Sayfalar arasında gezinirken, yazdığımız yazıları çeşitli mecralarda paylaşırken gençlerden ve yetişkin sayılabilecek ancak kendileri hala genç kalmış olanlardan ilginç paylaşımlar görüyorum. Özellikle gençlik sorunlarının 1965'li yıllardan bu yana değişmeyen gerçekleri çarpıcı görüntüler veriyor.
Örneğin; gençler ülkedeki kutuplaşmanın sadece siyasi iktidarlardan kaynaklanmadığını, bunun sosyal sınıf ayrımlarında gizli olduğunu, eğitim ve yaşam koşullarının eşit olmadığını vurguluyorlar. Bir kısım genç okuldan aldıkları eğitim ile üniversite kazanamadıklarını, destekleyici kurslara ihtiyaç duyduklarını belirtirken, bir kısmı hiçbir destek görmeden üniversite kazanmanın mümkün olmadığını vurguluyorlar.
***
Üniversite sınavlarını kazanmak için gece gündüz çalışmak, dershanelere gitmek yetmiyor. Asıl sorun kazanılan bölümlerin okunması için gidilen ilde barınma, yemek ve kütüphane desteğinin önemini vurguluyorlar. Büyükşehirlerde bir de ulaşım sorunu var ki, şehirlerarası seyahat eder gibi bir uçtan diğerine gitmek gibi bir zorluk ve vakit kaybı var.
Üniversitelerin ve meslek okullarının mutlaka şehir dışına çıkarılması, öğrencilere tahsis edilecek ulaşım vasıtalarının düzenlenmesi, sağlıklı bir öğün yemeğin temin edilebilmesi gerekiyor. Sınav zamanlarında pek çok öğrencinin üniversite kütüphanelerinde soğuk ve elverişsiz koşullarda sabahladıklarını biliyoruz. Gençler uyumaktan çok, huzur içinde ders çalışabilecekleri, sabahlayabilecekleri, bir bardak sıcak çay veya sabahları bir tas çorba içebilecekleri kantinlerin özlemindeler.
***
Özellikle hocaların 400-500 sayfalık ders notlarının fotokopi yolu ile çoğaltılıp temin edilebilmesi, bunun da bir maliyet demek olması ayrı bir sorun. Dersi ne kadar takip ederlerse etsinler yine de yazılı bir kaynağa ucuz yoldan ulaşmalarını sağlamak gerekiyor.
Tabii, öğrencilerin sorunları var da eğitim görevlilerinin sorunları yok mu? Elbette var. Bir sayfa fotokopi çekip çoğaltmak, Bilgisayarlarda ki programların yenilenmesi, veri bankalarına yenilerinin girilmesi, arka-arkaya girmeleri gereken derslerin farklı binalarda olması, yeterli asistan bulunamaması, öğrencilerin bitip tükenmeyen sabırsız soruların yanıtlanması gibi detayları hiç saymıyorum.
Elbette onlarda yemek, barınma, ulaşım sorunlarının, soru hazırlama ve öğrencilere ulaştırmada ki sıkıntıların farkındalar.
Derslerde kullanılan yardımcı araç ve gereçler de çağın şartlarına, teknolojik gelişmelerine ayak uydurmak zorunda. Bunların takip edilmesi de bir hayli sıkıntılı. Çoğu internet üzerinden yazılı ve görsel kaynaklara ulaşabiliyorlar. Bunların depolanması, işlenerek kullanılır materyal olarak öğrencilere ulaştırılması ancak internet üzerinden gerçekleşebiliyor.
Neyse ki, gençlerin bitip tükenmeyen enerjileri pek çok noktada devreye giriyor, çok fazla sorun olmuyor.
Yurtta kalan öğrencilerin işi oldukça zor. Çok geç vakitte yurda dönemeyen -özellikle kız öğrencilerin- takdir edersiniz ki haklarında çıkabilecek dedikodularla da mücadele etme zorunluluğu var. Malum, ne de olsa "kız" ya…
***
Birlikte bir ev tutarak beraber yaşayan öğrencilerin en büyük sıkıntısı hijyen ve temizlik… Kendileri kontrol etmek veya temizlemek zorundalar. Çakışan sınavlar, nöbet sırasını unutanlar maalesef çoğunlukta. Bu da arkadaşlık ve bir arada yaşamanın getirdiği sorumluluk sınırlarını zorluyor.
Yol paralarının çok yüksek olması nedeni ile ailelerini görmek üzere memleketlerine gidemeyen dünya kadar öğrenci var. Okumak için geldikleri yer bir anda gurbet kentine dönüşüyor. Bu da dünyanın en güzel yerinde olsalar da psikolojik yönden öğrencileri etkiliyor.
Bir zamanlar Almanya'ya okumaya gidenlere uygulanan öğrenci parası bizde de kullanılsa ne kadar rahat edeceklerini hayal ediyorum da…
Sadece "hayal" edebiliyorum işte… Ne diyelim?
- Haydar Hoca'yı hatırlarken… / 06.08.2024
- Kıyılarda sorun büyük… / 05.08.2024
- Bir kral, bir prenses ve bir Demir Leydi / 28.07.2024
- Koca Nazım… / 04.06.2024
- Bizim 19 Mayıslarımız… / 19.05.2024
- Helallik / 14.05.2024
- Gerçek… / 18.01.2024
- Gözyaşı… / 27.12.2023
- Yazmak, yaşamaktır… / 23.12.2023