Hacılarımıza kutsal müjdeler

Dileyen hacca gider, dileyen gitmez; buna kimsenin karışması mümkün değil şüphesiz. Bu yüce ibadet kişinin, Alemlerin Rabbi olan Allah'a, O'nun kutlu elçisi Hz. Muhammed'e ve ahiret gününe olan "bir inanç meselesi" olmasının yanısıra, ölçüsü İslam dininde belirlenmiş bulunan bir "imkan meselesi"dir. Bu ne kadar açık bir gerçek ise, bu farz ibadetle ilgili delilsiz telkınlerde bulunarak aziz milletimizin Hacca gitme aşkını köreltme girişimlerinde bulunmak da en az o derece anormal davranıştır, şaşılıktır.

Dünkü yazımızda değindiğimiz üzere, Türkiye'nin 120 milyar dolara yakın dış borcunun ve bir o kadarlık da iç borcunun varlığını öne sürerek Hacc ibadeti hususunda konjonktürel fetvalar uyduran Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, "hac ibadetinin yanlış anlaşılmasının ardında, bazı telkinlerin olduğunu" ifade ederek aynen şu "atmasyon telkınler"de bulunuyor: "(Kim hacca giderse bütün günahları affolur. Anasından doğmuş gibi olur. Cennetlik olur) şeklinde telkinler yapılıyor. Bunlar Kuran-ı Kerim'e dayalı değildir. Özellikle kültür düzeyi müsait olmayan vatandaşlarımız, yaşlılık dönemlerinde hacca gidip bütün günahlarından kurtulmayı, sonuçta cennete gitmeyi arzuluyor. İnsanlar, yemiyor yedirmiyor, para biriktiriyor. Böylece cennete gideceğine inanıyor. Bu doğru mudur, hayır... Hiçbir ibadet, insanı kesin olarak 'cennete götürür, günahlarını affettirir' diye birşey yok." Bu atmasyonları belki de aldırış etmemek gerekir, diye düşünebilirsiniz... Öyle değil.

Zira din konusunda madalyonun ciddi ve ebedi olan bir taraf var; bu itikad alanıdır, inanç alanıdır.

İslam'da en temel inanç esaslarından biri şudur: Bir kimse ibadetleri yerine getiremeyebilir, günahlara da batmış olabilir. Yeter ki inancı sağlam olsun. Yeter ki, Yüce Allah'ın kullarına indirdiği ibadetlere, İslam'ın emir ve yasaklarına gönülden inansın... Yüce Allah'ın isteklerini yapamasa dahi, hep ihmal etse bile Hz. Muhammed'in getirdiklerini inansın... Yeter ki, samimiyetle i-nan-sın... En büyük sermayesi de gönlündeki ve dilindeki "Lailahe illallah, Muhammed'ur Rasulüllah / Allah'tan gayrı ilah yoktur, Hz. Muhammed Allah'ın elçisidir" tevhid cümlesi olsun. Bu iman, eninde sonunda kişiyi kurtarır, cennete götürür. Ancak inanç veya ibadetleri inkâr veya alay konusu yapmak, hafife almak, uydurma beyanlarla ilahi emir veya yasaklarla oynamaya kalkışmak, Allah korusun, kişiyi İslam dairesinin dışına çıkartır. Bu nokta ebedi riziko alanıdır. Ne olursa olsun burada sınırı zorlamamak şarttır. En ümmi insanımız bile bu ölçüyü bilir.

Bu temel ölçüyü hatırladıktan sonra, Hacc konusunda Alemlere Rahmet Hz. Muhammed'in Yüce Allah'tan alıp insanlığa sunduğu müjdeli hadis-i şerifleri en güvenilir dini kaynaklardan arz edelim, dilerseniz.

