Olaylar ele alınırken, sonuçlar sebepleri ile birlikte değerlendirilmelidir. Sebepler gözardı edilerek, sırf sonuçlar üzerinden yapılan değrlendirmeler doğru olamaz. Bunun çok canlı bir örneği Filistin-İsrail çatışmasıdır.
1948'de Birleşmiş Milletler kararı ile Filistin'e kılıç gibi sokulan İsrail, giderek genişlemiş, başta ABD olmak üzere Batılılar'ın desteği ile güç kazanmıştır. Yapılan baskı ve saldırılar sonucu, Filistin halkının büyük çoğunluğu başka ülkere hicret etmiştir. İsrail devletleşirken, Filistin'e bu hak tanınmadı. O günden beri İsrail sürekli göç aldığı halde, Filistin nufüsuna henüz erişmiş durumda.
Yaklaşık her iki tarafın nüfusu beşer milyon. Kaldı ki İsrail nüfusunun bir bölümünü Araplar oluşturmakta.
Bugün silahların bir türlü susmadığı Filistin'de insanlık dışı zulümler yapılıyor. Kol kırılıyor, kafa kırılıyor, soykırım yapılıyor. Şu ana kadar devletsiz bırakılan Filistin halkı ayak altında sürünmeye devam ediyor.
BM'de İsrail'i kınamak için alınan kararlar hep ABD tarafından veto edilmiştir. Filistin halkının toprağı, bayrağı bağımsızlığı alındığı halde yine de bu mazlum halk terörist olarak gösterilmek istenmiş, İsrail zulmü gözardı edilmiştir.
Bu olaylar bilinmediğinden midir acaba (!) diyoruz, bu masum halkın durduk yerde taş atması, kafa tutması terör olarak nitelendiriliyor. Halbuki Filistin serüveni yarım asırlık bir olaydır.
Politikacılar, medyacılar, akademisyenler basit bir araştırma yapsalar olay kendiliğinden aydınlanacaktır. Görülecektir ki Filistin halkı 3000 yıllık vatanından zorla, baskılarla uzaklaştırılmak isteniyor. ABD'nin Kızılderililer'e yaptığının bir misali var ortada.
Bugün Arap ülkeleri bu haksız tutumdan dolayı ABD'ye karşı tavırlı. ABD'nin yapması gereken iş , BM kararlarına engel olmamak, nispeten de olsa Filistin bağımsız devletinin kuruluşunu sağlamaktır. Zira dünyanın gözü açılmış, olayların sır perdesi kalkmıştır.
Alınan bilgilere göre Bush yönetimi bu istikamette bir proje hazırlığı içine girmiştir. Fakat 14 Eylül saldırısı sebebi ile proje ertelendi.
Bir başka yönden bakılırsa, 11 Eylül hareketi ile bu bağımsız Filistin devleti projesinin bir alakası olduğu da düşünülebilir.
Fakat ne olursa olsun, Filistin halkına reva görülen bu zulüm hiç kimsenin kabul edebileceği bir şey değildir. Filistinli'nin attığı taştan önce, uğradığı saldırıyı iyi görmek lazımdır. İsrail zulmüne göz yumup sadece atılan taşa bakarsanız, bu zulüme siz de ortak sayılırsınız.
21. yüzyılı ateşe bulamamak istiyorsak, Ortadoğu'nun hassas noktası olan Filistin'e barışı, adaleti, dengeyi getirmek lazımdır. ABD'nin de Batı'nın da çıkarı buradadır. Türkiye de bu barıştan yarar sağlar.
Petrol zengini Araplar'ı darıltmak, sadece İsrail lehine politika üretmek, Ortadoğu ateşini giderek azdırır. Önce 1948 öncesini daha sonra 1967'leri hatırlamak lazım. İsrail haritaları üst üste koyulursa farkın ne kadar büyük olduğu görülür.
