dahi reddediyor (Münafikun Suresi, 63/1-11).
Bunların kalıpları hoşuna gider, konuştuklarında kulak asarsın, buyuruyor. Fakat, imandan sonra küfre sürüklenmeleri sebebiyle kalpleri mühürlenmiştir; ne söylersen söyle, anlamazlar, ikazını yineliyor Alemlerin Rabbi (Münafikun Suresi, 63/3).
Dahası Yüce Allah’ın bizzat kendisi, bunlar hakkında, “Allah bunları kahretsin!” diye beddua ediyor (Münafikun Suresi, 63/4). Böylelerinin İslam ve hidayetten nasibi olmaz, bunlar iflah da olmaz…
Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında dünden bugüne İslam coğrafyasında katliam yapan işgalcilerle işbirliği içinde bulunan, şimdi ise Suriye’ye musallat olmak isteyen Türkiyeli bu tip İslamcıların vaziyetlerinin, ne kitapta, ne dinde, ne imanda, ne itikatta, ne demokraside, ne de devletlerarası menfaatte yeri var.
Kitapta, dinde yeri yok… Çünkü Haçlı’nın, üzerlerine bomba yağdırmak istediği insanlar, eksiği ile, hatasıyla Müslümanlar… Aynen ülkemizde olduğu gibi camilerde alınlarını secdeye koyuyorlar. Rab olarak Allah’ı, din olarak İslam’ı, peygamber olarak Hz. Muhammed Mustafa’yı seçmişler, iman ve ikrar etmişler. Hatta bu Müslüman toplumun bir kısmı, Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’inde “sevilmesini emir buyurduğu Rasulullah’ın Ehl-i Beyti” (Şura Suresi, 42/ 23) uğruna feda-i can edecek kadar da imanda kemal ehlidirler. Türkiye’deki sakallı, sarıklı, cüppeli İslamcıların birçoğunda bu sevgi ve bu iman yoktur.
Kelime-i Tevhid’i ikrar ve tasdik eden bir insan ve toplumun canı, malı, vatanı ve ırzı muazzezdir, mukaddestir, Allah ve Rasulü’nun koruması altındadır. Onlara tecavüz haramdır (Buhârî, Sahih, İmân 17; Müslim, Sahih, İman 36, (22).
Değil bir Müslüman’a dokunan; Rasulullah’ın beyanıyla, “anlaşmalarına sadık bir gayr-ı müslime dahi nahak yere kast eden bir cani cennetin kokusunu duyamaz” (İbn Mace, Sünen, Diyat, 32).
Allah ve Rasulu’nun ortaya koyduğu “evrensel ölçü” budur; hatta Kutlu Nebi, ikazının devamında “samimi olup olmadıklarına dair durumları Allah ile kendileri arasındadır” buyuruyor.
Böylesi bir Müslümanın veya İslam toplumunun üzerine saldırmak ve Haçlı ordularıyla işbirliği yaparak canlarına kastetmek, vatan ve namuslarına tecavüz etmek, asla Müslümanın işi olamaz. Zerre kadar imanı, iz’anı ve vicdanı olan bir Mü’min, böyle bir zulmün ve katliamın içinde yer alamaz. Bu olsa olsa, Asr-ı saadette olduğu gibi, İslamcı kamuflajlı münafıkların ve kalbi kafirlerin işi olur.
Müslümanların gerçekten düzeltilmesi gereken bir yanlışı varsa; bu yanlış, işgalci gayr-i müslimlerle işbirliği yaparak, -PKK’nın ve onları yüce milletimize karşı kullananların yaptığı gibi- masum insanların canlarına kastederek, mallarına ve namuslarına tecavüz ederek düzeltilmez. Kanla abdest alınmaz zira!
Demek ki, bu işin dinde yeri yok, insanlıkta yeri yok…
Bu iş demokrasi işi, insan hakları işi diyenler varsa; bunlar, fitne çomaklarını soktukları Mısır’a, Tunus’a, Cezayir’e, Libya’ya ve hatta birbirleri için kılıçlarını bileğleyen Irak’a getirdikleri “kardeş katli demokrasisi”ne baksınlar.
İşgalcilerin ve vahşi Batı’nın demokrasi oyunları, İslam ülkelerine “kardeş katliamı” ve “kesintisiz iç savaş”tan başka ne getirdi?! Bu işin, demokrasi kitabındaki yeri bu ise; varsın böyle demokrasi eksik kalsın!
Efendim, devletler arası menfaat sözkonusu, diyen aymaazlar varsa; bunlar, gerçekten akıllarını peynir ekmekle yemiş veya vahşi Batı’ya satmış olmalılar. Böyle kirli ve vahşi bir işgale emir erliği yaparak sadece komşularımızı kaybetmiyoruz, her şeyimizi kaybediyoruz; bunu görmek için bir çuval akla gerek yok, çeyrek akıl bile yeter.
Türkiyeli kimi İslamcılar, ne pahasına bu Haçlı bir ateşine atlamak için can atıyorlar; bunu da Türk milleti anlamış değil... Belki de, Haçlı’nın bu “pis iş”inin içine neden sürüklendiklerini kendileri de bilmiyorlar. Makul bir izahat yapamıyorlar çünkü.
Bunların ahvali gerçekten izah edilebilir değil, anlaşılır değil... Anlayan varsa beri gelsin; saflar netleşsin. Hiç kimse, Yüce Allah’ın, “Bunlar kıyafet giydirilmiş kalaslardır, boyları-posları hoşunuza gider adam zannedersiniz… Allah bunları kahretsin” (Münafikun, 63/4) diye beddua ettiği “Haçlı’nın İslamcı kalasları”nın safında yer alarak hayatını ve geleceğini riske atmasın!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019