"Hacc ve umreyi peşpeşe yapın. Zira bunların peşpeşe yapılması, tıpkı körüğün demirin pasını temizlemesi gibi, fakrı ve günahları temizler" (Nesai, Menasik, 6; İbn Mace, Menasik, 3; Kütüb-i sitte Muhtasarı, c. 17, Hadis no. 6878 / c.5, Hadis no. 1165).

"Kim Hacc veya Umre için Mescid-i Aksa'dan Mescid-i Haram'a -kadar uzak bir yerden gelip- ihrama girerse, geçmiş ve gelecek bütün günahları affedilir ve cennet kendisine vacip olur" (Ebu Davud, Menasik, 9; İbn Mace, Menasik, 49; Kütüb-i sitte Muhtasarı, c.5, Hadis no. 1168).

"Bir umre, diğer umreye kadar arada işlenenler için keffarettir. Hacc-ı mebrûrun karşılığı cennetten başka birşey olamaz" (Buhari, Umre, 1; Müslim, Hacc, 43; Tirmizi, Hacca, 90; Nesai, Menasik, 3; İbn Mace, Menasik, 3; Kütüb-i sitte Muhtasarı, c. 5, Hadis no. 1166).

"Hacılar ve umre yapanlar Allah'ın konuklarıdır. Onlar Allah'a dua etseler, Allah onlara icabet ederek dualarını kabul buyurur. Eğer af ve mağfiret dileseler, derhal onlara mağfiret eder" (Kütüb-i sitte Muhtasarı, c. 17, Hadis no. 6879).

"Allah rızası için (Arafat) gününü akşama kadar güneş altında telbiye çekerek geçiren hiçbir ihramlı yoktur ki, günahları güneşle beraber batmasın ve annesinin kendisini doğurduğu (günahsız) hale dönmesin" (Kütüb-i sitte Muhtasarı, c. 17, Hadis no. 6886).

"Ey Bilal, halkı sustur ve dinlemelerini temin et. Allah Teala şüphesiz şu Müzdelife'nizde sizlere iyilik ve ihsanda bulunarak, günahlarınızı hayır sahiplerinin hatırına bağışladı. İyilerinize dilediğini verdi... Öyleyse Allah'ın adını yüksek sesle anarak buradan Mina'ya hareket ediniz" (Kütüb-i sitte Muhtasarı, c. 17, Hadis no. 6903).

"Bu ümmet, şu mukaddes yerlere hakkı olduğu hürmeti gösterdiği müddetçe hayır üzere devam eder. Bu hürmete devam etmediler mi, helak olurlar" (Kütüb-i sitte Muhtasarı, c. 17, Hadis no. 6920).

"Şu evimle minberimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir" (Kütüb-i sitte Muhtasarı, c. 13, Hadis no. 4608).

"Uhud öyle bir dağdır ki, biz onu severiz, o da bizi sever" (Kütüb-i sitte Muhtasarı, c. 13, Hadis no. 4618).

"Kim kendisini Beytullah'il Haram'a ulaştıracak kadar azık ve binek imkanına sahip olduğu halde haccetmemişse, onun yahudi veya hristiyan olarak ölmesi arasında fark yoktur. Zira Yüce Allah 'Oraya ulaşmaya yol bulup takat yettirebilene Allah için haccetmesi gerekir' )Al-i İmran, 97) buyurmuştur" (Tirmizi, Hacc, 3; Kütüb-i sitte Muhtasarı, c. 5, Hadis no. 1175).

Başka söze ne hacet...

Siz, kendini bilmezlere kulak asmayın. Hz. Muhammed'in bu müjdeleri ve ikazları, insanlığa yeter de artar bile.

Muhabbetiniz daim, yolunuz açık, haccınız mebrur olsun. Gidenlerimize her dem gitmek, gitmeyenlere de acilen gitmek imkanı nasib olsun.

Gönüller sultanı Hz. Muhammed'e bizlerden selam götürün kutlu elçiler... Beytullah'ı tavaf eden tertemiz gönüllerinizde bizim için de bir küçük dualık yer ayırın lütfen.