Bugünkü hali ile sebeplere bakıp sonuçları değerlendirilirse, terörün asıl faili İsrail ve destekçileri olduğu ortaya çıkar.
1948'de Birleşmiş Milletler kararı ile Filistin'e kılıç gibi sokulan İsrail, giderek genişlemiş, başta ABD olmak üzere Batılılar'ın desteği ile güç kazanmıştır. Yapılan baskı ve saldırılar sonucu, Filistin halkının büyük çoğunluğu başka ülkere hicret etmiştir. İsrail devletleşirken, Filistin'e bu hak tanınmadı. O günden beri İsrail sürekli göç aldığı halde, Filistin nufüsuna henüz erişmiş durumda.
Yaklaşık her iki tarafın nüfusu beşer milyon. Kaldı ki İsrail nüfusunun bir bölümünü Araplar oluşturmakta.
Bugün silahların bir türlü susmadığı Filistin'de insanlık dışı zulümler yapılıyor. Kol kırılıyor, kafa kırılıyor, soykırım yapılıyor. Şu ana kadar devletsiz bırakılan Filistin halkı ayak altında sürünmeye devam ediyor.
BM'de İsrail'i kınamak için alınan kararlar hep ABD tarafından veto edilmiştir. Filistin halkının toprağı, bayrağı bağımsızlığı alındığı halde yine de bu mazlum halk terörist olarak gösterilmek istenmiş, İsrail zulmü gözardı edilmiştir.
Bu olaylar bilinmediğinden midir acaba (!) diyoruz, bu masum halkın durduk yerde taş atması, kafa tutması terör olarak nitelendiriliyor. Halbuki Filistin serüveni yarım asırlık bir olaydır.
Politikacılar, medyacılar, akademisyenler basit bir araştırma yapsalar olay kendiliğinden aydınlanacaktır. Görülecektir ki Filistin halkı 3000 yıllık vatanından zorla, baskılarla uzaklaştırılmak isteniyor. ABD'nin Kızılderililer'e yaptığının bir misali var ortada.
Bugün Arap ülkeleri bu haksız tutumdan dolayı ABD'ye karşı tavırlı. ABD'nin yapması gereken iş , BM kararlarına engel olmamak, nispeten de olsa Filistin bağımsız devletinin kuruluşunu sağlamaktır. Zira dünyanın gözü açılmış, olayların sır perdesi kalkmıştır.
Alınan bilgilere göre Bush yönetimi bu istikamette bir proje hazırlığı içine girmiştir. Fakat 14 Eylül saldırısı sebebi ile proje ertelendi.
Bir başka yönden bakılırsa, 11 Eylül hareketi ile bu bağımsız Filistin devleti projesinin bir alakası olduğu da düşünülebilir.
Fakat ne olursa olsun, Filistin halkına reva görülen bu zulüm hiç kimsenin kabul edebileceği bir şey değildir. Filistinli'nin attığı taştan önce, uğradığı saldırıyı iyi görmek lazımdır. İsrail zulmüne göz yumup sadece atılan taşa bakarsanız, bu zulüme siz de ortak sayılırsınız.
21. yüzyılı ateşe bulamamak istiyorsak, Ortadoğu'nun hassas noktası olan Filistin'e barışı, adaleti, dengeyi getirmek lazımdır. ABD'nin de Batı'nın da çıkarı buradadır. Türkiye de bu barıştan yarar sağlar.
Petrol zengini Araplar'ı darıltmak, sadece İsrail lehine politika üretmek, Ortadoğu ateşini giderek azdırır. Önce 1948 öncesini daha sonra 1967'leri hatırlamak lazım. İsrail haritaları üst üste koyulursa farkın ne kadar büyük olduğu görülür.
Bugünkü hali ile sebeplere bakıp sonuçları değerlendirilirse, terörün asıl faili İsrail ve destekçileri olduğu ortaya çıkar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Baki Bektaş / diğer yazıları
- Gerçek hayat ahiret hayatıdır / 09.09.2003
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002