Erzurum'da çokça şahit olmuşumdur; Temmuz'un ortasında, Ağustosun başında otuz tonluk, kırk tonluk koca koca kamyonlar Trabzon limanından yükledikleri 'ithal kömürü' getirir bir sitenin önüne boşaltır.
Yazdan alınan kömür kışa göre biraz daha ucuz olduğu için kömürle ısınan bütün binalar kışlık kömürlerini daha erken, en erken almak hususunda adeta yarışırlar.
İnsanları, yazın tam ortasında kömür depolamaya sevk eden yegane amil, kışın mutlaka geleceğine olan inançlarıdır.
Dünya kurulalı, Erzurum yerleşim yeri olarak seçilip insanlar toplu halde yaşamaya başladıkları günden beri Kara Kışın gelişi hiç aksamamış, hiç gecikmemiş.
Yaşadıkları tecrübe, dedelerden ve babalardan intikal eden hayat hikayeleri, onların soğuk günlerin geleceğine inançlarını öylesine kuvvetlendirmiş ki, yazın ortasından başlıyorlar kışlık yakacak temin etmeye.
Baştan beri anlatmaya çalıştığım manzaralara her şahit olduğumda hep düşünmüşümdür; kışın geleceğine inandığımız kadar, Ahiret hayatına da acaba şeksiz ve şüphesiz inanıyor muyuz?
Ahiret hayatına, hesaba, kitaba, mizana teraziye inanıyorsak eğer, bu kesin inancın etkileri hayatımızda görülmeli değil midir?
Yazın Temmuz ayında kışlık yakacak temin etmek için koşturan insanlar, bir taraftan da haksızlık yapıyorlar, kul hakkı yiyorlar, bulundukları makamın hakkını vermiyorlarsa sormak gerekmez mi; kışın geleceğine olan inançları mı daha kuvvetli yoksa Ahiret inançları mı?
İdrakimizi geliştirecek, irademizi eğitecek ve Ahiret inancımızı kuvvetlendirecek o kadar çok ayet var ki hayat kitabımızda, dikkatle okusak aslında hayatımız da düzene girecek:
"Görüleni de görülmeyeni de bilen, yücelerin yücesi büyük Allah'a göre, aranızdan sözü gizleyen ile, açığa vuran ve geceye bürünerek gizlenip gündüzün ortaya çıkan arasında fark yoktur."
"Ardında ve önünde insanoğlunu takip edenler vardır; Allah'ın emriyle onu gözetirler. Bir millet kendini bozmadıkça Allah onların durumunu değiştirmez. Allah bir milletin fenalığını dileyince artık onun önüne geçilmez. Onlar için Allah'tan başka hami de bulunmaz." (R'ad, 9-11)
"Kıyamet günü doğru teraziler kurarız; hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Hardal tanesi kadar olsa bile yapılanı ortaya koyarız. Hesap gören olarak Biz yeteriz." (Enbiya, 4)
"Hz. Lokmân, öğüdüne devamla şöyle demişti: "Yavrucuğum! Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu ortaya çıkarır. Doğrusu Allah en ince işleri görüp bilmektedir; her şeyden haberdardır." (Lokman, 16)
Gizli sırlar sana ayan Allah'ım
Mazlumların iniltilerini elbet sensin duyan Allah'ım.
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025