Geçenlerde bir konsere gittim. İranlı sanatçı Mohsen Namjoo... Bilenler bilir bu ismi. Birkaç arkadaşım ve ben büyük hayranıyız kendisinin. Dolayısıyla konseri kaçırmak istemedik zira Bay Namjoo'nun ülkemize sık geldiği söylenemez. Açıkçası İran ezgileri üzerine bir şeyler yazmayı çoktandır istiyordum ama bu etkinlikle kesin olarak karar verdim diyebilirim. Fars müziği, bizim müziğimizden çok farklı ama aynı zamanda çok benzer özelliklere sahip.
Çok farklı zira Anadolu ezgilerinden başka bir gam ve keder var müziğin içinde, başka bir tür sakinlik veriyor insana. Çok benzer çünkü dinlerken içinde Ortadoğu havasını bulabiliyor, hissedebiliyorsunuz. Ayrıca setar (bir tür saz) ve İran kemençesi gibiler hariç olmak üzere enstrümanlar da yakınlık gösteriyor.
Sanatın bir bütün olduğu önermesini kabul edersek müziğin de diğer türlerden etkilendiği aşikardır. Ben de İran müziğindeki bu ekstra hüzünlü ve dinginlik veren etkinin kaynağını bulma yoluna çıkmak istedim ve belki de aradığımı ataları olan Pers İmparatorluğunda buldum: Anadolu Ahameniş ve Pers dönemi sanatı Persepolis (1. Darius tarafından yaptırılan şehir) gibi merkezlerde görülen sanattan ayrılıp ölüm temasına yönelmektedir. Genelde resim, kabartma ve dokuma üzerine şekillenen bu sanat, geleneksel Pers motiflerinden çok, bulunduğu coğrafyaya uyum sağlayan ve ölüm törenlerini konu alan eserlerdir. Heredot'a göre özellikle ölüm törenleri ve bu törenler için yapılan uzun yürüyüş motifleri eserlerde görülmektedir. Zaten İran müziğinde bulduğumuz fakat anlam vermekte zorlandığımız noktada bu diyebilirim: Ölüme giden bir yürüyüş yani hem hüzün hem dinginlik.
Tabii olarak işin sırrı burada bitmiyor. Bir de söz boyutu var müziğin. Hafız, Rumi, Hayyam ve daha nicelerini barındırıyor İran kültürü. Eğer Mohsen Namjoo gibi bir ustanın da yorumunu dinliyorsanız derin ve sarsıcı kelimeler birbiri ardına vuruyor insanın içinde bir yerlere.
İran müziği demek yalnızca gam, keder ve sakinlik demek değil eğlenmeyi de iyi biliyorlar fakat tamamen şahsi fikrim olduğunun altını çizerek belirtmeliyim ki bu konuda bizim türkülerimizin eline su dökemezler. Bereket versin biz Türkler bu eğlenme işinde çok iyiyiz.
Bitirmeden evvel siz değerli Yeni Mesaj gazetesi okurlarına henüz tanışmadıysanız İran müziğine bir merhaba deyin tavsiyesini vermek istiyorum. İnanın denemeye değer bir etki bırakacak üzerinizde. Son olarak Mohsen Namjoo'dan dinlemenizi tavsiye ettiğim eski Farsça yazılmış Sareban şiirinin bir kısmını da paylaşmak isterim:
"Ey sareban ey karevan
Leyla?yı men koca miberi?
ba borden?i Leyla?yı men
can o dil?i mera mi beri
ey sareban koca mirevi?
Leyla?yı men çera miberi?
ey sareban koca mirevi?
Leyla?yı men çera miberi?"
"Ey kervancı, ey kervan!
Leyla'mı nereye götürüyorsun?
Leyla'm, canım ve yüreğim olduğu halde.
Ey kervancı, nereye gidiyorsun?
Leyla'mı niçin götürüyorsun?
Birbirimize yalnızken verdiğimiz sözlere Allah şahitken?
Ve aşkımızın karar kılmadığı hiçbir yer yokken."
Çok farklı zira Anadolu ezgilerinden başka bir gam ve keder var müziğin içinde, başka bir tür sakinlik veriyor insana. Çok benzer çünkü dinlerken içinde Ortadoğu havasını bulabiliyor, hissedebiliyorsunuz. Ayrıca setar (bir tür saz) ve İran kemençesi gibiler hariç olmak üzere enstrümanlar da yakınlık gösteriyor.
Sanatın bir bütün olduğu önermesini kabul edersek müziğin de diğer türlerden etkilendiği aşikardır. Ben de İran müziğindeki bu ekstra hüzünlü ve dinginlik veren etkinin kaynağını bulma yoluna çıkmak istedim ve belki de aradığımı ataları olan Pers İmparatorluğunda buldum: Anadolu Ahameniş ve Pers dönemi sanatı Persepolis (1. Darius tarafından yaptırılan şehir) gibi merkezlerde görülen sanattan ayrılıp ölüm temasına yönelmektedir. Genelde resim, kabartma ve dokuma üzerine şekillenen bu sanat, geleneksel Pers motiflerinden çok, bulunduğu coğrafyaya uyum sağlayan ve ölüm törenlerini konu alan eserlerdir. Heredot'a göre özellikle ölüm törenleri ve bu törenler için yapılan uzun yürüyüş motifleri eserlerde görülmektedir. Zaten İran müziğinde bulduğumuz fakat anlam vermekte zorlandığımız noktada bu diyebilirim: Ölüme giden bir yürüyüş yani hem hüzün hem dinginlik.
Tabii olarak işin sırrı burada bitmiyor. Bir de söz boyutu var müziğin. Hafız, Rumi, Hayyam ve daha nicelerini barındırıyor İran kültürü. Eğer Mohsen Namjoo gibi bir ustanın da yorumunu dinliyorsanız derin ve sarsıcı kelimeler birbiri ardına vuruyor insanın içinde bir yerlere.
İran müziği demek yalnızca gam, keder ve sakinlik demek değil eğlenmeyi de iyi biliyorlar fakat tamamen şahsi fikrim olduğunun altını çizerek belirtmeliyim ki bu konuda bizim türkülerimizin eline su dökemezler. Bereket versin biz Türkler bu eğlenme işinde çok iyiyiz.
Bitirmeden evvel siz değerli Yeni Mesaj gazetesi okurlarına henüz tanışmadıysanız İran müziğine bir merhaba deyin tavsiyesini vermek istiyorum. İnanın denemeye değer bir etki bırakacak üzerinizde. Son olarak Mohsen Namjoo'dan dinlemenizi tavsiye ettiğim eski Farsça yazılmış Sareban şiirinin bir kısmını da paylaşmak isterim:
"Ey sareban ey karevan
Leyla?yı men koca miberi?
ba borden?i Leyla?yı men
can o dil?i mera mi beri
ey sareban koca mirevi?
Leyla?yı men çera miberi?
ey sareban koca mirevi?
Leyla?yı men çera miberi?"
"Ey kervancı, ey kervan!
Leyla'mı nereye götürüyorsun?
Leyla'm, canım ve yüreğim olduğu halde.
Ey kervancı, nereye gidiyorsun?
Leyla'mı niçin götürüyorsun?
Birbirimize yalnızken verdiğimiz sözlere Allah şahitken?
Ve aşkımızın karar kılmadığı hiçbir yer yokken."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Bektaş / diğer yazıları
- Süleymani’nin ardından / 10.01.2020
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018