Geçende bir gazetede okudum, "İşçi ve memur vergide büyük patronları solladı" diye. Şaşmadım doğrusu. Aksini düşünmek çok saflık olur bence. Öyle ya, sistem ne gerektiriyorsa o yapılmazsa o sistem ayakta kalır mı? Kapitalizmin kuralları ve liberal ekonomi sistemi tavrını, patronlardan yana koymuş."Bir zamanların Cumhurbaşkanı Sayın Özal, "Ben zenginleri severim" sözünü durup dururken söylememiştir herhalde. Çünkü o, 24 Ocak kararlarının hem teorisyeni hem de uygulayıcısıydı. Daha doğrusu o, bu sistemi uygulaması için memur edilmişti.İşin ilginci de kapitalistler, devamlı kendileri arka planda durur ve öne, bürokratları çıkarırlar. Bu bürokratlar, bir işçinin, köylünün veya memurun çocuğu olmasına karşın sonradan kraldan çok kralcı olur ve patronların savunucusu olurlar. Gerçekten Prof. Haydar Baş'ın yazıp ve topluma sunduğu "Milli Ekonomi Modeli" eserinde bu çıkmaz sokağı, detaylı biçimde koymuş önümüze. Ama okuyan kim, bu konuda inceleyen ve tartışan kafa yoran kim?Yıllar önce bir öğretmen arkadaşım, kızını ODTÜ'ye kayda götürmüştü. Kurumun yurtlarına başvurmuştu. Ona, "Siz karı-koca çalışıyorsunuz, biz ekonomisi zayıf olanları öne alıyoruz yurtlara kayıt yapıyoruz" demişler. Arkadaş döndüğünde espriyle, "Arkadaşlar ben zenginmişim de haberim yokmuş. Altlarında mersedesle gelen öğrenciler yurda alındı benim kızım alınmadı." İşte sistemin çürümüşlüğü burada! Bu çürümüş sistemden yararlananlar ise para babalarıdır.İşçinin, memurun kısaca çalışanların bir ölçüde patronu devlettir. Onun için vur abalıya gitsin. O insanlardan yüzde kırk vergisini keseceksin ama büyük sermayedarlar, şirketler ve holdinglerden bu vergiyi toplayamıyoruz diyeceksin. Brüt maaşı 3.000 TL olan bir çalışandan devlet, 5.632 TL yıllık, vergi almaktadır.Yapılan hesaplamalar gösteriyor ki orta düzeyde maaş alan bir kişi, patronlardan ve kira zenginlerinden daha fazla vergi vermektedir. 10.000 TL alan üst düzey bir yönetici, yılda 59.000 TL vergi verirken yılda 120.000 TL kazancı olan bir tüccarın 10.000 TL vergi verdiğine kimseyi inandıramazsınız.Peki, bunun önüne geçilemez mi, elde edilen gelirden hakça paylaşım ve adaletli vergi düzeni getirilemez mi? Bunu başaran o kadar gelişmiş ülke var ki tartışmaya bile gerek yok. Ama parlamento kimin temsilcisi? Köylünün mü, işçinin mi, memurun mu? Sanmıyorum. Göstermelik birkaç engelliyi Meclis'e almak ve azınlıkları temsilen birkaç aday göstermek bence yavan politikalardır. Bir köylü bir işçi bir memur aday olamıyor ve olamaz da. Onun yerine sendika ağası, aşiret temsilcisi veya üst düzey çalışan aday oluyor veya gösteriliyorsa ülkemizdeki bu çelişki devam eder gider.Yasalar sermayeden yana, uygulayıcılar onların temsilcisi olduğu sürece ezilen yine ezilecektir. Düşünebiliyor musunuz, bir gecede emekli milletvekili maaşlarına 750 bin TL zam yapacaksınız Temmuzda ise çalışanlara artış farkı için yüzde bir mi, iki mi verelim tartışacaksınız. Bunun adına da sosyal devlet adını vereceksiniz ki buna kargalar bile güler.Yeni hükümetten çalışanlar, emekçiler, hakça bir düzenin oluşmasını beklemektedirler. Evrensel ekonomik modellerin yerine ulusal ekonomik yapılanmalar beklemektedirler. Doğrusu kurulacak hükümetin bu çarpık ekonomik yapıyı düzelteceğine inanmıyorum; ama yine de umut!
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023